Tayvanlı yönetmen Ang Lee’nin bir Amerikalı ailenim karlı bir Şükran Günü’nde başına geçenleri anlattığı Buz Fırtınası filminin sonunda kendi başlarına maceralara giren aile üyelerinin hepsi başarısız olur, yıkılır ve nihayet aileye geri dönerler.
Ama film izledikten sonra aklınızda kalan ne varsa insanın ailesinde var gibi bir mesaj olmuyor. Aile aynı zamanda bir özgürlüğün karşı maddesi gibidir, bir tür insan başarısızlığının, bireyselliğinin kara deliğidir.
Genelde herkes ailesini sever ve ailesinde huzuru bulur. Ama aile aynı zamanda kapalı devre bir yapıdır, diğer insanlarla aramızda bir duvar, başkalarıyla ortak bir hayat kurmanın da her zaman sığınılacak alternatifidir de.
O yüzden kamu hayatında ailevi ilişkiler, diğerleriyle sağlıklı ve verimli ve eşit ilişkiler kurmanın önünde bir engel haline gelebilir.
Buna kısaca siyasette nepotizm deniyor.
Nepos Latince yeğen anlamına geliyor. Çünkü bu aile bağlarının bir şikayete dönmesini Katolik Papalar ve piskoposlara borçluyuz.
Haliyle onların kayıracakları evlatları olamıyor. Onun yerine de yeğenlerini kayırıyorlar.
Papalar da Krallar gibi kendi hanedanlarını devam ettirmek istediklerinde, yeğenlerini kardinal yapmaya başladılar.
Kardinallik aynı zamanda bir dini bilgi ve ahlaki hayat standardı gerektirdiği için, akraba yoluyla bu mevkilere getirilen yeğenlerin çok göze battı.
Negatif bir kavram olarak Nepotizm’i buna borçluyuz.
Cumhuriyet öncesi siyasette aile bağları tabii ki çok önemliydi. Cumhuriyete geçince bu terkedildi, ayıplandı ama sonra bir şekilde geleneksel bağlar geri döndü.
Hala daha siyasette etkili.
Mesela komşumuz Yunanistan’ı Karamanlis, Miçotakis ve Papandreu ailelerinin mensupları yönetiyor.
ABD’de Kennedy kardeşi Bob Kennedy’yi önce Adalet Bakanu yaptı, sonra öldürülünce başkan adayı oldu. Kennedy ailesi hala ABD siyasetinde, bu seçimde de küçük kardeş Kennedylerden biri başkan adayı.
Baba ve oğul Bushlar bir dönem arayla başkanlık yaptılar. Az kalsın diğer kardeş de başkan olacaktı.
Clinton, eşini kamu görevine getirdi, sonra kendisinden sonra Dışişleri Bakanı ve başkan adayı oldu.
Obama’nın eşi her dönem başkan adayı.
Son 45 yıldır ABD’de başkanlık pusulalarında her zaman bir Bush, Clinton ve Obama oldu.
Trump, bunun zirvesi. 2016’da göreve Clinton ailesini nepotizmle suçlayarak geldi ama sonra damadını Ortadoğu danışmanı, kızını siyasi danışmanı yaptı.
Son dönemde aklını başına alacak diye beklenirken en son Cumhuriyetçi Kongre gösterdi ki Trump Cumhuriyetçi Parti’yi bir aile partisine çevirmiş.
Kongrenin eş başkanı yeğeniydi. İki oğlu zaten her an siyasetin içindeler, televizyonlarla. Başkan yardımcısı Vance, büyük oğlu Don Trump’ın arkadaşı ve onun referansıyla o koltukta.
Muhtemelen başkan seçilirse Beyaz Saray’da hatta bakanlıklarda en az bir tane daha Trump soyadlı yönetici olacak.
Çünkü Trump, Cumhuriyetçi Parti de dahil olmak üzere kimseye güvenmiyor ve bu güvensizlik ailesine çok geniş bir hareket alanı açıyor.
Ve bu da Trump ailesinin kararlarının kalitesini düşürüyor. Yani eğer bir kere daha başkan seçilirse ABD’nin karar kalitesini de…
Aile evet sığınağımız ama aynı zamanda kapalı devre bizi hep onaylayan gelişimin önünde de bir engel.
Özellikle de siyasette