Diyalog her zaman iyidir

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 31 Mart seçimlerinin hemen ardından siyasette yumuşama sürecini başlatacağını Sabah'tan Yavuz Donat'a verdiği röportajda duyurmuştu.

Özel, birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan randevu alarak AK Parti Genel Merkezi'ne gitmişti.

Sabah'ın manşetinden Türkiye'ye ilan ettiği süreç, dün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iade-i ziyaret için AK Parti Genel Merkezi'ne birkaç yüz metre mesafedeki CHP Genel Merkezi'ne gitmesiyle devam ediyor. 

Her iki cepheden de statükonun değişmesinden ödü kopanlar, 2028'e dair başka ajandaları olanlar burunlarından soluyor.

Kim ne derse desin, Erdoğan'ın tam 18 yıl aradan sonra CHP'ye gitmesi, Özel'in sekter politikalarla partiyi yüzde 25 bandına hapseden yaklaşımı iktidar perspektifiyle terk etmesi, çözüm odaklı, şeffaf ve soğukkanlı bir muhalefet sergilemesi, siyasetin rasyonelleşmesi için çok olumlu bir gelişme.

Ayrıca tüm çelişkilerde uzlaşacaklar diye de bir şart yok. Öyle olsa merkez partiye ne ihtiyaç var?

Bölgemizin, dünyanın fırtınada sallandığı bir dönemde Türkiye'nin temel sorunlarına yönelik bir iki esas meselede eldivenlerini çıkarsalar kâfi.

***

TİKTOK SİYASETİ

Şifrelerle konuşan Sinan Oğan son olarak, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e "Türkiye İttifakı" tanımını kullandığı için "Artık mekânın sahibi geri geldi, Özel sizi sahneden alalım" dedi.

 

Siyaseten mana arayanlar var ama cevap tek kelime:

TikTok.

***

ABD'DEN UZAKLAŞANA AŞIRI SAĞCI DİYORLAR

Avrupa Parlamentosu seçimlerini neredeyse tüm dünya basını aynı başlıkla gördü:

"Avrupa'da aşırı sağın yükselişi."

Türkiye'dekiler de dâhil yorumlar genel olarak bu tespit-kabul üzerine şekillendiriliyor.

Özellikle İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin ve Ulusal Birlik PartisiLideri Fransız Marine Le Pen'in oylarını artırması üzerinde duruluyor.

Seçim sonucunda oluşan tabloya baktığımızda ise küreselci merkez medyanın ve ondan beslenen yerel medya aktörlerinin körüklediği boyutta bir değişim görülmüyor.

 

705 üyeli Avrupa Parlamentosu'nda aşırı sağ diye nitelen gruplar 13 sandalye daha kazandılar, o kadar.

Sandalye sayısını 4 artıran Meloni'den bir Mussolini çıkar mı?

Düzensiz göç karşısında tutumu ya da Macron'la girdiği AB liderliği rekabetinde sarf ettiği sömürgecilik karşıtı, İtalya ulusu vurgulu çıkışları tek başına bu yafta için yeterli mi?

Desteklediği partiye 9 sandalye daha kazandıran Le Pen iktidaragelirse, ülkedeki Afrikalılara, Doğululara, Müslümanlara hayatıdar eden Macron'dan daha fazla ne yapacak şüpheliyim.

Ancak Le Pen'in şu sözleri de İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD tarafından tesis edilen sisteme tehdit olduğunun delili:

"Fransa'nın NATO'dan ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü NATO, SSCB'ye karşı savaşmak için yaratıldı. Bugün SSCB yok. Putin hükümetinin Ruslar arasında oldukça popüler olduğunu fark ettim, sürekli yeniden seçildiği göz önüne alındığında bu görülüyor. Temsil ettiğim politikalar, Sayın Trump'ın temsil ettiği politikalardır. Sayın Putin tarafından temsil ediliyorlar. Britanya halkı bu yönde ilerlemek istediğini açıkça ortaya koydu. AB neredeyse bitti. Onun kaotik çöküşünü beklemek yerine, ben onun uluslardan oluşan birAvrupa'ya dönüşümünü organize etmemizi öneriyorum."

ABD'nin aşırı solcu pozları kestiği, Avrupa'da ve Türkiye'de kendine solcu partnerler bulduğu bir dünyada yeni aşırı sağcı, faşist kalıplarına şüpheyle yaklaşmak lazım.

***

YARINDAN İTİBAREN SABAH'TA

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12-13 Haziran'da İspanya Başbakanı Pedro Sanchez'in davetlisi olarak Madrid'e gidecek. Erdoğan, 14 Haziran'da da G7 Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'ne katılmak için İtalya'da olacak.

Erdoğan'ın temaslarını yerinde takip edeceğim. Seçim gündemiyle hareketli olan Avrupa kentlerindeki havayı yarından itibaren Sabah'ta okuyabilirsiniz.