AK Parti, Ensar ve muhacirden Bozkurt masalına...

AK Parti 2002 yılında hukuk, demokrasi ve özgürlük gibi temel insani değerleri esas alan bir siyasi yaklaşımla yola çıkmıştı. Her ne kadar bazıları bunun yalancı bir bahar olduğunu iddia etse de aslında bu değerler konusunda önemli mesafeler almış, toplumda buna inanmıştı.

Sonrasını biliyoruz, AK Parti bütün bu değerleri adeta yok saymış ve popülizmin sert rüzgarlarıyla başka bir iklime yelken açarak dindar-muhafazakar kesimlerde safları sıklaştırıp sadece seçim kazanmaya odaklanmıştı. Bunun için çok fazla bir gayrete ihtiyaç yoktu, zira“Ümmet, Rabia, beka” gibi kavramlar popülist politikaların başarısı için yeterliydi.

Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bu kavramlar üzerinden öyle bir rüzgar estirdi ki özellikle dindar-muhafazakar kitlede güçlü bir motivasyon dalgası yaratmayı başardı.

O güçlü mesajları kısaca hatırlamakta yarar var.

-”Kendiniz için, Türkiye için, ümmet için, insanlık için kurduğunuz hayalleriniz olsun. Hep söylediğim gibi ‘Aşkınan koşan yorulmaz.’ Yorgunluğu hissettirmeyecek, sizi geceleri dahi ayakta tutacak, koştukça daha da ileriye gitme isteği uyandıracak idealleriniz olsun.”

-“Bu millet tarihi boyunca mazlumlara Ensar olmuştur. Biz asırlar öncesine gittiğimizde yeri gelmiş muhacir olmuşuz yeri gelmiş Ensar olmuşuz.”

İşte böyle bir gelenekten gelen AK Parti, bugün artık ‘Bozkurt şarkıları’söylüyor. Dışarıdan bakınca dramatik bir durum olarak görünse de aslında dindar-muhafazakar kesimlerin genetiğinde zaten var olan‘aşırı milliyetçi’ duygular şimdi gün yüzüne çıkıyor o kadar…

Dolayısıyla çok fazla heyecanlanmaya gerek yok. Kuşkusuz sadece dindar-muhafazakar kesimler değil, sağı ile solu ile hepimiz “Ceddin deden, neslin baban…” hamasetiyle coşan ve de dünyaya meydan okuyan bir milletiz.

Biliyoruz ki AK Parti yola çıkarken dillendirdiği demokrasi, hukuk ve özgürlük söylemlerinden çark etti. Ama sonra rota değiştirerek girdiği“Ümmet, Ensar, muhacir” sokağını da çabuk terk etti.

Talihsizliğe bakın ki bu parti şimdi kendisine Bozkurt mitolojisine dayalı yeni bir kök arıyor. Öyle ki MHP’den çok, AK Partili yöneticiler, bakanlar, milletvekilleri neredeyse koro halinde Bozkurt’un faziletlerini anlatıyorlar. Kısacası AK Parti, mitolojide anlatılan o demirden dağları eriterek Ergenekon’dan çıkarken, Börteçine adındaki dişi kurt (Bozkurt’un) peşinde, dindar kesimlerin yabancısı olduğu yepyeni bir politik hedefe doğru yürüyor.

AK Parti’nin yeni yolculuğuna katkı olması açısından ‘kurt’la ilgili kısa bir mitolojik özet vermekte yarar var. Wikipedia’da yer alan bilgiye göre, yol gösterici, kutlu kurt, tüm Türk ve Moğol boylarının ortak ongunudur (totem). Bazı Türk ve Moğol boyları, soylarının bu kutlu varlıktan türediğine inanırlar. Çoğu zaman soyun bir kolu Gökkurt’tan, diğer kolu ise Gökgeyik’den gelmektedir. Kurt sürülerinin başında bulunup idare eden kurtlara da Gökkurt denilir. Kaskır ve Börü kelimeleri de değişik lehçe ve şivelerde kurt demektir. Bozkurt gökyüzünü temsil eder. Alageyik ise yeryüzünün simgesidir. Göktürklerin gök (mavi) bayraklarında kurt başı resmi vardır. 

Ancak kurt sadece Türklere ait bir mitolojik simge değildir. Kurt Hint toplumundan, Türk ulusuna, Greco-Roman ve Germanic kültürlerden, Baltık-Slav kültürüne, oradan Britanya adalarının kadim toplumu Keltlere, oradan da Kuzey Amerika’ya kadar uzanır. İtalyan (Roma) mitolojisinde ise, Kurt sadece Tanrı, Ata, yol gösteren rehber motifi ile değil; besleyen, büyüten rolü ile çıkar karşımıza.

Şimdi günün sonunda gördük ki AK parti ve büyük ölçüde İslamcı kesimler milliyetçilikle aralarındaki duvarı yıktı, ümmet, Ensar ve muhacir diye uzaktan sevilen hayallerinden vaz geçti. MHP ile girilen ortaklıktan sonra Kürtlerle arasındaki gönül köprüleri çoktan yıkılmıştı zaten…

Anlaşılan o ki Kayseri’de Suriyelilere karşı vicdanları yaralayan muameleden sonra, AK Parti Ensar ve muhacir güzellemelerinden de çoktan vazgeçmiş gibi görünüyor.

Artık şunu net olarak biliyoruz, AK Parti bütün sevdalarından vazgeçip, dönemin ruhuna uygun olarak ‘kurt sevdası’na yelken açmış bulunuyor. Bu durumda, herhalde şöyle bir soru yanlış olmayacaktır: Ümmet, Rabia, Ensar ve muhacir söylemlerinin hepsi yalan mıydı?

Yıllarca ‘İslamcı dünya tasavvuru’ hayalleri kuran kesimlerin, AK Parti’nin bu savrulması karşısında kendilerini nasıl hissettiklerini çok merak ediyorum. Mutlu musunuz?