Riyad’da, Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanacak Süper Kupa finalinin “Mustafa Kemal baskılı forma dayatması” sonucu iptal edilmesiyle başlatılan toplumsal kutuplaşma, ilerleyen günlerde katlanarak devam etti. 

Kelime-i Tevhid sancağı taşıyan İsmail Aydemir adlı vatandaşımız, Arap düşmanı ırkçıların provokasyonuyla yumruklu saldırıya uğradı. 

Devamında “Fatih Camii İmamı Kurra Hafız Galip Usta’ya bıçaklı saldırı”düzenlendi, beraberindeki Kur’an talebesiyle birlikte ölümden döndü. 

Sonra, İstanbul Sarıyer’deki Santa Maria Kilisesi’nde Pazar ayinine katılan “52 yaşındaki Murat Cihan”, silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Öldürülen kişinin kiliseye gezmeye gittiği ve “yüzde 80 engelli raporunun olduğu” öğrenildi. Kilisede öldürüldü, cemevinde son yolculuğuna uğurlandı. 

Kamuoyunun kendisini “Diyarbakırlı Ramazan Hoca” diye tanıdığı, itikadıyla ilgilenmediğim ve asla savunmadığım ancak ölümüne son derece üzüldüğüm Ramazan Pişkin’in bıçaklı saldırıyla katledilmesi de bu olaylar zincirindeki yerini aldı. 

Art arda yaşanan dikkat çekici olayların şoku bununla da sınırlı kalmadı. 

Sınır ötesi operasyonlarından şehit haberlerimiz gelirken DEM Partililer devreye girip, TBMM kürsüsünde “teröristbaşı Abdullah Öcalan’ı güzellemeye başladı”, Türk halkının kürsüsünde terör örgütü adına devlete meydan okuyup, tehditler savurdular. 

Türkiye şehitlerine ağlarken terör örgütleri boş durmayıp Çağlayan Adalet Sarayı’nda hain bir saldırı düzenledi. 1 vatandaşımız şehit oldu, 3’ü polis 5 vatandaşımız da yaralandı. Eğer emniyet güçlerimizin dikkati olmasaydı, bilanço daha da ağır hale gelecekti. 

Burada yaşanan süreci özetlediğim kısmı okuyup, bu saldırıların seçimlere gidilen süreci sabote etme amacı taşıdığını ve toplumun sinir uçlarıyla oynanarak tarafların karşı karşıya getirilmeye çalışıldığını anlamamak için ya art niyetli olmak gerekir ya da anlayış problemine sahip olmak.. 

Seçim sürecinde başlatılan provokasyonlara imza atanları da yakından takip etmeli, tavrımızı ona göre belirlemeliyiz. 

Çağlayan saldırganları tutukluyken onların serbest bırakılması için TBMM çatısı altında, “özgürlük” çığırtkanlığı yapan Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun hain saldırıdan sonra tek kelime etmeyişini iyi yorumlamalıyız. 

DEM Partililerin TBMM kürsüsünden teröristbaşına “özgürlük” isteyip, devleti tehdit etmelerine gerekli tepkiyi koyamayan Özgür Özel’in genel başkanlığındaki CHP’ye tavır koymalıyız. 

Artık teröriste “terörist”, terör örgütüne “terör örgütü” diyemeyen bu “kemalist” maskeli kişilerin seçim konusunda ağızlarından çıkan cümlelere inanırken, terör sözcüleriyle ittifak edebilmelerini de göz önünde bulundurmalıyız. 

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, “Biz bunu beka seçimi olarak gömüyoruz” dese de az önce özetlediğim olaylar zincirini ve Allah korusun bundan sonra yapacaklarını tahlil edip, sandık kararımızı öyle vermeliyiz. 

Bugün terör yandaşlarının ve ittifak ortaklarının ülkemize yaşattıkları yarın yaşatacaklarının teminatıdır. 

Bugün Çağlayan’a saldıran ve olay yerinde öldürülen Emrah Yayla’nın mektubunu TBMM’ye önerge olarak sunup, teröristler için “hak” isteyen Sezgin Tanrıkulu’nu unutmayalım. 

Genel başkanından Sezgin Tanrıkulu’na kadar CHP’de iş yürüten siyasetçilerin bu memlekete hayırlarının dokunmayacağını lütfen artık idrak edelim..

The social polarization that started with the cancellation of the Super Cup final to be played between Galatasaray and Fenerbahçe in Riyadh as a result of the "imposition of Mustafa Kemal printed jerseys" continued exponentially in the following days.

Our citizen named İsmail Aydemir, who carried the banner of Kalima Tawhid, was attacked with fists at the provocation of anti-Arab racists.

Subsequently, a "knife attack was carried out on Fatih Mosque Imam Kurra Hafız Galip Usta", and he almost died with the Quran student accompanying him.

Then, "52-year-old Murat Cihan", who attended the Sunday service at the Santa Maria Church in Sarıyer, Istanbul, lost his life as a result of an armed attack. It was learned that the murdered person went to church and "had an 80 percent disability report." He was killed in the church and sent off to his final journey in the cemevi.

The murder of Ramazan Pişkin, known to the public as "Ramadan Hodja from Diyarbakır", whose beliefs I do not care about and have never defended, but whose death I feel extremely sorry for, was also murdered with a knife in this chain of events.

The shock of the remarkable events that took place one after another was not limited to this.

While we were receiving news of martyrs from cross-border operations, DEM Party members stepped in and "began to beautify terrorist leader Abdullah Öcalan" at the GNAT podium, and challenged the state and made threats on behalf of the terrorist organization at the tribune of the Turkish people.

While Türkiye was crying for its martyrs, terrorist organizations did not stand idle and carried out a treacherous attack in Çağlayan Palace of Justice. 1 of our citizens was martyred and 5 citizens, 3 of whom were police officers, were injured. If it weren't for the attention of our security forces, the balance sheet would have become even heavier.

You would either have to have malicious intent or lack of understanding to read the part where I summarized the process that took place here and not understand that these attacks aim to sabotage the election process and that they are trying to pit the parties against each other by playing with the nerve endings of the society.

We must closely follow those who signed the provocations initiated during the election process and determine our attitude accordingly.

We should carefully interpret the fact that Ömer Faruk Gergerlioğlu, who was touting "freedom" under the umbrella of the Turkish Grand National Assembly for the release of the Çağlayan attackers while they were in detention, did not say a word after the treacherous attack.

We must take a stand against the CHP, chaired by Özgür Özel, who failed to react appropriately to DEM Party members demanding "freedom" for terrorists from the GNAT rostrum and threatening the state.

While we believe the words coming out of the mouths of these "kemalist" masked people, who can no longer call terrorists "terrorists" or terrorist organizations "terrorist organizations", regarding the election, we must also take into account their ability to ally with terrorist spokesmen.

Chairman of the Re-Welfare Party, Dr. Even though Fatih Erbakan said, "We are burying this as a choice of survival," we should analyze the chain of events I have just summarized and, God forbid, what they will do next, and make our ballot decision accordingly.

What terrorist supporters and alliance partners are inflicting on our country today is a guarantee of what they will inflict on our country tomorrow.

Let's not forget Sezgin Tanrıkulu, who submitted the letter of Emrah Yayla, who attacked Çağlayan and was killed at the scene, as a motion to the Turkish Grand National Assembly today and demanded "rights" for terrorists.

Please let us realize that the politicians running the CHP, from its leader to Sezgin Tanrıkulu, will not do any good to this country.