Önceki gün Çanakkale’de meydana gelen ve İstanbul’dan da hissedilen 4.9 büyüklüğündeki deprem, korkularımızı yeniden tetikledi. Ve İstanbul’da yaşayanlar olarak, “Allah korusun İstanbul’da bir deprem olursa ne yaparız” diye endişeye kapıldık, yüreğimiz ağzımıza geldi.
Korkularımızda haksız sayılmayız, zira 1999 Gölcük depreminden buyana bilim insanları, deprem uzmanları tam 25 yıldır ısrarla “Muhtemel bir İstanbul depremi için hazırlıklı olalım, bina stokumuzu yenileyelim, binalarımızı güçlendirelim” uyarısında bulunuyorlar.
Hiç lafı dolandırmadan söyleyelim, 23 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti iktidarı kentsel dönüşümde sınıfta kalmıştır. Daha bir yıl önce Kahramanmaraş merkezli 11 ilimizde büyük bir deprem yaşadık ve depremin ilk günlerinde nasıl bir çaresizlikle karşı karşıya kaldığımız hala hafızalarımızda. Üstelik bu depremin geleceği biliniyordu, nitekim 2019 yılında AFAD Kahramanmaraş’ta bu bölgelerde 7.5 büyüklüğünde bir depremin olacağını öngörerek bir tatbikat yapmış ve uyarmıştı.
Peki bir hazırlık yapıldı mı?
Hayır, tam aksine Hatay’ın İskenderun ilçesinde 6 mahalle Kanun Hükmünde bir kararname ile ‘deprem riskli bölge’ kapsamından çıkarılmıştı. Biz o bölgeleri riskli olmaktan çıkardık ama deprem kararname dinlemedi ve o şehirleri yerle bir etti.
Maalesef AK Parti iktidarının depreme hazırlık konusunda şu ana kadar yaptığı akılda kalan tek hazırlığı deprem aflarıdır… Unutmayalım, deprem riski yüksek bölgelerde çürük binaları bile af kapsamına almak, kentsel dönüşüm değildir. Ayrıca hemen hatırlatalım, iktidar deprem bölgesinde yapmayı vaat ettiği konutların sadece yüzde onunu gerçekleştirmiş durumda.
Hafızalarımızı tazeleyelim, Gölcük merkezli 1999 depreminin üzerinden tam 25 yıl geçti. Türkiye büyük bir ülke, eğer o günden buyana bilim insanlarının uyarılarını dikkate alsaydık, cümleyi biraz abartarak söyleyelim bu kadar uzun bir sürede İstanbul’u yeniden inşa ederdik. Üzülerek ifade etmek gerekirse, kentsel dönüşüm anlamında İstanbul’a tek çivi bile çakılmamıştır. Hiç parti ayrımı yapmaya gerek yok, 1999’dan buyana Refah Partisi dönemini bir tarafa bırakırsak İstanbul’u üç dönem yani 15 yıl AK Partili belediyeler yönetti. Son beş yılı da Ekrem İmamoğlu…
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu bilim insanlarının katıldığı deprem konferansları düzenledi. Bu süre içinde iktidar İmamoğlu’na dönüp “Bu deprem hazırlığını, Kentsel dönüşümü iktidar ve belediye birlikte yapalım” diye bir öneride bulundu mu? Doğrusu ben hatırlamıyorum.
Biliyoruz ki gerçek anlamda bir kentsel dönüşüm, merkezi idare ve yerel yönetimlerin güçlü işbirliği ile ancak hayata geçirilebilir. Ama ne yazık ki bizim ülkemizde her zaman millet adına üretilecek toplam fayda değil, parti aidiyetleri ve ideolojik kimlikler ön planda olmuştur.
Bu yüzden de iktidar kendi partilerinden olmayan belediyeleri genelde ‘düşman’ tanımı içinde değerlendirdiği için toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren hizmetlerde bile ‘bizden olanlar’ ve ‘bizden olmayanlar’ ayrımı üzerinden hareket etmektedir. Hatta bu ayrım zaman zaman öyle bir noktaya gelir ki ülkeyi yönetmekle yükümlü iktidar “Eğer belediyeler bizim partimizden olmazsa yeterince hizmet alamazsınız, doğal gazınız bile olmaz” diye tehdit ifadeleri bile kullanabilmektedir.
Oysa demokrasilerde iktidarlar kadar muhalefet de önemlidir. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, bazı belediyeleri muhalefet kazandı diye o şehrin insanları hizmetten mahrum edilerek cezalandırılmazlar.
Unutmayalım, muhalefetin elinde olan belediyeler de Türkiye Cumhuriyeti’nin belediyeleridir, başka bir ülkenin değil…
İşte bu anlayış yüzündendir ki Türkiye’de herkesin dilinden düşmeyen ‘kentsel dönüşüm’ sadece bir masaldan ibaret kalmıştır.
Yıllardır deprem gerçeği ile yüz yüze olduğumuzu bildiğimiz halde, binalarımızı yenileme konusunda bir arpa boyu bile ilerleyemediğimizi dikkate alarak, siyaset üzerinden kutuplaştırma politikalarından bir an önce vaz geçmek zorundayız.
Amasız, fakatsız hiçbir siyasi parti ayrımı yapmadan, bu ülkenin bütün şehirlerini Türkiye Cumhuriyeti’nin şehirleri olarak görüp iktidar ve muhalefet el ele vererek şu kentsel dönüşüm meselesini halledelim artık. Bilelim ki İstanbul’da ya da başka şehirlerde olacak büyük bir deprem asla parti ayrımı yapmaz, eğer bu dönüşümü başaramazsak hepimiz enkaz altında kalırız.