Yerel seçimin ve yerel seçimin kalbi olan İstanbul seçiminin konuşulacak tartışılacak onca konuya rağmen gelip DEM Parti meselesine dayanması siyasetin bir arpa boyu yol alamadığını gösteriyor. Siyaset kendi yol alamadığı gibi, her şeyi kendi ekseni etrafında döndürme hevesi ve imkanına sahip olduğundan toplumu da yolda bırakıyor.
2019 dejavusunu yaşıyoruz, buna da siyaset diyoruz. Hangi partinin hangisine biraz daha yakın veya uzak olduğu varsayımları İstanbul gibi bir şehrin gelecek beş yılını konuşmaktan nasıl daha önemli olabilir? Siyaset bu değil, güya siyasetle ilgili toplum olmak iddiası böyle bir kör döğüşü hiç değil.
Şimdi ise bu doğru strateji, 14/28 Mayıs yenilgisiyle muhalefette yaşanan ağır travmanın sonucu olarak dağıldı. İyi Parti ittifaktan çekildi, kendi adayını ilan etti. Millet İttifakı böylelikle tek başarılı olduğu alanda, yerel seçim öncesinde kendini feshetti… Üstüne, DEM parti de Meral Danış Beştaş gibi kadrosundaki en güçlü isimlerden birisini aday gösterdi. Bu hamleyle, İmamoğlu’na kazandıran 2019 bileşenleri şimdi karşısına rakip olarak çıkıyorlar. “DEM Parti, CHP ile gizli ya da açık ittifak yapıyor” gibi varsayımların bu durumda anlamı yoktur. İmamoğlu’nun, geçen seçimde oylarının tamamına yakının aldığı HDP/DEM kitlesinin şimdi iyimser bir tahminle en az yarısı veya daha fazlasını alamayacağı aşikardır. Üç-beş bin oyun bile hayati öneme sahip olduğu seçim tablosunda DEM aday çıkarmışken, CHP ile nasıl işbirliği yapmış oluyor ve bu İmamoğlu’nun lehine oluyor?
İBB Başkanı’nın tek problemi bu da değil. Yine geçene seçimde oylarının tamamına yakınını aldığı İyi Parti seçmeninin bu seçimde yarıya yakınını alamama ihtimali vardır. Bu tabloya bir de Cumhur İttifakı’nın 2019’a göre firesiz tam kadro seçime girdiğini ekleyelim. 14 Mayıs’taki müttefiki Yeniden Refah’ı kaybetmesi bir risk elbette ama İyi Parti ve DEM’in İstanbul oylarının İmamoğlu aleyhine ortaya koyduğu matematik riskle kıyaslanamaz…
Açık ki Ekrem İmamoğlu’nun DEM ve İyi Parti tabanından yaşayacağı muhtemel oy kayıpları içini yeni seçmen bloklarına ulaşması lazım. Yani AK parti veya bir dönem Ak Parti’ye oy verip şimdi kararsız yahut parti arayan kesimlere... Genel ifadeyle daha çok sayıda muhafazakar seçmene ulaşması şarttır. Aynı şekilde Murat Kurum’un hem bütün Ak Parti oylarını kazanması, hem Cumhur İttifakı’nın MHP dahil bütün bileşenlerinin oylarını eksiksiz toparlaması gerekiyor. Gayet tabii ki Kurum, 2019’daki aday Binali Yıldırım gibi Kürt seçmene, DEM tabanına da hitap etmek ve onlardan alabileceği ne kadar oy varsa bunu yakalamak zorundadır. Bunu yapıyor ve zaman ilerledikçe daha çok yapacaktır
Tablo böyle olduktan sonra DEM’e ve özellikle bu partinin seçmenine yönelik sınır aşan ithamlar haksızlık olduğu gibi anlamsızdır. Küçük partilerin bile anahtar olduğu sistemde, Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin seçmenini dışlayan tutumlar, milyonlarca insanını iradesine saygısızlıktır ve siyaseten nafile konuşmalardır. 2019’da neredeyse tam ittifak varken işe yaramamış ve iktidar seçimi kaybetmişti, malum. O seçimde ayrıca, İmralı’dan gelen mektubu ve TRT’ye çıkartılıp iktidara oy isteyen “en sembolik isimler”i de unutmayalım…
Yerel seçimin bütün merkezlerde ve tabii ki İstanbul’da hizmet ve vizyon ekseninde yapılması; İmamoğlu’nun da Kurum’un da bugüne kadar ne yaptıklarını, bundan sonra ne adına oy istediklerinin sorulması siyasetin gereği ve seçmenin hakkıdır.
Varsayımlar, komplolar ve tehditler demokrasiyi yormaktan başka işe yaramıyor. Her defasında aynı sözlerle aynı samimiyetsiz analizlerle bu meseleyi gündeme getirmek de zaten kalitesi bir hayli düşmüş olan siyasetin itibarından eksiltiyor.