Erdoğan bir çıkmaz sokakta

Erdoğan, gelecek seçimi AKP’nin kazanmasını istiyorsa yapması gereken değişiklik kendisinden başlıyor. Parti içinde kendi yerine alternatif olabilecek kimseyi bırakmadığı için de işi zor. Birçok kişiye göre Hakan Fidan bu pozisyonun doğal adayı. Bu “doğal adaylık” hali de Fidan’ın gelecek ile ilgili planlarını zorlayacak hususlardan biri olarak not edilmeli

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçim yenilgisinin ardından partinin değişik kademelerindeki yöneticiler ve milletvekilleriyle yüzlerce görüşme yapmış. Bununla da kalmamış parti yetkililerinin hazırladığı raporları filan da incelemiş.

Ve sonra parti yönetiminde köklü bir değişiklik yapmaya karar vermiş!

Erdoğan’ın bir yandan tek adam olarak memleketi yönetirken diğer yandan böyle yüzlerce toplantı yapmaya nasıl vakit bulduğunu merak etmiyorum.

Ülkenin hali ortada. İyi yönetilmediği apaçık belli.

Demek ki toplantılardan kafasını kaldırıp, ülkeyi nasıl iyi yönetirim diye düşünmeye fırsat bulamamış.

Bir de buna Erdoğan’ın birçok konuda “hiçbir şey bilmiyor olduğunu bilmediğini” de eklerseniz, tablonun nedeni anlaşılıyor.

Gazete Duvar’daki kulis haberine göre Erdoğan’ın yapacağı “köklü değişiklikler” parti yönetiminde, kabine ve TBMM grup yönetiminde olmak üzere üç katmanlı olacakmış.

Adına Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları adı verilen ve normal devlet düzenimiz içinde ne yaptığını kimsenin tam olarak bilmediği kurullarda da değişiklikler olması mümkünmüş.

Bu haberi okuyunca “köklü değişiklikler” beklentisinin gerçekçi olmadığını düşündüm.

Çünkü AKP’yi yerel seçim yenilgisine götüren asıl sorunlu nokta, bizzat partinin genel başkanlık makamı.

Bu partinin bütün “ağır topları” zaman içinde Erdoğan tarafından tasfiye edildiler ve yerlerine gelenler de o koltukları dolduramadılar.

Partide Erdoğan’dan başka kimsenin sözü geçmiyor. Aynı şekilde devlet yönetiminde de Erdoğan’ın onayı olmadan adım atılamıyor.

Erdoğan, güçlü karakterleri, aykırı sesleri sevmiyor, duymak istemiyor ve uzakta tutuyor.

Bunun sonucunda da parti de ülke de rüzgârın önünde savrulup duruyor.

Dış politikada da bunu yaşadık, ekonomide de bunu yaşadık.

Erdoğan yönetiminin özeti bu!

Metropoll’ün dün yayınlanan son araştırmasındaki sonuç, halkın da bu tabloyu net olarak gördüğünü anlatıyor.

Halkımızın yüzde 66,3’ü Erdoğan’ın yeniden aday gösterilebilmesi için Anayasa değişikliği yapılmasını onaylamıyor. Onaylayanların oranı yüzde 30’u bile bulmuyor.

Daha önce AKP’ye oy verdiğini söyleyenlerin yüzde 40,2’si de böyle bir Anayasa değişikliğine karşı.

Onun için Erdoğan, gelecek seçimi AKP’nin kazanmasını istiyorsa yapması gereken değişiklik kendisinden başlıyor.

Parti içinde kendi yerine alternatif olabilecek kimseyi bırakmadığı için de işi zor.

Birçok kişiye göre Hakan Fidan bu pozisyonun doğal adayı.

Bu “doğal adaylık” hali de Fidan’ın gelecek ile ilgili planlarını zorlayacak hususlardan biri olarak not edilmeli.

Erdoğan kendi isteğiyle bu pozisyonunu terk edecekse, bu kişinin aileden birisi olmasını tercih edecektir.

Otokratlar kimseye güvenmezler, bunu unutmayalım.

Ancak otokrasilerde, lidere yönelik en büyük tehdidin de her zaman yönetici elit içinde olduğunu da aklımızda tutalım.

Erdoğan’ın bunu bizler kadar iyi bildiğine eminim.

Bu çıkmaz sokaktan çıkma becerisini gösterebilecek mi bakalım?

***

Çıkar gruplarını daha çok seviyorlar

Servis sahiplerinin talepleri ve maddi çıkarları, bu hükümet için çocuklardan daha önemli!

 

Yöneticilerimizin temel hareket tarzı, vatandaşlardan daha çok çeşitli çıkar gruplarını gözetmek olarak özetlenebilir.

Mesela İstanbul halkı, Erdoğan yönetiminin tutumu yüzünden taksici ve taksi eziyeti çekmeye mahkûm.

Nedeni Erdoğan yönetiminin taksi plakası sahibi bir avuç kitlenin çıkarlarını, vatandaşların rahatından öne koyması.

Benzeri bir şeyi belediyelerin açtığı kreşlerin kapatılması meselesinde de somut olarak gördük.

Bir bakanlık yetkilisinin, özel okul sahipleri ile yaptığı toplantıdaki konuşması bunun bir başka örneği.

Bir diğer örnek gıda güvenliği meselesi.

Alanya’da bir tarım işletmesi yöneten Mustafa Ezici, farklı zincir marketlerden satın aldığı tarım ürünlerini tahlil ettirdi. Sonuç rezalet.

En güvenilir kurum zannettiğimiz kurumlarda satılan gıdalarda bile zehirli ilaç artıkları var.

Hükümet bu konuda bir şey yapmıyor, vatandaşın sağlığından daha önemli olan bir grup toptancı çünkü.

Bir diğer örnek Resmî Gazete’de geçen hafta yayınlanan Okul Servis Araçları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik.

Servis sürücülerinde aranan şartlar hafifletildi.

D sınıfı sürücü belgesi sahiplerinde deneyim süresi 5 yıldan 2 yıla, D1 sınıfı sürücü belgesi sahiplerinde ise 7 yıldan 5 yıla indirildi. (Bu sınıflardaki ehliyet sahipleri minibüs ve otobüs kullanabiliyorlar.)

Çocukların hayatını emanet edeceğimiz sürücüler artık daha az tecrübeli olabilecekler.

Araç takip sistemi bulundurma ve kayıtlarını en az 30 gün muhafaza etme zorunluluğu bu yıl da uygulanmayacak.

Koltuklarda oturmaya duyarlı sensörler olacaktı, ertelendi.

Tüm koltukları görecek şekilde iç ve dış kamera ile en az 30 gün süreli kayıt yapabilen kameralar bulundurulacaktı, ertelendi. Servis camları beyaz cam olacaktı, ertelendi.

12 yaşından büyük araçlar servis olarak kullanılamayacaktı, artık kullanılabilecek.

Niye ertelendi derseniz nedeni belli: Servis sahiplerinin talepleri ve maddi çıkarları, bu hükümet için çocuklardan daha önemli!