İktidar ve Filistin: Yiğidi öldür, hakkını yeme

22 yıldır kesintisiz iktidarda olan bir partinin her türlü kusuru, hatası olur. Muhalifler gece gündüz, haklı haksız ve yerli yersiz AK Parti’yi eleştiriyorlar ancak esas kıymetli olan partinin kendi tabanının yapacağı eleştirilerdir.

15 Temmuz darbe girişiminde sokağa çıkarak iktidarı darbecilerin elinden kurtarması, 28 Mayıs 2023 seçimlerinde uluslararası bir koalisyona karşı Erdoğan’a sahip çıkması, tabana, AK Parti’yi daha sık eleştirme imkân ve hakkı sağladı.

Tabandan gelen eleştiri iyidir, samimidir, yapıcıdır. Yanlışa yanlış demek iktidarı yıpratmaz, tersine hatasından dönme, daha iyiyi yapma fırsatı verir.

Eleştiride hakkaniyetli davranmak da son derece mühimdir. Son aylarda, Filistin’de devam eden soykırım karşısında AK Parti iktidarı ile Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavırlarının eleştirildiğini, bu eleştirinin de gittikçe yaygınlaştığını görüyoruz.

Şimdi eğri oturalım ama doğru konuşalım. Yiğidi öldürelim ama hakkını yemeyelim. AK Parti iktidarını ve Erdoğan’ı her konuda eleştirebilirsiniz de, Filistin meselesi üzerinden eleştirmek büyük haksızlık olur.

AK Parti’nin ve Erdoğan’ın Filistin duyarlılığını, iktidara geldiği 18 Kasım 2002’den bu yana Filistin için yaptıklarını anlatmaya kalksak yerimiz yetmez. Son 22 yılda, Türkiye’de ve dünyada hiçbir siyasi parti, hiçbir lider Filistin meselesini AK Parti ve Erdoğan kadar cesaretle savunmadı. Sadece şu kadarını söyleyelim: AK Parti’yi, Erdoğan’ı ve Erdoğan’ın ailesini doğrudan hedef alan Gezi olayları, 17-25 Aralık darbe girişimi ve kanlı 15 Temmuz darbe girişimi, 2009’daki “One Minute” çıkışının, 2010’daki Mavi Marmara olayı sonrası Erdoğan’ın İsrail’e karşı takındığı sert tavrın ve Erdoğan’ın çeşitli tarihlerde Hamas ile yaptığı görüşmelerin bir intikamı olarak sahneye konulmuştu.

AK Parti ve Erdoğan, sadece Filistin meselesine sahip çıkmakla kalmadılar, bu yolda ağır bedel de ödediler.

Hamas’ın 7 Ekim operasyonu sonrasında hemen tüm dünya İsrail soykırımına tam destek verirken, İslam ülkeleri korkuyla derin bir sessizliğe gömülürken, dünyada sadece tek bir lider, Recep Tayyip Erdoğan çıktı ve Hamas’ın bir terör örgütü olmadığını, bağımsızlık mücadelesi verdiğini söyledi.

AK Parti ve Erdoğan’a Filistin meselesi üzerinden eleştiri yaparken önce bu eleştirileri bir vicdan terazisinde tartmak, tarihin imbiğinden geçirmek, yine de eleştirilecekse imkânları, kapasiteyi, gücü, geçmiş deneyimleri dikkate alarak konuşmak gerekir.

 

CHP VE HAMAS

Filistin direnişi başladığı andan itibaren merkezinde bulunduğu coğrafyadaki siyasi hareketleri derinden etkiledi. Bölgedeki tüm idare ve siyasi hareketleri ikiye ayırmak mümkün: Filistin direnişini haklı bulan, destekleyen idare ve siyasi partiler ile ABD’ye boyun eğmiş, İsrail’i her durum ve şartta aleni ya da gizli destekleyen idare ve siyasi partiler.

AK Parti’nin üzerinde ilerlediği siyasi çizgi ve Erdoğan’ın sahip çıktığı gelenek birinci kategoridedir.

CHP ise şaşmaz bir istikrar ile tarihi boyunca ikinci kategoride yer almıştır.

Filistin direnişi adeta turnusol kâğıdıdır: Milli olan ile kukla olanı, hakkın yanında olan ile gücün yanında duranı açık eder.

Türkiye’deki her darbe ve darbe girişiminin bir ucunda ABD/İsrail, diğer ucunda Filistin oldu. Şaşmaz bir şekilde CHP de bu darbelerin ABD/İsrail ucundan tuttu.

Özgür Özel’in “Hamas’ın bir terör örgütü olduğu” yönündeki açıklamaları, CHP’nin işte bu istikrarlı söyleminin tekraren ifadesidir. 70’lerdeki Ecevit parantezini saymazsanız CHP istikrarlı biçimde emperyalizmle iyi geçinmiş, her konuda uyum içinde olmuştur.

Özgür Özel’in Hamas’a dil uzatması şaşırtıcı değil; Filistin’de Hakk’ın, hukukun, mazlumun, istiklal mücadelesinin yanında dursaydı o zaman şaşırtıcı olurdu.