'Gemi krizi'nin perde arkası

Baştan belirtelim: Türkiye ile Çin arasında bir gemi krizi yok. Ancak varmış gibi ısrarla yazılıyor. Yazılmaya devam ettiği için de konunun perde arkasını artık anlatmak gerekiyor.

Kriz neydi, nereden çıktı? Oradan başlayalım:

O YORUM

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 3-5 Haziran’da Çin’i ziyaret etti. Bu köşede de ayrıntılı ele aldığımız gibi ziyaret çok önemli mesajlara sahne oldu.

Ancak bir Çinli profesörün geziyi analiz ettiği değerlendirmesindeki yanlış bir habere dayanan yorum, sanki Fidan’ın ziyareti sırasında Türkiye ile Çin arasında bir gemi krizi varmış gibi algılandı.

Şanghay Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi İcra Direktörü Doç. Dr. Yang ChenFidan’ın ziyaretini ve mesajlarını çok olumlu bulduğunu belirttiği, ziyaretin Türkiye-Çin ilişkilerini birçok alanda geliştireceğini savunduğu değerlendirmesinin sonunda şöyle diyordu: “Türk donanmasına ait Yavuz fırkateyni Tayvan Boğazı’nı geçerek Doğu Çin Denizi’ne girmiş ve PLA 052D füze destroyerinin takip ve izleme yapmasına neden olmuştur. Türkiye’nin donanma fırkateyninin bu hareketinin Çin’in temel çıkarlarını ihlal ettiği açıktır.” (Harici, 10.6.2024).

TAYVAN ÇIKIŞLI HABER

Oysa Fidan ziyaretinde “tek Çin” mesajı vermiş, Çin’e yönelik ayrılıkçı faaliyetlerden silahlı terör eylemlerine, yaptırımlardan kalkınmasını engelleyen girişimlere kadar her türlü müdahaleye karşı çıkmıştı. Dolayısıyla bir Türk savaş gemisinin ya da Milli Savunma Bakanlığı’nın, dışişleri bakanının işaret ettiği politik çizginin aksine Tayvan konusunda farklı bir pozisyon izlemesi eşyanın tabiatına aykırıydı.

Kaldı ki ifadede zaten baştan maddi hata vardı: Şöyle ki Türkiye’nin “Yavuz fırkateyni” yoktu; Yavuz sınıfı fırkateynleri vardı. Onların da hiçbiri bahsedilen bölgede değildi.

Zaten “gemi krizi” yorumuna neden olan “ilk haber” de Tayvan çıkışlıydı!

20 ÜLKE, 24 LİMAN

TCG Kınalıada korveti, Türkiye-Japonya diplomatik ilişkilerinin 100. yıldönümü ve Ertuğrul fırkateyninin seyrinin 134. yılı anma etkinliklerinekatılmak üzere Japonya’ya doğru yola çıkmıştı. Güzergâhındaki Asya limanlarına da uğruyor, deyim yerindeyse Asya halklarını selamlıyordu.

Örneğin 13 Mayıs’ta Malezya’nın Selangor kentinde bulunan Port Klang Kruvaziyer Limanı’nı, 24 Mayıs’ta Tayland’ın başkenti Bangkok’taki limanı, 30 Mayıs’ta Çin’in Hong Kong Özel İdari Bölgesi’ndeki Kai Tak Limanı’nı, 5 Haziran’da Güney Kore’nin Busan Limanı’nı ziyaret etti ve 9 Haziran’da Japonya’ya ulaştı.

TCG Kınalıada’nın 8 Nisan’da Türkiye’den ayrılırken yolculuğunun 4.5 ay süreceği ve 20 ülkede 24 limanı ziyaret edeceği açıklanmıştı. Rota, Suudi Arabistan’ın Cidde kentinden başlamak üzere sırasıyla Cibuti, Somali, Maldivler, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Tayland, Çin Halk Cumhuriyeti, Güney Kore ve Japonya limanlarını kapsıyor; ardından da dönüşünü Filipinler, Singapur, Sri Lanka, Hindistan, Pakistan, Umman, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün limanları üzerinden tamamlıyordu.

ÇİNLİ YETKİLİLER GEMİDE ONUR KONUĞU

TCG Kınalıada Tayvan Boğazı’ndan geçerek Çin’in Hong Kong Özel İdari Bölgesi’ni ziyaret etmişti. Burada üst düzeyde karşılanmış ve gemide resepsiyon verilmişti. Hong Kong Hükümeti Baş Sekreter YardımcısıCheuk Wing-hing ve Çin Dışişleri Bakanlığı Hong Kong Komiseri Cui Ciençun resepsiyonun onur konuğu olmuştu.

Yani Hakan Fidan’ın ziyareti sırasında Türkiye ile Çin arasında bir gemi krizi yaşanmamıştı. Tersine, Türkiye ile Çin arasında çok olumlu bir “gemi resepsiyonu diplomasisi” yaşanmıştı.