Erdoğan-Bahçeli: Üç bulanık su

Cumhurbaşkanının, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik çöküntüyü açmak için özellikle siyasi ve sosyal platformda yeni açılıma ve dile ihtiyacı var. Nedeni çok basit, yazıp çiziyoruz: Ülke ekonomisi ve dışarıdan gelecek en azından orta vadeli yatırım.

İkisi için de ülkede “sakinliğe” ihtiyaç var.

CHP’den gelen siyasetin normalleşmesi önerisi bu talebe uygun.

Şüphesiz, içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar, halkın derin ekonomik sıkıntıları için olsun, dış yatırım için olsun, “normalleşme” veya “yumuşama” (*) yeterli bir sakinleştirici ilaç değil. Bunların ötesinde çok daha güçlü bir “iksir”e ihtiyaç var.

İç koşullar için iksir, halka daha insanca yaşam koşulları sağlamaktır.

Dış yatırım koşulları için ise tarafsız bağımsız yargı, ifade ve medya özgürlüğü, daha demokratik bir ortam.

Dış yatırım koşulları için de halkın satın alma gücünün artırılması, gündeme gelmeyen ama zorunlu şartlardan biridir. Malını kime satacak. Gelip ancak yerli şirketleri devralma seçeneğini kullanabilir. Ama bunun için de ülkede demokratik iklimi gözetir.

EN BÜYÜK ZORLUĞU BAHÇELİ

Şimdi bu yazdığım koşulların oluşması o kadar kolay değil. Hele ülkede yatırım iklimi oluşması iktidarın en büyük sorunu. Nerede o 2005’lerin Türkiye’sine yatırım hücumu!

Erdoğan’ın (ve Şimşek’in) zamanı çok dar. 4 yıl ha deyince geçer; bu nedenle hemen adımlar atmaya başlamalılar.

Demokratikleşme ve yargıyı siyasi müdahaleden arındırma, AİHM kararlarının uygulanması, simge Gezi ucube kararlarının usulüne uygun ortadan kaldırılması öncelikle adım olabilir ama engeli var Saray’ın: Ortağı!

Erdoğan, Bahçeli ile iktidarını sürdürmek zorunda ve isteğinde ancak ortağı çok yönlü huysuz.

İKİ AÇMAZ

Huysuzluğu ortağının, ilk olarak Saray’ın Gezi tutuklularının bir şekilde serbest bırakılmasına yönelik adımı.

Saray Abdülkadir Selvi aracılığıyla bunun ortamını yaratmak istedi. Selvi gerçekten temel soruyu sordu. Tutuklu kalmalarının AKP’ye ne yararı var? (Ülkeye de!?)

Sanırım konu Bahçeli ile konuşulmadan ve oluru alınmadan açıldı. Belki de Bahçeli yoklandı, olumsuz yaklaşımı görülünce bu kez Selvi devreye girerek siyasi ortam yaratılmak istendi. Ben Erdoğan ve Şimşek’in bu ortamın yaratılması girişiminden vazgeçeceklerini sanmıyorum.

SUYU BULANDIRAN KİM?

Bahçeli, Erdoğan’ı ayrı tutarak, AKP içinde suyu bulandıranlar var diyerek, sözde AKP içinde bu politika benimseyenlere hücum etti.

Aslında bir “bulandıran” varsa, Erdoğan’ın kendisi olduğunu çok iyi biliyor.

Erdoğan bir de yumuşama-normalleşme politikasıyla “suyu bulandırdı”. Bahçeli, buna da şiddetle karşı. Bahçeli kutuplaşma ve sertlik politikasından vazgeçmiyor.

Üçüncü su bulanıklığı Sinan Ateş dosyası. Cumhurbaşkanı Ateş’in eşi ve çocuklarını kabul etti. Cinayet dosyasında ülkücü ve partiye yakın kimselerin olması, iki taraf için de çok zor konu.

AMA YARGIYA MÜDAHALEYE DEVAM

İki konu, yani Gezi tutukluları ve CHP ile normalleşmede, Bahçeli’nin“huysuzluğu” giderilebilir.

Peki Sinan Ateş cinayeti ne olacak? Erdoğan, Bahçeli’nin uzun açıklamasını okuduktan sonra İtalya öncesi kararını vermiş.

Durup dururken hâkimi savcısı derhal görevlerinden alınmaz. Belli ki MHP’nin isteği yerine getiriliyor.

Bu dosya ve dava, Cumhur İttifakı’nın ya tamam ya devam noktasıdır. Ama ne Erdoğan ne de Bahçeli konuyu bu noktaya getirme niyetinde değil. Yoksa iki taraf için de kayıp kayıp olacak.

Peki dava ne olacak? Zamana bırakılacağa benziyor ve siyasi gelişmelere.

(*) Normalleşme ve yumuşama farklı içerikler. Özgür Özel’inki, siyasetin bundan sonraki doğal seyri için bir öneri; partiler arasında birbiriyle gerektiğinde sürekli görüşme iklimini anlatıyor. AKP ve Erdoğan’ın “yumuşama”sı ise siyasi kutuplaşma ve sertliği dışlamıyor. Şimdi bunları yumuşama dönemine sokuyor.