Osmanlı-Cumhuriyet kazanımlarına ve yerli-milli ne varsa hepsine sünger çeken 2017 değişikliği aktörleri, Cumhuriyet’in niteliklerine (md.2) anayasal düzlemde dokunamadılarsa da; kendi koydukları kurallara bile saygı göstermeden kurdukları fiili yönetimle hayli yol aldılar.
1982: “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasa’ya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.” (md.8)
2017: “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasa’ya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.” (md.8).
Bu değişiklik doğrultusunda Hükümet ve Bakanlar Kurulu yetkileri, bir kişiye verildi: “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir.” (md.104). CB, kararname yetkisi ile de donatıldı.
Devleti temsil ve Hükümet (siyaset) ‘kişisel yetki tekeli’ kurulmuş oldu.
Fatih döneminden itibaren ayrılan Padişah (CB) ve Sadrazam (Hükümet) yetkileri bir kişide toplandı. Aynı kişi, parti başkanlığını da üstlendi.
Başkanı olduğu AKP, MHP ile Cumhur İttifakı kurdu.
Yasama koalisyonu ile yetinmeyen Cumhur İttifakı, fiili olarak “yürütme ittifakı” da yaptı. Gerekçe ve sonuç arasındaki çelişki açık: Anayasa değişikliği, ‘Yürütme’de çift başlılığa son’ sloganı ile dayatılmasına karşın, Yürütme’nin yalnızca Hükümet ile özdeşleşen siyasal kanadı değil, Devlet Başkanlığı olarak Cumhurbaşkanlığı da fiilen çift başlı oldu. Özetle; ‘koalisyona ve çift başlılığa son’ sloganları ile parlamenter rejim ve Hükümet kaldırıldı; ama Yasama koalisyonu ve Yürütme koalisyonu, vaatlerin tam tersine, iki Parti ve iki Kişi iktidarının beka koşulu oldu.
Anayasa bilimi verilerini yadsıyarak ve bilgi kirliliği yayılarak kurulan yetki tekeli, CB statüsü ile bağdaşmadığı halde parti başkanlığı ile pekiştirildi. Bu tekel, hukuki ve fiili çift başlı Devlet yönetimi ve Yürütme uygulaması ile kırılarak, vekillerin yasama görevlerini Anayasa andı gereği yapmalarını engelleyecek bir düzenek oluşturuldu.
Yürütme ve siyasal karar düzenekleri dışında bırakılan bakanlar ise, parti içinde. Dahası, Anayasa’ya karşın teklifler Bakanlıklarda hazırlandığı halde, kendileriyle ilgili yasa görüşmeleri için TBMM’ye gitmeyen bakanlar, aynı mekanda Parti grup toplantılarında…
TSK’nin hiyerarşik yapısı –anayasal güvencelere karşın- bozuldu; ama – hukuka saygısızlıkta sınır tanımayan- DİB, adeta anayasal düzen-üstü bir konuma çıktı.
DİB-MEB-Cemaat ve Tarikatlar arasında örülen ittifak bağları ise, “fiili çift başlı Devlet başkanlığı ve Yürütme”nin, “üç eksenli eğitim ittifakı” ayağı olarak paralel yapılar dizisinde filizlendi.
Milliyetçi kanat, 1970’lerde 2. Milliyetçi Cephe Hükümeti’nde kök salan ırkçı şiddeti hortlatma çabasında: TBMM’de en yakıcı araştırma önergeleri karşısında bile suspus olan vekiller, toplantıları basma, şiddeti körükleme ve başkentin göbeğinde işlenen siyasal cinayeti örtbas etme seferberliğinde.
Şiddet naraları atan IŞİD uzantısı sözde maneviyatçı kanat ise, 1980’ler politikalarından ve paralel ittifaklardan besleniyor.
İstismarcı Anayasa değişikliği, Anayasa’ya aykırı geçiş düzenlemeleri ile sürdürüldü. İstismarcı uygulaması ise, en beteri: parti genel başkanlığı, çifte fiili koalisyonlar, bakanların siyaset yapması ve başkaca hukuk dışı söylem ve eylemler, ‘özgür ve eşit yurttaş’ yerine ‘dindar ve kindar mürit’ yetiştirmek için.
Sonuç olarak; çift başlılık diyerek CB (Çankaya) ve Hükümet (Kızılay), Saray (Beştepe)’da birleştirildi; ama tekelci yönetim, fiili çift başlılıklara ve üçlü mekana yayıldı. TBMM’yi de güdümüne alan İttifak, Saray, AKP Genel Merkezi ve MHP Genel başkanı evi üçgeninde ülke yönetiyor.
Soru: İki Devlet’in Anayasal ve siyasal belleğini oluşturan rejim ve sistem neden sonlandırıldı? Yanıt açık değil mi? Cumhuriyet’in niteliklerini tasfiye için.
Bu nedenle, CHP’nin hukuka çağrısı, fiili çifte ve paralel yapılara son verecek Anayasal hedef kararlılığı ile sürmeli. Kuşkusuz bu çağrı, Cumhuriyet yanlısı bütün yurttaşlara.