Türkiye, düşük bir profili bir siyasi atmosferde yerel seçimlere doğru giderken dünyada 64 ülke bu yıl önlerine gelecek sandıklarda kritik kararlar vermeye hazırlanıyor.
En kritik seçimi Kasım ayında ABD yapacak.
Cumhuriyetçilerin adayı olmaya son sürat giden Trump, en son Kuzey Karolina’da burada iki dönem valilik yapmış olan Hint asıllı, aşırı İsrail yanlısı ama analistlere göre ılımlı aday Nikki Haley’i neredeyse ikiye katladı.
Trump’ın nasıl bir etki yarattığını devam eden Amerikan Muhafazakarların yıllık Davos toplantısı CPAC zirvesindeki Trumpçıların hallerinden görmek mümkün.
Trump dövmeli, tshirtli, şapkalı binlerce insan, dualar ederek, bağırarak burdan bakınca tam olarak ne bulduklarını anlayamadığımız bu zengin şımarık adama sevgilerini gösteriyor. Neredeyse ruhani bir kişiliğe dönmüş durumda Trump.
CPAC zirveleri artık sadece Amerikalı muhafazakarların buluşma mekanı değil.
Geçen yıl Macaristan Başbakanı Orban zirvede etkili bir konuşma yapmıştı, bu yıl zirvenin yıldızları Arjantin’in yeni devlet başkanı Javier Milei ve ülkesinde mafyayı hukuku bir kenera alarak bitiren El Salvador’un lideri Nayib Bukele’ydi.
İspanyol aşırı sağcı partisi VOX’un lideri Santiago Abascal, İngiliz aşırı sağcı lider Nigel Farage, eski muhafazakar İngiliz Başbakanı Liz Truss da zirvedeydi.
Tabii bu ulusal muhafazakar fikriyatın ideologlarından Steve Bannon da zirvedeydi.
Amerikalı aşırı sağcı yorumcu Jack Posebiec’in konuşması ise viral oldu:
“Demokrasinin sonuna hoş geldiniz - onu tamamen yıkmak için buradayız. Demokrasiyi tamamen ortadan kaldırmak için buradayız. 6 Ocak’ta oraya kadar gelemedik ama ondan kurtulmaya ve yerine bunu koymaya çalışacağız. Çünkü tüm zafer hükümetin değil - tüm zafer Tanrı’nındır.”
Zirvenin bir benzeri de 2022’de Budapeşte’de yapılmıştı. Orban’ın evsahipliğinde, Avrupa’daki diğer aşırı sağ liderler toplanmıştı.
O liderlerden Mussolinici kökenli İtalya’nın Kardeşleri’nin lideri Meloni, 2022’de İtalya’da iktidara geldi.
Avrupa Birliği’nin en kalabalık beş ülkesinin (Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve Polonya) dördünde aşırı sağcı partiler hükümette ya da %20 ve üzeri oy oranına sahip (İspanya hariç).
İsveç Demokrat Partisi ve Fin Partisi gibi bir zamanlar koalisyon hükümetlerinden dışlanan sağ popülistler, artık bir kenara atılamayacak kadar popüler hale geldi. Hollanda’daki koalisyon görüşmelerinden Geert Wilders başbakan olarak çıkabilir. Marine Le Pen, Fransa’da 2027’de yapılacak bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimleri için yapılan ilk anketlerde önde seyrediyor.
Almanya’da AfD’ye verilen destek %20’ye gerilediği için liberal ve solcu Almanlar mutlu.
Ama baskılar arttıkça AfD güçlenecek.
İngiltere’de muhtemelen bu yıl erken seçim olacak ve Muhafazakarlar önde görünüyor.
ABD Başkanlık seçimlerinin hemen öncesinde Haziran 2024 Avrupa Parlamentosu seçimleri var.
Ve anketlere göre popülist radikal sağ partiler bu seçimde büyük bir patlama yapacak.
Avrupa karşıtı popülistlerin dokuz üye ülkede (Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Macaristan, İtalya, Hollanda, Polonya ve Slovakya) sandıktan birinci çıkması, diğer dokuz ülkede ise (Bulgaristan, Estonya, Finlandiya, Almanya, Letonya, Portekiz, Romanya, İspanya ve İsveç) ikinci veya üçüncü olması bekleniyor.
AP’de sandalyelerin neredeyse yarısını bu aşırı partilerden siyasetçiler dolduracak.
Yani 2024 yılında dünyada bambaşka bir yer haline gelebilir.
Zaten hızla geliyor.
Bu aralar Netflix’te 1985’de bütün dünyayı sallayan meşhur “We are the World” şarkısının belgeseli var.
Şarkıyı söyleyen ünlülerin dar bir stüdyoda geceden sabaha kadarki bütün kayıtları belgeselde gün yüzüne çıkıyor.
Şarkı Afrika’daki açlığa karşı bir yardım kampanyasının parçasıydı ve çok işe yaramıştı.
Şarkı bütün dünyada müthiş bir küresel seferberlik başlatmıştı.
Küreselleşmenin ihtişamlı günleriydi. Ama küreselleşme o havasını koruyamadı. Davos gibi elitlerin toplanıp dünya sorunlarını konuştuğu ortamlar dışında küreselleşmenin yarattığı bir pozitif gündem, bir dünyalı kimliği yok.
Ama küreselleşme karşıtları, ulusalcı muhafazakarlar küreselleşti.
Bizim yerli ve milli zannettiğimiz meselelerin pek çoğu aslında bu küresel yeni dalgaların da sonucu.
Görmek için biraz kafamızı kaldırmamız yeterli.