TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş bir panelde Anayasa'nın 3. Maddesi'ndeki "devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü" ifadesinin "milletin devleti ve ülkesiyle bölünmezliği" şeklinde yazılmasını savunmuş.

Kurtulmuş başına gelecekleri hissetmiş olmalı ki, konuşmasında ısrarla ilk dört maddenin değişmezliğini defalarca vurguluyor.

Ama ne fayda günlerdir "İlk dört maddeyi tartışmaya açtı" denilerek bir bardak suda fırtına koparılıyor. Tehditler, küfürler havada uçuşuyor.

Son noktayı da "İlk 4 maddeye el uzatanın elini kırarız" diyerek ana muhalefet lideri Özgür Özel koydu.

Öncelikle şunu söyleyeyim. Kurtulmuş'un altını çizdiği nüansın bugünün Türkiye'sinde bir anlam ifade etmediğini düşünüyorum. Geçmişte kalmış bir tartışmanın klişe argümanlarından.

Ne var ki burada asıl sorun başka.

Tartışılan 82 Anayasası'nı, ibret olsun diye bir sağdan bir soldan gençleri idam ederek darbe yapan generaller tespit ettikleri bir avuç akademisyene yazdırmadılar mı?

Ardından hayır kampanyası yapmanın yasak olduğu bir referandumla halka zorla kabul ettirmediler mi?

Ve Kenan Evren mezara, yargılanırken, rütbeleri sökülmüş hâlde girmedi mi?

O hâlde 82 Anayasası'nın satırlarına adeta ayet muamelesi yapılmasının anlamı ne? Metindeki kelimelerin yerlerini değiştirmeye cüret edenleri "asarız, keseriz" diye sindirmeye çalışmak faşizm değil mi?

Anayasa maddelerini ezberden söylerken dilimiz sürçerse günaha da girer miyiz?

Acıklı bir hâl, bu yüzden de mizahtan başka izahı yok.

Çıkın sokağa sorun, Anayasa'nın ilk dört maddesini sayacak insanlar bir elin parmağını geçmez. Bilenler arasında da zaten bu maddeleri darbeci generallerin değil Atatürk'ün yazdığını sananlar çoğunluktadır.

Türkiye'de "Monarşiye dönelim, başkenti İzmir yapalım, bayrağı maviye boyayalım" diyen bir toplumsal muhalefet, parti, talep de yok.

Resmi olarak dile getirmese de bölünmeyi savunan bir tek DEM var. O da malumunuz, son genel ve yerel seçimde, darbeci paşaların satırlarına dokunanın elini kırarız diyen Özel'in partisinin başını çektiği "Atatürkçülerle" ittifak yaptı.

Telaşa mahal yok Özgür Bey, dostlarınıza rica edersiniz, bölücülük yapmayıverirler, olur biter

"Meşrutiyet'i ilan ettik olmadı. Cumhuriyet'i getirdik, gene olmadı. Bir de 'ciddiyet'i denesek?" diyen Sakallı Celal'i anmanın tam yeridir.

Halkı ıvır zıvır tartışmalarla oyalamayın.

***

DARON ACEMOĞLU'NUN NOBEL'LİK TEORİSİ NEDİR?

Nobel Ekonomi Ödülü'nün bu yıl, "kurumların nasıl oluştuğu ve refahı nasıl etkilediği konusundaki çalışmalarından dolayı" Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Simon Johnson ve James Robinson'a verildiği açıklandı.

İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, düzenlediği basın toplantısında, "Hukukun üstünlüğünün zayıf olduğu ve kurumların halkı sömürdüğü toplumlarda büyüme ya da daha iyiye doğru değişim gerçekleşmez. Ödül sahiplerinin araştırmaları bunun nedenini anlamamıza yardımcı oluyor" dedi.

Evet, kapitalizmin amentüsü bu. Sömürgeci Batı'nın liberal kurumlarına, hukukuna tabi olmayan ulus devletler var olamazlar masalı.

Akademinin açıklamasıyla devam edelim:

"Ödül sahipleri, ülkelerin refah düzeylerindeki farklılıkların bir açıklamasının da sömürgeleştirme sırasında ortaya konan toplumsal kurumlar olduğunu göstermiştir. Kapsayıcı kurumlar genellikle sömürgeleştirildiklerinde fakir olan ülkelerde uygulanmış ve zaman içinde genel olarak müreffeh bir nüfusla sonuçlanmıştır."

Acemoğlu da neo-liberal ekonomi politikalarının yılmaz bir savunucusu. Beraber ödül aldığı isimler de IMF yöneticileri.

Ancak bu klişe teze dair yeni ne söylediler, hangi teoriyi geliştirdiler de Nobel Ekonomi Ödülü'nü aldılar meçhul.

Bill Gates de Acemoğlu'nun ödülü paylaştığı Harvard'dan meslektaşı olan James Robinson'la birlikte yazdığı "Why Nations Fail" isimli kitabıyla ilgili benzer bir eleştiride bulunmuştu:

"Beni kitapta olumlu ifadelerle sundukları için teşekkür ederim. Konuyla epey ilgilendiğim için kitabı okudum. Fakat ne yazık ki büyük bir hayal kırıklığıydı. Yazarların analizini muğlak ve basit buldum. Ülkelerin siyasi ve ekonomik kurumlarına odaklanırken, tarih ve mantık gibi diğer faktörleri büyük ölçüde görmezden gelmişler. Roma, Venedik ve Maya uygarlığının gerileme nedenlerini doğru vermemişler. Ekonomik büyüme için önce kapsayıcı siyasal kurumların gerektiğini savunuyorlar. Fakat Çin gibi bunu yalanlayan örnekler de var."

Daron Hoca'nın İsrail ve ABD gibi uluslararası hukuku tanımayan devletlerin kalkınmışlığı ve Batı'ya teslim olmuş halkların sefaleti hakkındaki görüşlerini de merak ediyoruz.

In a panel, TBMM Speaker Numan Kurtulmuş defended that the phrase "the indivisibility of the state with its territory and nation" in Article 3 of the Constitution should be written as "the indivisibility of the nation with its state and country".

Kurtulmuş must have sensed what was about to happen to him, because in his speech he repeatedly emphasizes the immutability of the first four points.

But what good is it? For days now, they have been causing a storm by saying, "He has opened the first four articles to discussion." Threats and curses are flying in the air.

The final point was made by the main opposition leader, Özgür Özel, who said, "We will break the hand of anyone who touches the first four articles."

First of all, let me say this. I think the nuance that Kurtulmuş underlined does not mean anything in today's Turkey. It is one of the cliché arguments of a debate that is a thing of the past.

However, the real problem here is different.

Didn't the generals who carried out the coup by executing young people from both right and left, as an example, have a handful of academics write the controversial 1982 Constitution?

Didn't they then force the people to accept this through a referendum in which it was forbidden to campaign against them?

And didn't Kenan Evren go to his grave with his ranks stripped during his trial?

So what is the meaning of treating the lines of the 1982 Constitution as if they were verses? Isn't it fascism to try to intimidate those who dare to change the places of words in the text by saying "we will hang them, we will cut them"?

Are we committing a sin if we stumble while reciting the articles of the Constitution?

It's a sad situation, so there's no other explanation for it than humor.

Go out and ask, the people who can list the first four articles of the Constitution can be counted on the fingers of one hand. Among those who know, the majority think that these articles were written by Atatürk, not by the coup generals.

There is no social opposition, party or demand in Turkey that says "Let's return to the monarchy, let's make Izmir the capital, let's paint the flag blue."

There is only one DEM that advocates division, even if it does not officially say so. As you know, it made an alliance with the "Ataturkists" led by Özel's party, who said in the last general and local elections that they would break the hands of anyone who touched the cleavers of the putschist pashas.

There is no need to worry, Mr. Ozgur. You can ask your friends to stop being divisive and that will be the end of it.

This is the right place to commemorate Sakalli Celal, who said, "We declared the Constitutional Monarchy, but it didn't work. We brought the Republic, but it still didn't work. How about we try 'seriousness'?"

Do not distract the people with trivial discussions.

***

WHAT IS DARON ACEMOĞLU'S NOBEL PRIZE THEORY?

It was announced that this year's Nobel Prize in Economics was given to Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Simon Johnson and James Robinson "for their work on how institutions are formed and how they affect welfare."

"Growth or change for the better does not occur in societies where the rule of law is weak and institutions exploit the population. The laureates' research helps us understand why," the Royal Swedish Academy of Sciences said in a press conference.

Yes, this is the credo of capitalism. The tale that nation states that are not subject to the liberal institutions and laws of the colonialist West cannot exist.

Let's continue with the academy's statement:

"The laureates have shown that one explanation for differences in the prosperity of countries is the social institutions put in place during colonization. Inclusive institutions were often implemented in countries that were poor when they were colonized, and over time they resulted in a generally prosperous population."

Acemoğlu is also a staunch defender of neo-liberal economic policies. The people he received awards with are IMF managers.

However, what new things they said about this cliché thesis and what theory they developed that earned them the Nobel Prize in Economics are unknown.

Bill Gates had also made a similar criticism of Acemoğlu's book "Why Nations Fail", which he wrote together with his Harvard colleague James Robinson, with whom he shared the award:

"I would like to thank them for presenting me in the book with positive statements. I read the book because I was very interested in the subject. But unfortunately it was a big disappointment. I found the authors' analysis vague and simplistic. While they focused on the political and economic institutions of the countries, they largely ignored other factors such as history and logic. They did not correctly give the reasons for the decline of the Roman, Venetian and Mayan civilizations. They argue that inclusive political institutions are necessary for economic growth. However, there are examples like China that refute this."

We are also curious about Daron Hoca's views on the development of states that do not recognize international law, such as Israel and the USA, and the misery of peoples who have surrendered to the West.