Özgür Özel üzerine bazı gözlemler ve notlar: Pirinç/bulgur paradoksu

Cuma günü Medyascope Haber Müdürü Göksel Göksu ile birlikte İstanbul’da CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile bir saate yakın bir yayın yaptık. Özel’i medyada, tabii ki alenen iktidar yanlısı olanlar hariç, epey sık görüyoruz. “Alenen” derken değilmiş gibi yapan ama öyle olduklarını birçok vesileyle ele veren bazı haber kanalları var, onlar da Özel’i arada sırada konuk alıyor.

Diğer yayınlardan sonra ne oldu bilmiyorum, ama medyascope yayınının epey yankı yarattığını gördüm. Tabii ki “kuzguna yavrusu şahin gözükürmüş” diyeceksiniz. Haklısınız. Bununla birlikte yayınımızın, partisinden çok Özel’in gündemde olduğu bir zamanda gerçekleşmesi; bizim bütün kritik soruları, özellikle muhalefet tabanından Özel’e yönelik eleştirileri kendisine sormamız, onun da çok açık, detaylı ama net cevaplar vermesi nedeniyle etkili olduğunu düşünüyorum.

Dimyat’taki pirinç-evdeki bulgur

Özel, yayınımızda “normalleşme” adını verdiği stratejisini sürdürmeye kararlı olduğunu net bir şekilde vurguladı. Bu bağlamda kendisine “iktidar partisi tabanından oy almaya çalışırken kendi tabanınızı kaybedebileceğiniz söyleniyor, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olabileceğiniz uyarısı yapılıyor” dediğimde verdiği cevap çok anlamlıydı: “Evdeki bulgur ana muhalefetse, ben pirincin peşinden gideceğim. Evdeki bulgur ana muhalefetten öteye gitmiyorsa ben pirincin peşinden giderim kardeşim.”

Özel, ana muhalefet partisinin ve onun liderinin sürekli olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ile uğraşmasının, onunla kavga etmesinin bir tuzak olduğunu; bunun defalarca denendiğini ve bir sonuç alınamadığını; CHP’nin hep belli bir orana sıkışıp ikinci parti olduğunu söylüyor. Ona göre başta Erdoğan olmak üzere siyasi iktidarla sakin ve medeni bir ilişki kurulması halinde onun tabanından insanların CHP’ye yönelmesinin zemininin oluşturulabileceğine inanıyor. Bu noktada tabii ki CHP’nin yıllar sonra ilk kez birinci parti olduğu 31 Mart yerel seçimlerinin altını bir başarı örneği olarak çiziyor.

CHP seçmeninin hassasiyetleri

Teorik olarak Özel haklı gözüküyor. Ama pratikte birçok “ama” var. İlk olarak, “Cumhurbaşkanı için ayağa kalktık diye kimse oy vermekten vazgeçmez” diyen Özel ilk bakışta haklı gibi gözüküyor ama pekala hayal kırıklığına uğrayabilir. Öncelikle şunu vurgulamak lazım: Ayağa kalkma, New York’taki Türkevi açıklamasının hemen sonrasında ve TBMM resepsiyonunda MHP lideri Devlet Bahçeli ile samimi muhabbetin hemen öncesinde yaşandı. Bu peşpeşe yaşanan olaylar CHP seçmeninin bir bölümünde, bir “normalleşme”den çok iktidara “biat” ya da en azından “onun dümen suyunda gitme” olarak algılandı.

Tabii şu hususun da altını çizmek lazım: Özellikle sosyal medyada bu tür kritik dönemlerde itiraz edenlerin sesi daha fazla çıkıyor. Çünkü onlar hemen bir ihanetten, en hafif deyimiyle sapmadan bahsediyorlar. Özel’in yapıp ettiklerinin doğru olduğunu düşünenler haklı olsalar bile bunu ancak bir seçim sonucuyla görebiliriz.

Diğer yandan Özel’e kızan seçmenin iktidar partilerine oy vermesi herhalde beklenemez ama kendilerini solda görenler DEM Parti ya da TİP gibi partilere, daha merkezde olanlarsa mesela Zafer Partisi’ne yönelebilir. Fakat daha önemlisi Özel ve CHP politikalarından rahatsız olan seçmenin bir kısmı sandığa gitmeyebilir. 

Nitekim PanoramaTR’in Eylül 2024 kamuoyu araştırmasında kararsızlar birinci parti olarak çıkmış ve kurumun direktörü Hatem Ete, kendisiyle yaptığımız yayında normalde ezici çoğunluğunun iktidar partisi seçmeninin oluşturduğu kararsızlarda bu sefer ilk kez ciddi oranda CHP seçmeni bulduklarını söyledi. Zaten 31 Mart’tan bu yana PanoramaTR’nin aylık araştırmalarında ilk kez bu Eylül ayında, kılpayı da olsa AKP birinci parti çıktı.

Özel AKP seçmenine nasıl seslenebilir?

Özel’in iktidar partisi seçmenini kazanmak istemesinde yanlış bir şey yok. Peki bunu nasıl yapacak? Erdoğan’la AKP Genel Merkezi’nde buluşması, arından Erdoğan’ın CHP’ye gitmesi -bu sırada CHP’ye Cumhurbaşkanı forlu Türk bayrağı çekilmesi- ayağa kalkma, Bahçeli ile muhabbet vs. tabii ki iktidar seçmeninin CHP’yi bir “düşman” gibi algılamasından vazgeçirebilecek hareketler olabilir. Ama neden sırf bu nedenlerle oy tercihlerini değiştirsinler? CHP’nin hangi sorun hakkında ne önerdiğini nerden ve nasıl öğrenecekler? (İçinizden “bunu CHP seçmeni de bilmiyor ki!” Diyenler olduğunun farkındayım!)

İşte bu nedenle yayında Özel’e “en son ne zaman TRT’ye çıktınız?” diye sordum. O da 31 Mart gecesi mecbur kaldıklarını söyledi. Benim kastım, başta bir kamu kuruluşu olduğunu varsaydığımız TRT olmak üzere iktidarın kanallarının neden Özel’e kapalı olduğuydu. Aslında cevabını hepimizin bildiği bir soru bu: Erdoğan ve kurmayları, değişik vesilelerle olumlu yaklaştıkları, özellikle Ekrem İmamoğlu “tehlikesi”ne karşı kullanmak istedikleri Özel’in kendi tabanlarına doğrudan hitap etmesini engellemek için ellerinden geleni yaptılar ve yapacaklar. Yani Erdoğan’ın Özel tercihinin ve “sevgisi”nin bir sınırı var.

Hal böyle olunca Özel iktidar seçmeninin gönlünü, onların pek rağbet etmediği muhalefet medyası üzerinden kazanmaya çalışıyor. Bu medyayı da zaten CHP ve diğer muhalefet partilerine oy verenler izlediği için çok ciddi kazalar yaşanıyor.

İktidar seçmenine muhalif medyadan seslenmeye çalışma paradoksu bizi kaçınılmaz şekilde pilav/bulgur paradoksuna getiriyor.