Trump’un zaferi: Son kraliyet devri...

ABD seçmeni Trump ’ı tercih etti.

Trump’’ın seçimleri kazanması ise siyasi kıyamet hali yaşanan dünya siyasetine tuz biber ekti. Kurumların, demokrasinin, temel demokratik erdemlerin, açık toplum ve çok kültürlülük fikrinin ağır sarsıntılar geçirdiği derin bir kuyuda aşağıya iniş devam ediyor.

Güneyimizde vahşeti dünya seyrediyor. Dünyanın efendileri olanı sıkça doğrudan veya dolaylı destekliyor. Kuzeyimizde bir Batı-Doğu arası kısmi bir global savaş yaşanıyor.

Her yerde alttakiler hem eziliyor hem vahşetin, şiddetin, keyfiliğin doğrulayıcısı haline geliyor. Plep ile serf, devlet ile toplum bu hikayede el ele bir görüntü çiziyor.

Adeta öfkenin, dışlamanın, şahsiliğin, keyfiliğin, toplumlar eliyle kurumlar, ilkeler, demokratik değerlere karşı tarihsel rövanşı yaşanıyor.

Endişe verici olan budur.

Muhtemel nedeni, bu kurum, ilke ve değerlerin ve sistemlerin kucaklama, dengeleme işlevinde azalma ya da bozulma olması, eşitsizlikleri regüle etmek yerine teşvik eder bir istikamette çalışmasıyla yakından ilgilidir.

Ancak önemli olan sadece nedenler değil, o veya başka nedenlerin ürettikleri iklim, yeni siyasi değer sistemi de o denli önemli ve belirleyici.

Tarih gösterir: Değer sistemlerinde yer değiştirmeler konjonktüreldir ama orta, hatta uzun vadelidir…

Gelen tez elden gitmez…

Büyük kırılma, değişim, olmadı birkaç nesil gerektirir.

BBC’nin Kuzey Amerika Muhabiri Gary O’Donoghue, Trump hakkında şöyle diyordu seçimden önce:

“78 yaşındaki bu adam hakkında, birinden hüküm giydiği, üç hafta içinde ceza alması beklenen dört cezai dava var, birçok sivil dava var. Nüfusun birçok kesimine hakaret etti ve son sekiz yılda sayısız skandal ile gündeme geldi. İkinci kez Beyaz Saray’a dönmesi siyasi açıdan sıra dışı ve akıl almaz bir başarı olur…”

4 yıl önce Trump’ın çağrısıyla, seçimlerde hile yapıldığı iddiasıyla taraftarlarının Kongre binasını bastığını, demokrasinin beşiğinde isyan, darbe görüntüleri oluştuğunu, ordunun kongre binasına girdiğini, 4 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlayalım, bunlara ek olarak.

“Pronunciamiento”lara, albaylar iktidarlarına alışık küçük bir Latin Amerika ülkesi değil, ABD’nin, kural olarak Batı demokrasisinin merkeziydi burası.

ABD seçmenin bağrına bastığı adam bu. Yüzde 52’si onu tercih etti. Bu yüzde 52 dünyaya çok şey anlatmalı…

Gary O’Donoghue sıra dışı bir başarı olur demiş.

Mesele başarıda değil, sıra dışılıkta…

Trump sadece delegelerin değil, toplamda oyların çoğunluğunu da almaya ilerliyor. 2016’da bile buna ulaşmamıştı.

Gelecek ve ufuk da sıra dışı görünüyor.

Keyfiliğin, hoyratlığın sandıkta aldığı destek, gördüğü tasdik ve teşvik bana son derece kritik görünüyor.

Mutlakiyetçi bir kral bir seçildi iktidara, tüm kaprisleri, hastalıkları, takıntılarıyla, adeta önünde engel olmadan…

Kurumlara, yerleşik değerlere karşı kral, seçimleri böyle kazandı.

Beyaz Saray’a dönmesi halinde ceza ve intikam sözü vermişti.

Gündeminde göçmenlere yönelik tarihteki en büyük sınır dışı operasyonu ve iklim felaketi politikası var.

100 yıl sonra, tarih kitapları 21. Yüzyılın ilk 20-30 yılını nasıl anlatacak, bilinmez, ama bugün yaşayanlar için onların üzerinden inşa edilen derin bir keyfilik kuyusunda hapsolmuş gibi yaşıyorlar.

Gidiş, sanki daha da derinlere…