Zaman zaman bu köşede Müslüman dünyanın içine düştüğü acziyet konusunda eleştirel yazılar yazıyorum. Zihin dünyaları ideolojik parametrelere ayarlı kimi okuyucular bu eleştirileri vesile kılarak toptan Müslümanlara küfrediyorlar ki bu hadsizliği kabul etmek mümkün değil, onlar kirliliklerini gidip başka yere akıtsınlar, buraya değil… Haklı eleştirilerin ise başımızın üstünde yeri var.
Şimdi gelelim esas meselemize… 21. Yüzyılın Hitler’i Netanyahu’ya Gazze’de bebekleri katletmek yetmemiş olmalı ki Filistin halkının önemli siyasi liderlerinden birisi olan İsmail Haniye’yi İran’da katletti. Hiçbir ahlak ve kural tanımayan İsrail’in bu barbarlığı insanlığın vicdanında ağır bir yara daha açtı. Biliyoruz ki dünyada hala vicdanını yitirmemiş milyonlarca insan bu barbarlığa ve faşizme karşı isyan ediyor ama şu an itibariyle İsrail’deki bu çeteyi durdurmak çok mümkün gözükmüyor.
Bakmayın ‘büyük devlet masalları’ anlatan bazı Müslüman ülkelerin yüksek perdeden atıp tutarak racon kesmeye çalıştıklarına, onlar sadece poz veriyorlar…
İşin özeti, bütün Müslüman ülkeler İsrail faşizmi karşısında yenilmişlerdir. Yıllardır kendi halklarına hayal satan İslam ülkesi liderlerinin hemen hepsi, bugüne kadar Filistin konusunda hiçbir ciddi adım atamamış olmalarına rağmen, “bir gece ansızın gelebiliriz ve sizi tepeleriz” masalları anlatmaya devam ediyorlar.
Sadece İslam dünyası değil elbette, İsrail faşizminin Gazze katliamını durduramayan başta Amerika ve Avrupa ülkelerinin insanlık onurunu zedeleyen sefil halleri de tarihin hafızasına kaydedilmiş bulunuyor.
Ama esas vahim olan Müslüman ülkelerin çaresizliğidir. Müslüman sokağında tepedeki liderlerden geniş halk kesimlerine kadar hemen herkes ucuz palavralar ve hamasetle teselli bulmaya çalışıyorlar. Dillerden hiç düşmeyen ve buram buram acizlik kokan şu cümleler, Müslüman dünyanın halinin ne kadar içler acısı halde olduğunun adeta resmi gibidir: “Bütün Müslümanlar bir araya gelsek İsrail’i tükürüğümüzle boğarız…” Ne yazık ki bütün bunlar ‘Ortaçağ efelenmeleri’nden öte bir anlam taşımıyor.
Sanki bir güçleri varmış gibi ortalarda ‘büyük devlet hayalleri’yle dolaşmak gerçekten çok can sıkıcı.
Oturup açık yüreklilikle konuşalım; bugün itibariyle kaç Müslüman ülkenin bir başarı hikayesi var, kendi halklarının haklarını, özgürlüklerini garanti altına almış ve adam gibi bir ‘hukuk devleti’ inşa etmiş bir tek Müslüman ülkenin adını söyleyebilir miyiz? Elbette hayır…
İran mı mesela…
Kendi ülkesinde başını açan genç kızları polis marifetiyle öldüren bir ülke kime adalet ve hakkaniyet dersi verebilir ki…
Kendi gazetecisini İstanbul’un göbeğinde asitle eriterek yok eden Suudi Arabistan’ın despotik kralı, İsrail faşizmi tarafından katledilen Gazzeli çocuklara dönüp bakar mı?
Peki Türkiye?
Hukuk devletinin zaafa uğradığı, yargının bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak söze bakar hale geldiği, Anayasa Mahkemesi’nin bile sansürlendiği, fikir özgürlüğünün yok edildiği, konuşan, eleştiren sıradan insanların bile adli takibata uğradığı Türkiye’nin diplomatik bir güç ortaya koyabilmesi mümkün mü?
Müslümanlar olarak kendimizi kandırmayalım, “Müslüman ülkeler birleşirse, İsrail’i durdurabilir” benzeri ucuz efelenmelerden de vazgeçelim artık…
Bir kere hukukun, özgürlüğün olmadığı hiçbir ülkede bilim ve teknoloji üretilemez, halkın refah standartları yükseltilemez. Üniversiteleri akademik özgürlüğe göre değil, tepeden gelecek talimatlara göre işleyen bir ülkede sadece hamaset üretilir o kadar…
Haksızlık etmeyelim, Müslüman ülkeler olarak bizim de bazı başarılarımız(!) var elbette. Mesela canımız sıkılınca interneti kısıtlayıp ülkelerimizi dünyaya kapatma konusunda son derece başarılıyız.
Mesela Türkiye olarak şu günlerde Instagramı kapatıp bilişim devrimine karşı yeni bir zafere imza atmış bulunuyoruz…
Hoşumuza gitmeyen Anayasa Mahkemesi kararlarına ya uymuyoruz ya da sansürlüyoruz. Halkımıza bundan daha büyük bir hizmet(!) olabilir mi?
Varsın demokratik dünya hukukla, bilimle ve teknolojiyle övüne dursun, biz de yasaklarla övünürüz, kime ne? Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır, Müslümanlar olarak biz de böyleyiz işte…