Size AKP iktidarının ve Recep Tayyip Erdoğan’ın 21 yılda yaşattığı felaketleri özetle anımsatayım.
Anayasayı her vesile ile çiğnemeye öyle alıştı ki Erdoğan’ı dikta rejimime yöneltti.
Yüksek Yargıyı öyle bir kontrol altına aldı ki Erdoğan’ın siyasi kararları hukuki kararları ezdi geçti.
Kafasına göre öyle bir Yandaş Seçim Kurulu (YSK) oluşturdu ki 16 Nisan referandumunda mühürsüz ve geçersiz oyları değiştirerek Erdoğan için Tek Adam Rejimi yarattı.
Yandaş Seçim Kurulu ile Erdoğan her seçime muhalefetten 5-0 önde başlıyor.
Tek Adam Rejimi öyle bir devlet gücü yükledi ki Erdoğan’ın gözünü kararttı.
Öyle bir kabine oluşturdu ki atadığı bakanlar millete değil Erdoğan’a bakıyor.
Saraylarda yaşamaya ve zenginleşmeye öyle alıştı ki alyansını tek serveti olarak gösterdiği günler masal oldu.
Devlet Bahçeli’nin armağanı Tek Adam Rejiminde saltanat sürmek ve hesap vermemek için öyle hükümler koydu ki ne Erdoğan, ne de atadığı bakanlardan hesap sormak mümkün oluyor.
Aile vakıfları ve şahsi maddi gücü ile öyle bir servet sahibi oldu ki, Amerika’da çiftliği ve gökdeleni olan dünyanın en zengin siyasetçisi oldu.
O kadar çok palavra söylüyor ki “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar”sözü şöyle değişti; Yalancının mumu ahirete kadar yanar…
MHP gibi öyle bir yandaş parti ve Devlet Bahçeli gibi öyle bir siyasetçiye sırtını dayadı ki Erdoğan’ın siyasi tetikçisi oldular.
Muhalefete kumpas, iftira ve yalanlarla saldırıyor ki Erdoğan tıbbi deyimle “Psikolojik yansıtma” yapıyor.
Psikolojik yansıtma denen bu durum tam olarak şu anlama geliyor;
-“Narsist kişilik özelliğine sahip insanlar kendilerinden kaynaklı yanlışlar da dâhil olmak üzere gördükleri tüm yanlışların sorumlusu olarak çevresindeki insanları tutar.”
TRT başta tüm yandaş medyayı öyle bir kullanıyor ki özgür medyayı izlemeyenler söylemlerinin Psikolojik yansıtma olduğunu elbette anlamıyorlar.
Cemaat ve tarikatları bürokraside, askeriyede, emniyette, yargıda öyle bir yerleştirdi ki Atatürk’e sahip çıkan teğmenleri derhal ihraç ettiriyor.
“Askerî vesayeti kaldıracağız” diye kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına Ergenekon, Balyoz kumpasları kurdurup, “ben bu davaların savcısıyım” dedi.
Yüksek Askeri Şûra’yı AKP şûrası haline dönüştürüp genelkurmay başkanlarını bakan yaparak siyasetin emir eri yaptı.
Yandaşlarına milyar dolarlık yollar, köprüler, havaalanları, hastaneler yaptırıp devlet tarafından kâr garantisi verdi ki dünyada eşi benzeri yok.
“Faiz sebep enflasyon netice” diyerek kendisini öyle inandırdı milleti “Ekonomistim” diye de kandırdı.
“İnlerine gireceğiz ve tek bir terörist kalmayıncaya kadar durmayacağız” dedi ama Amerika, “Durdur” dediğinde sınır ötesi askerî harekâtları anında durdurdu.
Rusya’nın savaş uçağını düşürüp Putin’e meydan okudu ama hem S400’leri almaya mecbur kaldı hem de Cumhuriyet tarihinde görülmemiş şekilde Putin’in kapısında dakikalarca bekletilme hakaretine maruz bırakıldı.
Rusya’ya S400 tavizi verdi ama Amerika, Türkiye’yi F35 savaş uçakları projesinden maalesef attı.
Fethullah Gülen alçağının devlette paralel yapı oluşturmasının yolunu açarak Türkiye’ye 15 Temmuz hain darbe girişimi yaşattı.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya tam üye yapılmasına sözde karşı çıktı ama ikisinin de kayıtsız şartsız üye olmasına onay verdi.
Kozmik Oda’nın açılması talimatını 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a vererek devlet sırlarının Amerikan uşağı hain FETÖ’cülerin eline geçmesine neden oldu.
Sözde Fethullah Gülen alçağını Türkiye’ye getirtip yargılanmasını sağlayacaktı ama Amerika korkusundan unuttu ve millete de unutturdu.
Darbeci Kenan Evren gibi anayasal meşruiyeti olmayan seçilmiş cumhurbaşkanı oldu.
Sonuç: Erdoğan kontrolsüz büyük güce dönüştü.