Acta non verba

Dünkü "İnsanoğlu gariptir, her lafı kaldırmaz" başlıklı yazımı Latince bir deyimle bitirmiştim.

Bazı okuyucularımdan, bu deyimin ne anlama geldiğini bilmediklerini, bir açıklama yazmamış olmamın hata olduğunu belirten uyarı e – postaları aldım.

Haksız değiller, herkesin bu deyimleri bilmesini beklememem gerektiğini meslekteki ilk hocalarım Mehmet Ali Kışlalı ve Nihat Subaşı'dan öğrenmiştim.

Bu deyim, "söz değil, hareket" anlamına geliyor.

Bol keseden atan ancak gerçek hayatta bunları icraata dökmeyen kişilere söylenen bir deyim.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç

Örnekle açıklayayım diyorum:

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, katıldığı bir temel atma töreninde konuştu.

"Özgürlükleri kısıtlayan bütün uygulamaları kaldırdık. Milletimizin onayıyla ülkemizin demokrasi standartlarını daha da yükselttik" dedi.

Bakarsanız güzel sözler ve başka ülkelerde yaşayan bir "göbeğini kaşıyan adam" olsaydık, bu sözleri alkışlayabilirdik de.

Bakan Tunç Bey, "Demokrasi standartlarını yükselttik" demeden önce keşke biraz düşünmüş olsaydı.

Çünkü bir standart varsa, ölçülebilen bir şeyden söz ediyoruzdur.

Ölçülebilen şeyler hakkında birkaç söz uydurup geçivermek, böyle büyük sıfatları olan insanlar için dışardan bakanlarda hoş olmayan duygular uyanmasına neden olur.

Bakan'ın sözünü ettiği "demokrasi standartarı" da böyle bir şey; kolayca ölçülebiliyor. Demokrasi bahsinde boyunuz kaç arşın başkalarıyla kıyaslamalı olarak da görebiliyorsunuz.

Freedom House (FH), Varieties of Democracy (V – Dem), Economist Intelligence Unit (EIU) gibi devletlerden bağımsız uluslararası kuruluşlar böyle ölçümler yapıyorlar.

Örneğin EUI Demokrasi Endeksi, 167 ülke ve bölgeyi "tam demokrasiler", "kusurlu demokrasiler", "melez rejimler" ve "otoriter rejimler" olarak dört kategoride sınıflandırıyor.

Raporda 50 ülke kusurlu demokrasi, 34 ülke ise melez rejim olarak sınıflandırılıyor. Melez rejimlerden birisi de Türkiye.

Türkiye  o kardeşimize istediği yetkiyi verdiğimizden beri "kusurlu demokrasi" kategorisinden "melez rejimler" kategorisine düşmüş bulunuyor.

FH'nin Dünyada Özgürlük 2024 raporunda Türkiye'nin alabildiği puan 100 üzerinden 33.

Bu puan Türkiye'nin "özgür olmayan ülkeler" sınıfında olduğunu gösteriyor.

V – Dem'in hazırladığı Demokrasi Raporu – 2023'te Türkiye, "seçimli otokrasi" sınıfında yer alıyor.

Futbol liglerine benzetecek olursak bu "Türkiye demokrasi yarışında Üçüncü Lig'de oynuyor" demek.

Bu üç rapor, farklı yöntemlerle "demokrasi standardını" ölçüyor ve üçü de bizim standartlarımızın "yerlerde süründüğünü" gösteriyor.

Böyle olduğumuzu görebilmemiz için aslına bakarsanız bu raporlara da ihtiyacımız yok.

Çok yeni bir örnek; Dilruba Y. bir sokak röportajında söylediği bir söz yüzünden tutuklu yargılanacak.

Söylediği sözün benzerlerini ve hatta daha ağırlarını Cumhurbaşkanı hemen her gün muhalif gördüğü kişilere söyleyebiliyor.

Birisinin söylediğini, bir başkasının söylemesinin yasak olduğu ülkeler, demokrasi standardı çok düşük ülkelerdir.

Düşündüğünü ifade etmek hakkı, temel bir insan hakkıdır ve bu hakkın kullanımı Türkiye'de siyasi iktidarın keyfine bağlıdır.

Bakan Tunç, aynı konuşmasında yeni Anayasa'dan da söz ediyor:

"Türkiye'nin tamamen vesayetçi ruhtan arındırmaya çalıştığımız ancak hâlâ maddeler arasındaki yeknesaklığın bozulması nedeniyle birtakım tartışmalara neden olan darbe anayasasından kurtularak yeni, demokratik, sivil, katılımcı, temel hak ve özgürlükleri öne alan, bireyin haklarını net bir şekilde ortaya koyan, devletin görevlerini net bir şekilde belirleyen demokratik bir anayasaya kavuşmamız önemli."

Kusura bakmasın ama yine aynı şeyi söyleyeceğim: Acta non verba!

Bugünkü Anayasa'nın uygulanmıyor, hatta açıkça yok sayılıyor olmasının nedeni Anayasa'nın vesayetçi olması mıdır?

Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının uygulanmıyor olmasının nedeni, bu "vesayetçi Anayasa" mıdır, iktidarın teslim olduğu faşist vesayet midir?

Seçilmiş bir milletvekilinin haklarını gasp eden hangisidir?

Seçilmiş belediye başkanlarının yerine devlet memurlarını tayin etmek, yeni Anayasa'da mümkün olmayacak mı?

Eğer, bütün bu rezilliklerin nedeni bugünkü Anayasa ise elinizi tutan kim?

Hakimlerinize, savcılarınıza bir emir verin, bütün bu "vesayet uygulamaları" anında biter.

Hukuk Fakültesi'ni bitirdiğinize göre yazdığım Latince deyimi anlamış olmalısınız ama ben yine de garantiye alayım, hem Ziya Paşa'yı da rahmetle anmış oluruz:

"Ayinesi iştir kişi lafa bakılmaz

Şahsın görünür rütbe – i aklı eserinde."