“İktidar istemediğinde, Anayasa ve hukuk rafa mı kalkıyor?” bu soruyu, yasama, yürütme ve yargı kurumlarının başında bulunanların cevaplamalarını isterim:
Başta en hassas konularda Meclis’e gerçek manada başkanlık yapmayan Numan Kurtulmuş, onun başkanlık yapmadığı Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi ile ilgili oturumlara başkanlık yapan, Anayasa Mahkemesi’nin hükümsüz dediği, sözde kesin Yargıtay kararını okuyan eski adalet bakanı Bekir Bozdağ ve Anayasa Mahkemesi’nin hükümsüz dediğini duymamış gibi davranarak karar kesinleşti diyen, görevdeki Adalet Bakanı Yılmaz Tunç; Anayasa’yı, Anayasa ile kurulmuş devlet düzenini, Anayasa Mahkemesi’ni ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının herkesi ve her kurumu bağlayacağını bilmiyorlar mı?
Elbette biliyorlar ama kendilerine o payeleri veren iktidar olmanın gücüne dayanarak “devasa devlet gücünü elinde tutan, doğrudur ve haklıdır. Yanlış ve haksız olduğu hallerde bile birinci cümle geçerlidir” demeye getiriyorlar.
“Anayasa’nın ihlal edildiği bir mizansen”
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararı gereğince yargılamayı derhal eski haline getirip, hükümsüz mahkûmiyet ve kesinleşme kararlarını ortadan kaldırarak milletvekilliği sona erinceye kadar Can Atalay hakkındaki ceza davasını durdurması gereken ağır ceza mahkemesi başkanının, yargının iktidarın adeta bir uzantısı haline geldiği bu ortamda çekinerek dosyayı Yargıtay’a göndermesindeki garipliği görmezden gelebilirim.
Ama sayın Yargıtay üyelerinin hukuka aykırı davranışlarını soruşturmaya yer olmadığına karar verme yetkisine sahip Yargıtay Başkanlar kurulu, sizler ülkenin en kıdemli hakimlerisiniz, hiçbir hâkimin sahip olmadığı kadar geniş görev teminatlarınız var: Tayin edilemezsiniz, süreniz bitmeden görevden alınamazsınız, maaşlarınız ve yan haklarınıza kimse dokunamaz.
Sizler nasıl olur da anayasa dersinden sınıfta kalınacak bir karar verir ve Anayasa Mahkemesi kararının sizleri de bağladığını, milletvekili seçilen bir kişi hakkındaki davayı olduğu yerde durdurmak gerektiğini göz ardı eden bir karar vererek, yüce Meclis’te, Anayasa’nın ihlal edildiği bir mizansene malzeme sağlarsınız?
Cevap bekleyen sorular
Anayasal düzeni korumak, bozanları ve bozmak isteyenleri soruşturarak Anayasa’yı ve milletin hukukunu korumakla görevli olan Cumhuriyet Başsavcılığı ve ilgili kurumların yetkilileri sizlere sormak isterim: Anayasa’ya aykırılıkları ve sorumlularını hızlıca soruşturmak ve yargı önüne çıkarmak gerekmiyor mu?
Yargılaması kesin olarak bitmeden suçlu ilan ettiklerinin Meclis’e girmesini istemeyenler, meclis kürsüsünde hoş olmayan sözler söylenmesine tahammül edemeyenler; milletvekillerinin suçlarını soruşturmayı Anayasa’da 360 milletvekilinin oyu şartı getirerek neden imkânsız hale getirdiniz?
Suç işleyen, suç işlediği için hakkında dava açılmış ve yargılanması sürmekte olan sanıkların, milletvekili olarak Meclise girip, soruşturmadan kurtulmalarına, Meclis’i suçluların sığınağı haline getirmelerine neden izin veriyorsunuz ve buna imkan veren Anayasa ve kanun hükümlerini niçin değiştirmiyorsunuz?
Anayasa ve hukuk yalnızca iktidar isterse mi var?
Madem Meclis kürsüsünde söylenenleri sizleri kürsüdeki milletvekiline saldırmaya itecek kadar ağır ve incitici buluyor, tahammül edemiyor, kaba kuvvet ile susturmaya kalkıyorsunuz, o halde kürsü dokunulmazlığının hakaret, kaba kuvvet kullanmak ve sair şekilde suistimal edilmesini önleyecek kanun ve tüzük düzenlemelerini neden yapmıyorsunuz? Bu düzenlemeleri yapmadığınız halde ağır söyleyene neden tahammül etmiyorsunuz?
Mecliste işlense bile suç üstü halinde etkin olarak soruşturmak gereken suçları neden soruşturmuyor ve bu fiillerin kürsü dokunulmazlığını ihlal amacıyla işlenmesinin yaptırımını ağırlaştırmıyorsunuz?
Meclis’e girmesine itiraz ettiklerinize milletvekili seçilmelerine izin vermiş olmanıza rağmen yargılanmadığı, mahkûm da olmadıkları halde terörist, suçlu diyorsunuz ama meclise girilmesini önleyecek gelişmiş tedbirleri neden almıyorsunuz?
En baştaki soruyu tekrar soruyorum: Anayasa ve hukuk sadece iktidar isterse ve izin verirse mi var?