Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesinden sonra Türkiye’de bir cephe siyaseti dönemi başladı. İktidar ve muhalefet partileri diğer tarafla olan mücadelelerini, güçlerini tahkim ettikleri cepheler üzerinden yürüttüler. İlk olarak 2019 yerel seçimlerinde tecrübe edilen ve ardından 2023 genel seçimlerinde zirveye çıkan bu cephe siyaseti başlıca üç sonuç üretti:
Bir, farklı toplumsal kesimleri temsil iddiasındaki partileri bir araya getirdi, uzlaşmalarını ve aynı doğrultuda hareket etmelerini sağladı. İki, cephe içindeki partileri birbirine benzetti, siyasetsizleştirdi, onların farklı söz söylemelerinin ve alternatif üretmelerinin önüne set çekti. Ve üç, cephe içindeki farklılıkları törpülerken cephe dışındaki farklılıkları sivriltti, cepheler arasındaki mücadeleyi sertleştirdi ve genel siyaseti uçlara savurdu.
14 ve 28 Mayıs’taki neticelerin ardından, partiler düzeyinde bu cephe siyaseti kırılma emareleri gösterdi. Kırılma, iktidar cephesinde daha yumuşak, muhalefet cephesinde ise daha sert yaşandı. İktidarda, AK Parti ve MHP, genel olarak birlikteliklerini korudular. Ancak, kamuoyu yoklamalarında yükselişte olduğu gözlenen YRP, Cumhur İttifakı’ndan koptu.
YRP’nin seçimlere ayrı girmesi ve iddialı bir ismi sahaya sürmesi, bilhassa herkesin gözünün kilitlendiği İstanbul için ciddi bir önem taşıyor. Her şehir mühim ama herhalde İstanbul daha bir mühim, zira iktidarın da muhalefetin de İstanbul’a yükledikleri sembolik anlam çok büyük. Neredeyse seçimin kazananını ve kaybedenini İstanbul’da ortaya çıkacak sonucun tayin edeceği, İstanbul’u kazananın seçimin galibi ve İstanbul’u kaybedenin seçimin mağlubu sayılacağı bir siyasi hava var.
İstanbul’da ise seçimler kıran kırana geçecek gibi görünüyor. Mevcut başkan Ekrem İmamoğlu ile AK Parti adayı Murat Kurum’un nefesleri birbirlerinin ensesinde; muhtemelen sandıktan muzaffer çıkacak olanı az bir oy farkı belirleyecek. Tabiatıyla bu durumda her bir oy, çok büyük bir kıymete biniyor.
Eğer YRP 2023 seçimlerindeki pozisyonunu korusaydı, bu partinin bütün oylarının Kurum’a gideceği muhakkaktı. Ama YRP kendi yoluna gitmeyi tercih ettiği için Kurum bu oylardan mahrum kalacak. Elbette, YRP’nin oyunun küçük bir orana tekabül ettiği/edeceği söylenebilir. Ancak yarışın bıçak sırtı niteliği, küçük oranlara da büyük bir tesir gücü sağlıyor. Dolayısıyla YRP’nin iktidar cephesinde açtığı gedik küçük olabilir ama iktidarda sarsıcı bir etki bırakabilir.
Mahcup ittifak
Muhalefet cephesine gelince, orada kırılma çok daha derin. Mayıs 2023’ün akabinde seçimde yaşanan hayal kırıklığından olsa gerek, gönülden cepheyi sürdürmek isteyen bir aktör kalmadı. CHP tabanı, muhafazakâr partilerle (Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi) kurulan işbirliğini baştan beri içine sindirememişti. Seçimden umdukları sonuç da çıkmayınca, bu rahatsızlık açıktan dışa vurulmaya başlandı. Buna mukabil muhafazakâr partilerde de, seçim öncesinde esirgenen eleştiriler seçimin ertesinde adrese teslim bir şekilde CHP’ye iletildi.
İYİ Parti, ittifakın hep kendisine kaybettirdiğinden bahisle cepheyi boşaltacağının sinyalini erkenden verdi. Akşener, partisinin müstakil bir siyaset izleyeceğini ve artık ne genel ne de yerel seçimlerde herhangi bir ittifakın parçası haline gelmeyeceğini söyledi. Parti içinden gelen muhalif seslere rağmen bu çizgisinde ısrarla durdu. Muhalefete kaybettireceği yönündeki söylemlere itibar etmedi ve her yerde kendi adayıyla seçim yarışına dâhil oldu.
DEM Parti ise, gerek 2019’da ve gerek 2023’te ittifakın -hukuki bir üyesi olmasa da- fiili bir üyesiydi. Ancak muhalif cepheye verilen bu destek lehine bir tablo ortaya çıkartmayınca, DEM Parti de pozisyonu değiştirmek zorunda kaldı. Geçmiş iki seçimde kayıtsız şartsız muhalefet cephesinin yanında duran DEM Parti bu seçimde farklı bir taktik izledi. Bazı yerlerde kendi adaylarını çıkardı, bazı yerlerde “kent uzlaşısı” adı altında CHP ile mahcup bir ittifak kurdu. Bunun adına da 3. Yol dedi, her ne kadar bu tam manasıyla bir 3. Yol olmasa da.
Böylece muhalefet cephesi darmadağın oldu. Kısa bir süre öncesine kadar aynı hedef için kader birliği yapan partilerin arasındaki bağlantılar -büyük ölçüde- koptu. İki hususa temas edilebilir bu çerçevede:
Bağra taş basma devrinin bitişi
Birincisi, cephelerin dağılmasının partilerin siyaset sahasını genişletmesidir. Partiler eskisine nazaran daha gerçek siyaset yapma imkânı buldular. Aynı safta yer aldıkları gerekçesiyle sarfınazar edilen eleştirileri, yüksek sesle ifade eder oldular. Karşılıklı olarak paranteze aldıkları ve dillerinin ucuna kadar gelse de ittifak hatırına yutkundukları düşünceleri kamuoyuyla paylaşmaya başladılar.
Mesela, YRP, AK Parti’ye ağır eleştiriler yöneltti. AK Parti, seçmenlerine YRP’nin aldatmalarına karşı uyanık olmalarını salık verdi. İYİ Parti’den CHP’ye yöneltilen oklar arttı, CHP de buna karşılık verdi. DEM Parti, eskinin defterlerini açtı, CHP’ye belediye kazandırdıkları halde CHP’nin kendileri için elini sıcak sudan soğuk suya koymadığını hatırladı, bazı yerlerde (Antalya) isimlerini afişe ettikleri CHP adaylarına karşı tavır aldı. CHP’den de aslında DEM Parti’nin kendilerine kazandırmayı değil kaybettirmeyi amaçlayan bir siyaset izlediği salvosu geldi. Yani bağra taş basma devri bitti, partiler arasında ipler gerildi.
İkincisi, muhalif aktörler cephe siyasetinden çıkış için gaza basmış durumdalar ama bunun muhalif seçmen nezdinde aynı hızda benimsendiğini söylemek zor. Çünkü muhalif seçmenlerin iktidar karşıtlığı sürüyor. Seçimlerden bu yana bu karşıtlığı azaltacak veya törpüleyecek bir gelişme de yaşanmış değil.
O nedenle, özellikle AK Parti ve CHP adaylarının kıyasıya mücadele ettikleri büyükşehirlerde, diğer muhalefet partilerinin sırf belediyeleri AK Parti kazanmasın diye CHP adaylarına yönelme olasılıkları yüksek. Misal, İstanbul’da İYİ Parti ve DEM Parti seçmenlerinin bir kısmı, büyükşehir belediyesinin AK Parti’nin eline geçmemesi için kendi partilerine değil CHP adayı İmamoğlu’na oy verebilirler.
İYİ Parti’nin düne kadar yere göğe koymadığı İmamoğlu’nu hedefe tahtasına oturtması, DEM Parti’nin kendi adayını belirlerken yalpalaması ve CHP ile ilişkiler noktasında karışık mesajlar vermesi, bu iki partiden CHP’ye kayan seçmenlerin nispetini yükseltebilir. Yani bu iki parti gerçekte sahip oldukları oylarının altında kalırken, CHP ise olduğundan daha fazla bir oy oranını yakalayabilir.
Ezcümle, cephede olmaları İYİ Parti ve DEM Parti’yi yıpratmıştı. Ama anlaşılan o ki, bu iki partinin cepheden çıkmaları da öyle kolay olmayacak. Büyük ihtimalle her ikisi de yara bere içinde kalacaklar ve siyasetlerini raya oturtmak için ciddi bir zamana ihtiyaç duyacaklar.