Ankara’da ‘Özgür’ İstanbul’da ‘Özel’

Her işte bir hayır vardır! MHP lideri Devlet Bahçeli'nin yazılı açıklaması ile hareketlenen siyasi ortam gerçek manada bir testten geçti.

 Öncelikle, Cumhur İttifakı'nda "bağışıklığın yeterli düzeyde" olduğu açıkça anlaşıldı.

 Ardından, bu ittifak bileşimine karşı konuşlanan ve fırsat kollayan aktörler kendini belli etti.

 Ve nihayet... 31 Mart seçimlerini müteakiben gelişen ve "normalleşme/ yumuşama" olarak adlandırılan sürecin "ne kadar kırılgan olduğu" kayda geçti.

Bu aşamada en dikkate değer husus, CHP iç dinamiklerinde taşların henüz yerli yerine oturmadığının da görülmesi oldu. Seçim sonuçlarının pozitif ivmesiyle bünyesel sorunlarını şimdilik baskılayan CHP elitinin, görünür gelecekte aşması gereken pek çok engel, alması gereken ciddi kararlar olduğu bir gerçek.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'den başlayacak olursak...

Gerek önceki genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı kurultayı kazanması gerekse 1977'den bu yana -bir yerel seçimden de olsa- CHP'nin birinci parti çıkması Özel'in elini güçlendirdi. Ancak güç yoğunlaşmasının kalıcı olup olmayacağı henüz belli değil. Bunu nereden biliyoruz? Ankara ve İstanbul'daki konuşma tarzı ve izlediği çizgideki üslup farkından! Yani, Ankara'da "Özgür" bir siyasi figürle karşılaşırken, İstanbul'a gittiğinde fabrika ayarlarına dönebilen "Özel" bir siyasetçiyle karşılaşıyoruz. CHP Genel Merkezi'nin 12. katında "Sayın CumhurbaşkanıM" diyen Özgür Bey, İstanbul'a gittiğinde, "Özel ve alengirli mesajlar" vermeye mecbur kalıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu veyedekten oyuna girip skoru değiştirmeye aday gözükenMansur Yavaş ile devam edersek...

İstanbul'daki elitokrasi, ErdoğanÖzel temaslarından bir hayli rahatsız. Bu trafiğin bir yandan Erdoğan'a zaman kazandırdığını, diğer yandan da İmamoğlu-Özel dengesini bozduğunu ileri sürüyorlar. İstanbul'daki sermaye çevrelerini ve yabancı diplomatikmisyonun unsurlarını da denkleme kattığınızda... 2028 için hesap yapan ama er ya da geç karşı karşıya gelmesi mukadder isimlerden söz ediyoruz. Kanımca baskı altında kaldığı için Özel, İstanbul'dakikayıt dışı etkili lobiyi de tatmin etmek için, "Bize kimse ittifak falan önermesin. Bahçeli, şöyle bir kolaycılık yapmasın. Memleketi bu hale getirip suç ortağını bize doğru itmesin" diyebilecek kadar savrulma yaşayabiliyor.

Özetle...

Siyasette normalleşme arayışını, cari ortamda partilerin kırmızı çizgileri dışında düşünmek güç. Doğrudan temasla çözülebilecek konular ile yapısal konuların birbirinden ayrılması ise zorunlu. Örneğin CHP... DEM Parti ile ilişkilerini nasıl tanımlayacak? Irak ve Suriye'nin kuzeyinde askeri operasyon yapılmasına olanak tanıyan tezkereye karşı tutumunu değiştirecek mi? Yeni anayasa gündeminden taktik manevrayla kaçmayı sürdürecek mi? Terör örgütüne yardım yataklık yapan, ancak seçilmiş belediye başkanı kisvesine saklananları savunmaya devam edecek mi? Güçlendirilmiş parlamenter sistem rüyasından uyanacak mı? Emekli, asgari ücretli, çiftçi popülizminde ısrarcı olacak mı?

Şurası çok net...

Seçimsiz bir döneme girdik ama sorunsuz bir döneme girmedik. Bugün, kartların yeniden dağıtılmasından ziyade, kart dağıtılacak güne hazırlık yapılmasından bahsedebiliriz!

NOT: Türk dünyası ve İslâm âleminin bayramı mübarek, bayramtadında günleri bol olsun. Zalimlerin bombaları altında yaşam mücadelesi veren Filistinli masumlara ve zulme uğrayan tümMüslümanlara Allah, her daim yardım etsin!