31 Mart seçimlerinden büyük yenilgiyle çıkan AK Partinin, hezimetin nedenlerini, AK Parti seçmenin davranışını ve motivasyonunu etkileyen faktörleri ortaya koyacak kapsamlı bir saha araştırma yapması için bir kamuoyu şirketiyle anlaştığı, o araştırma şirketinin de aylardır sahada olduğu biliniyordu.
Ben böyle bir saha araştırması yapıldığını ilk olarak AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe’den duymuştum. 16 Mayıs 2024 günü seçim sonuçlarını değerlendirmek, istişare etmek üzere AK Parti İstanbul İl Başkanlığı’na davet ettiği gazeteciler arasında ben de vardım. İtiraf etmeliyim ki tuhaf duygularla gittim, sekiz yıl aradan sonra AK Parti’den aldığım ilk davetti. Gittiğimde yalnız olmadığımı iktidara muhalif başka gazetecileri görünce anladım.
Kabaktepe’nin o gün gelenlere teşekkür ederken söylediği bir sözü hala aklımda ‘davet etmenin kolay gelmenin zor olduğu bir günde davetimizi kabul edip geldiğiniz için teşekkür ederim’ demişti. O gün orada olması garanti olan iktidar yakını gazetecilerin çoğu yoktu. Davetli olup da gelmeyen muhalif gazeteci ise hemen hemen yok gibiydi.
Kabaktepe o gün yaptığı sunumun ardından bütün soruları cevapladı, hiçbir sorudan kaçmadı “başarıyı da başarısızlığı da kendimize de rakiplerimize de haksızlık yapmadan değerlendirmeliyiz” sözü takdire şayandı doğrusu. Kapsamlı bir saha araştırması yapıldığını, o saha araştırması bittiğinde daha net bir şekilde AK Partinin neden 17 seçimde birinci olurken, 18’inci seçimde ikinci olduğunun nedenlerinin net bir şekilde göreceklerini söyledi.
Kabaktepe 31 Mart seçimlerinin son haftasında ‘sahanın ve kendi yaptırdıkları saha araştırmalarının seçim sonuçlarının 31 Mart gecesinin nasıl neticeleneceğine dair veriler’ ortaya koyduğunu, bunun tek bir sebebe bağlamanın doğru olmayacağını, en az otuz kırk faktörünün olduğunu söylemişti. Cümlesini yine bir kez daha ‘daha net bir şeyler söylemek için’ aylar sürecek o saha araştırmasının sonuçlarını beklediklerini belirtmişti.
10 Temmuz 2024 günü gazetemizi ziyarete geldiğinde Osman Nuri Kabaktepe’ye o saha araştırmasını sorduğumda, araştırma yapan şirketinin adını söylemekten imtina eden Kabaktepe çalışmanın hala devam ettiğini söylemişti.
***
Pencere gazetesi yazarı Nuray Babacan dün köşesinde AK Partinin düşünce kuruluşu olarak çalışan SETA’nın seçimlerdeki yenilginin gerekçelerini ortaya koymak için aylar süren çalışmasını bitirdiğini, hazırladıkları raporu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunduklarını yazdı.
Nuray Babacan’ın yazdığına göre AK Parti tabanı ‘sadece mahkemeler ve yargı açısından değil devletteki tüm alanlarda adalet duygusunun zedelendiği’ ve ‘ekonomideki durum, gelir dağılımındaki eşitsizlik, enflasyon, hayat pahalılığı arttığı’ için 17 seçim boyunca oy verdikleri ve asla vazgeçmedikleri partilerine 31 Mart seçimlerinde ceza kesmeleri sonucu şaşırtıcı değil.
Saha araştırmasında ‘toplum psikolojisinde Erdoğan’ın dokunulmazlığının ortadan kalktığı, artık seçmenin olumsuz koşullarda sadece partiyi ve parti yönetimin sorumlu tutma duygusunun ortadan kalktığı, artık ortaya çıkan sonuçlardan Erdoğan’ın da sorumlu tutulduğu’ sonucuna ulaşılması da şaşırtıcı değil.
AK Parti’ye ilk ciddi uyarısını 2015 yılında yapan AK Parti seçmeni 15 Temmuz darbe kalkışmasında şikâyetlerine bir parantez içine aldı ve darbe kalkışmasına maruz kalan partisine haklı olarak tolerans verdi.
15 Temmuz kalkışmasını ülkemizi demokrasi ve hukuk rayına oturtacak bir fırsata dönüştürmesini bekleyen AK Parti tabanı CB sistemine de bu düşünceyle oy verdi, destekledi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ülkemizin ekonomisinin şahlanacağı vaadinde kim bulundu? Vaat ortada CB sisteminin ülkeyi getirdiği vahim sonuç da ortada.
AK Parti tabanı ülkeyi uçurumun kenarına getiren sebebin ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ tezi olduğunu görmüyor mu?
Sofrasına ekmek, aş bulamadığı bir ülke gerçeği varken ‘üç dört maaş alacak olanların kararını veren makamın, merciinin kim olduğunu’ görmüyor mu?
AİHM, AYM kararlarını uygulamayan hakimleri ödüllendiren, iktidarın hoşnut olmadığı kararları veren hakimleri sürgün eden sistemi görmüyor mu?
Velhasıl AK Parti tabanındaki ‘memnuniyetinizin sebebi Erdoğan, şikayet olduğunuz durumların sorumlusu AK Partidir AK Parti’ ayrımını Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bitirdi. Ama bu hemen olmadı.
Altılı Masa vahim hatalar yapmasaydı AK Parti tabanı bu faturayı Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde kesecekti, zorunluluktan dolayı gitti ve oyunu kullandı. Erdoğan da sandık sonuçlarını çok iyi okuduu için ekonomin başına Mehmet Şimşek’i getirdi.
Ama hukuk olmadan ekonomi düzelmiyor, ‘faiz sebep, enflasyon sonuçtur’ tezindeki inat ülkeyi bu hale getirdi, hukuksuz ekonomiyi düzeltme inadı uçurumun kenarındaki ülkeyi adım adım uçuruma doğru itiyor.
AK Parti tabanında ‘Erdoğan - parti ayrımının’ kalktığı gerçeği zaten ortada. Bilinmedik bir durum değil, esnafı, vatandaşı, kadını, erkeği, emeklisi, öğrencisi, yaşlısı genci sokak röportajlarında söylüyor zaten. Erdoğan ülke gerçeklerine helikopterinin penceresinden bakmak yerine, geçmişte yaptığı gibi gerçek anlamda sokağa inse halka karışsa görecek zaten.
SETA'nın raporunu siyasi analist Dr. İbrahim Uslu'ya sordum. Şaşırmadığını söyleyen Uslu'nun değerlendirmesi şöyle oldu:
"Araştırma verileri aslında bizim uzun zaman önce hatta uzun yıllardır gördüğümüz gerçekleri bir daha gündeme getirmiş. Ak Parti'den ilk büyük kopuş aslında 2017 Referandumu sırasında oldu ve Ak Parti'ye daha önce oy vermiş 7.5 puan civarında bir seçmen, Referandum'da hayır oyu verdi. Ben o zaman bu kitlenin kim olduğu üzerinde hem araştırma yapmış hem de çalışmıştım ve 'Beyaz Sağcılar' olarak dillendirmiştim. Yani metropollerde yaşayan, iyi eğitimli, ortalamanın üzerinde gelire sahip ve 40 yaşın altında bir kitle o zaman Ak Parti'den koptu. Bu kopuş ideolojik nedenlerle olmuştu ve bu kitle, insan hakları, özgürlükler, Avrupa Birliği, hukuk değerleri gibi normlara inanmaya başlamıştı ve onların ideolojik formasyonu süreç içerisinde onların Erdoğan'dan kopmalarına neden oldu. Dolayısıyla Erdoğan aslında 2017'den bu tarafa gücünü düzenli olarak kaybetti. Zaten bu da oy oranlarına yansıdı. 2017 Referandumundan sonra Ak Parti 4 kere seçime girdi, 4'ünde de arka arkaya ve düzenli olarak oy kaybetti. Yani Erdoğan'ın tılsımı uzun yıllardır yavaş yavaş gücünü kaybediyor. Bu son seçimde niye bütün Ak Partililer aydınlanma ihtiyacı hissetti? Çünkü, bundan önceki seçimlerdeki oy kayıplarını diğer partilerden gelen oylarla telafi ettiği için ve siyasal hedeflerini gerçekleştirdiği için bu sorunu görmezden gelebildi. Fakat artık sorun görmezden gelinemeyecek kadar büyüdü ve halının altına sığmayınca bu gerçekle yüzleştiler. Mesela Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidilirken o yüzde 60'a yüzde 40 rakamları çok konuşuldu, özellikle seçim kaybedildikten sonra. Ama tek başına Erdoğan'ı sorduğunuzda vatandaşın yüzde 60'ı Erdoğan'a oy vermeyeceğini söylüyordu. Yani dediğim gibi Erdoğan'ın tılsımı, büyüsü uzun zamandır etkisini, gücünü kaybediyor. Şimdi artık bence artık çok küçük bir seçmen grubu dışında Erdoğan diğer siyasi liderler gibi bir liderle dönüştü. Artık Ak Parti'nin kurmay kadrosu da Erdoğan'ın artık seçmendeki tılsımının kaybolduğunu zaten biliyorlar ama ellerinde sunabilecekleri başka bir aset de olmadığı için yine lider mitini diri tutmaya çalışıyorlar. Bu anlamda böyle garip işler yapıldı yani örneğin Erdoğan'ın pilot kıyafetiyle çekilen fotoğrafı uzun zaman karizmatik liderlik imajını korusun diye kullanıldı. Ama o seçimde, yani karizmatik lider vurgusunun ön plana çıktığı seçimde, Ak Parti yüzde 35.6’ya düştü. O yüzden benim gördüğüm Ak Parti aslında olan bitenin farkında ama bunu görmezden gelmeyi ya da tersine inanmayı siyasal çıkarları için daha doğru bulduğu için öyle davranıyor...”
***
Şaşırtıcı olan SETA’ın ‘Erdoğan parti ayrımı kalktı’ sonucunu ‘efendim ne bulduk, şunu bulduk’ diye rapora yazabilmesi ve o raporu da Erdoğan’ın masasına koyabilmesidir!
Soru şu SETA gerçekten böyle bir sonucu özgüvenle rapora yazabilmiş midir?
Kanaatimi hemen söyleyeyim, hiç sanmıyorum hatta asla.
***
AK Parti tarihinde ilk kez böylesi kapsamlı bir araştırma yaptırmış, 100’e yakın akademisyen saha araştırmasını yapan ekiplere başkanlık yapmışlar. AK Partili seçmenlere ulaşılışmış ve sadece onlar dinlenmiş şıklı sorular sorulmamış ‘şikayetiniz, beklentiniz nedir’ diye sorulmuş. Bir nevi seçmenle dertleşmenin kayıtları tutulmuş ve o kayıtların içinden ana başlıklar çıkmış.
Geçen hafta Erdoğan’a iki saatlik bir sunum yapılmış, sözlü olarak anlatılmış çalışma. Erdoğan’ın masasına konulan yazılı bir rapor yok.
Her ne olursa olsun, Erdoğan’ın CB sistemindeki ‘tek adam’ yönetimiyle, karizmasının ciddi surette çizildiği apaçık ortada. Çünkü eskiden, şu bakanın, bu bürokratın, falanca partilinin hatası sanıyor, Erdoğan’ın toz kondurulmazdı. CB sisteminde açıkça görülmektedir ki Türkiye’yi Erdoğan tek başına yönetiyor. Tek adam sistemlerinin kaderidir bu; er geç ‘tek yetkili’ olduğu anlaşılır.