Kim, neden iktidara talip?

Karmaşık meseleleri sade bir üslupla anlatabilmek çok önemlidir. Bir meseleyi anlatamamak, onun özünden, hakikatinden uzak olmaktır. Anlamadığınızı anlatamazsınız.

Türkiye’de her iktidar değişikliği talebinin ve bu yöndeki hamlelerin, dünyadaki şartlarla bir şekilde ilgisi vardır. O şartları oluşturan güç merkezlerini arkanıza alarak ilerlemek bir tercihtir. Onların nereye evrildiğini dikkate alarak kendi yol haritanızı çizmek bir başka tercihtir. Bunların doğruluğu ya da meşruiyeti üzerine de pek çok tartışma yürütülebilir.

İKTİDARA TALİP OLMAK

Ancak içine girdiğimiz dönemde asıl önemli olan, doğrudan sizi ilgilendiren, hedef alan ve dönüştürmek isteyen süreçleri nasıl yöneteceğiniz. Dolayısıyla da bugünkü pozisyonu ne olursa olsun iktidara talip olan herkesin birinci önceliği bunlar olmak zorunda.

Bunu günübirlik yaklaşım ve çıkışlarla, anlamlı ve bütüncül bir politik söylem inşa etmeden yapabilmeniz mümkün değil. Bugünün iddialı isimlerinin böyle bir yaklaşım ve arayışın içinde olmak yerine, popülerliği ve bol bütçeli propaganda araçlarını tercih ettiğini görüyoruz. Kolay ama gerçeklikten uzak bir tercih.

Bazen örnek olaylar üzerinden konuşmak daha açıklayıcı olabilir. Sadece yeni dönemde ABD-İran ilişkilerinin ne olacağı ve ortaya çıkaracağı etkiler bile olup biteni anlama yönünde önemli bir test olabilir. Yahut Trump’ın birinci döneminde yarım kalan İbrahim Anlaşmalarını yeniden aktif hale getirmesi üzerinde durmak da benzer bir örnek sayılabilir.

HAFIZA VE TECRÜBE

Türkiye, “hele bir yola çıkalım, sonrasına bakarız” ülkesi değil. 1980 sonrasında siyasetin iyiden iyiye itibarsızlaştırıldığı, bürokratik vesayetin pek çok alana hakim olduğu dönemler geride kaldı.

Bu coğrafyanın en köklü hafızası, en derin tecrübesi ve kendisini yeniden var edebilme potansiyeli en yüksek olan ülkesiyiz. Bir övünç olarak değil, kim olduğumuzu hatırlama ve anlama açısından ifade ediyorum.

Cumhuriyeti kuran irade, bugün birileri anlamasa bile, büyük bir imparatorluğun varisi olduğunu, dolasıyla da kuracağı yeni rejimin görünen yüzünden daha fazlasını taşıması gerektiğini biliyordu.

TÜRKİYE'NİN İLGİLERİ

Son 20 yılda Türkiye’nin ilgileri, imparatorluk geçmişinden cumhuriyete, oradan da geleceğe uzanan yeni bir söylem ve perspektifle şekilleniyor. Geçmişle kavga yerine onun hafıza ve tecrübesini taşımak, mevcut sorunlar karşısında zengin bir referans ve miras olarak görmek; ancak geleceğe dair de yeni tasavvur ve kodlar üretmek.

Türkiye’nin etrafında olup bitene dair hazırlıkları ve ürettiği politikalar, 2023 seçim sürecinde gereksiz yere sıradanlaştırılmak ve belli propagandalarla boğulmak istendi. Millete, “Bırak sen yüksek siyaseti, bekayı, güvenliği. Önce kendini kurtar” sığlığında yaklaşanlar cevabını sandıkta aldı. Ortaya çıkan seçim sonucu, milletin kendi geçmişine sahip çıkması kadar, bulunduğu coğrafyadaki fırtınalar karşısında hangi limanın emin olduğunu işaret etmekti. O liman da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olarak görüldü.

KİM NEYE TALİP?

Meşru siyaset zemininde iktidara talip olmak herkesin hakkıdır ve demokratik hayatın zenginliğine katkı sağlar. Ancak asıl önemlisi neye talip olduğunuzu bilmektir.

Türkiye’yi yönetmek, bu alanda talep ve arzularını ortaya koyanların, ne düzeyde donanım ve fikre sahip olduğunu sorgulamadan tartışılamaz. Bunu en iyi ölçüp biçen de milletin tecelli eden iradesidir. Sadece sandıkta değil, hayatın her alanında ortaya çıkan bir tercih ve irade elbette.

Trump’ın, önümüze açılmak istenen yeni dünyanın pek çok özelliğini taşıyan bir aktör olduğunu; kabalık, ırkçılık ve düşmanlık üretme potansiyelinin yanısıra, ortaya çıkarmak istediği politik modelin, Rusya başta olmak üzere pek çok ülkede zaten yürürlükte olduğunu görmekte yarar var.

Yazının başından beri anlatmak istediğime tekrar dönüp bitireyim. Tüm mesele sizin bu büyük fırtınada ayakta kalmayı başaracak hamleye ve modele sahip olmanızdır. Türkiye’nin 2017 yılında referandumla yürürlüğe koyduğu yeni sistem, kuşkusuz belli revizeler gerektiriyor. Ancak asla geçmişe dönmeyi değil. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini, gerçek anlamda milletimizin “ittifak senedi”ne dönüştürmek, bu fırtınada çok daha elzem hale geliyor.