Bir hazırlık yapıldı mı yapılmadı mı, dosya açıldı mı açılmadı mı; yani var mı yok mu bilmediğimiz bir sürecin izin sürmeye devam ediyoruz. Kürt meselesinde çözüm bir kez daha deneniyor mu, anlamaya çalışıyoruz. Adına zinhar “Kürt meselesi” de “çözüm süreci” de denmeyen bir şeyin izini sürmek bu. Kamuoyu da “adı her neyse” diyerek bir işaret peşinde koşuyor. Koşunun sebebi de MHP lideri Bahçeli’nin bütün sınırları aşan ve Öcalan’a hem Meclis’te konuşma çağrısı yapan, hem de serbestlik vadeden sözleridir. MHP Lideri özetle, İmralı-DEM hattında bir çözüm için sınırsız destek ilan etti. Bugüne kadar söylenmemiş, hele de milliyetçi bir parti liderinin söyleyeceği asla düşünülemeyen çok iddialı sözlerle.
Bahçeli çıtayı en yükseğe koyarak -eğer bir çözüm arzusu taşıyorsa- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünü açtı, işini kolaylaştırdı. Tabiatıyla herkesi de heyecanlandırdı…
Cumhurbaşkanı’nın o çıtaya koyduğu yere ne kadar yaklaşacağı ve en önemlisi de Öcalan hakkındaki fikirlerine ne kadar yaklaşacağı büyük merak konusu haline geldi. Erdoğan da dün o merakı giderdi.
Giderdi gidermesine ama bunu fazlasıyla üstü kapalı sözlerle yaptı. En önemlisi Öcalan vaatleriydi, ona hiç değinmedi. Daha önemlisi, bir süreç var mı yok mu hiç bahsini açmadı. Bahçeli’ye aşırı övgüler yağdırarak onun verdiği açık çeki de kabul etti etmesine ama üzerine ne yazacağına dair bir işaret asla vermedi.
Peki ne yaptı? Cumhurbaşkanı ne demiş oldu?
Anlaşılan o ki Erdoğan, Bahçeli’nin açık çekiyle ne yapacağını bilmiyor ya da henüz bilmiyor. Bir karar verebilmiş değil. Hatta biraz tedirgin diyebiliriz. Konuşmasında ne kadar övgüler düzse de Bahçeli’nin çizdiği sınırları biraz geriletmek istediği belli. DEM’in denkleme dahil olmasına sıcak bakmıyor. Kandil’e ve Kuzey Suriye’deki PYD/YPG yapılanmasına da en ağır sözlerle yüklenerek çözüm karşıtı kamuoyunu teskin etmeye özen gösteriyor. Öcalan’ın Meclis’te konuşma yapabileceği ve affedileceği bir kesinlikle uzak duruyor.
Sadece sözleri değil, herkesin beklediği konuşmasının sabahında Esenyurt Belediye Başkanı’nın gözaltına alınması da Erdoğan’ın bulunduğu pozisyonu açıkça tanımlıyor. Barışmak şöyle dursun gerilim attıracak bir hamle..
Kendisi dahil herkesin Bahçeli’nin sözlerinin bir fırsat olduğunu söylüyor ama elde bir çözüm planı, haritası, dosyası veya fikir olmadığı anlaşılıyor. Zemin var, fırsat var, ihtiyaç zaten var ama plan yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuşmasında çözüm ihtimali varmış duygusunu verirken kafasında veya masasında bir plan olmadığını gizlemedi veya gizleyemedi. Hal böyleyken, “Bu iş başlamadan bitti diyen” de haklı, “Dur bakalım buradan bir iş çıkabilir” diyen de… Yani, tam da Erdoğan’ın istediği belirsizlik.
Niye belirsizlik istiyor, onu da konuşalım.
Bir… Bahçeli bu kadar geniş bir fırsat seti sunmuşken ve CHP de elini taşın altına koymaya hazırken çözümden kaçabilmek zor. Mutlaka denemek gerekiyor çünkü cin şişeden çıktı. Cumhurbaşkanı bu yüzden dosyayı kapatan adam olmak istemiyor.
İki… Böylesine büyük problemlerin çözümü, odaklanmak ve bedeli ne olursa olsun çözümü istemekle mümkündür. Gelin gördün ki bir kez daha aday olmak ve seçilmek isteyen bir lider için “bedeli ne olursa olsun”un içindeki seçim riskini taşımak zor. Hem çözüm bulacağı, hem de o çözümün oylarını eksiltmeyeceği bir denklem kurmak zorunda. Şu anda bu denklemi kurmak da hiç kolay değil. Mesela, sadece Öcalan’ın çağrısıyla kimsenin silah bırakmayacağını da görüyor.
Eğer çözüme niyeti varsa bile Erdoğan’ın zamana ihtiyacı var. Zira, çözüm sürecinin ne kadar meşakkatli olduğunu ve ne kadar mesai istediği; dolayısıyla süreçte ne hedef olabileceğini en iyi kendisi biliyor.