Ye – iç, sıra hesaba gelince sıvış!

AKP’li milletvekili ve yöneticiler, yerel seçim yenilgisinin nedenlerini tartışmak için Kızılcahamam’da toplandılar.

Kulis haberlerine göre bazı milletvekilleri “bize ait olmayan sorunların faturasını biz ödüyoruz” diye yakınmışlar.

Bunu okuyunca kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Belli ki bu arkadaşlar YouTube’da izledikleri sokak röportajlarının etkisi altında fazlasıyla kalmışlar.

Zamları filan Bay Kemal’in ya da İmamoğlu’nun yaptığını iddia eden tipler gibiler.

Askerlikte “başarıdan ve başarısızlıktan komutanın sorumlu olması” gibi bir kural vardı. Belli ki bu kural AKP’de “başarısızlıktan bizden başka herkes sorumludur” şeklinde tezahür ediyor.

Bu parti 3 Kasım 2002 günü yapılan seçimi kazandığından beri Türkiye’yi tek başına yönetiyor.

Herhangi bir nedenle seçim öne alınmaz ise 7 Mayıs 2028 tarihine kadar da bu böyle olacak.

AKP milletvekillerinin unuttukları şey de sanırım bu.

Bu ülkenin sorunlarını 22 yıldır çözememiş olmalarının sorumlusu başkaları değil.

Siyaset sorunları çözmek için yapılır.

22 yıldır bu ülkenin temel sorunlarını çözememiş olmalarının sorumlusu, o sorunları çözmeye talip olup da bunu beceremeyenlerden başkası değildir.

Aradan geçen 22 yılda işsizlik sorununu çözemediler.

22 yılda eğitim sorununu çözemediler, daha da büyüttüler.

Ekonominin yapısal sorunlarını çözmek bir yana Reis kendisini iktisatçı zannettiği için sorunları daha da büyüttüler.

Memleketin başına çok ciddi bir göçmen sorunu açtılar.

Yargıyı, polisi, orduyu siyasallaştırdılar.

Demokratik haklar deseniz, askeri darbe dönemlerine bile rahmet okutacak uygulamaları savunuyorlar. Bir bildiriye imza attılar diye üniversitenin seçkin hocalarını açlığa mahkûm ettiler.

Özgür üniversite ortamına tahammülleri olmadığı için üniversitelerimizin kalitesi giderek düşüyor.

Ülkeyi öyle yönettiler ki Türkiye’de genç nüfusun yarısı yurtdışında yaşamak istiyor.

Türkler, Avrupa’ya iltica başvurularında iç savaş yaşayan ülkeleri bile geride bırakmak üzereler.

Ve sonra bu arkadaşlar çıkmışlar “bize ait olmayan sorunların faturasını biz ödüyoruz” diyorlar.

Kim ödeyecekti peki?

Bari aptal yerine koymayın

Belli ki bu beyler, ağızlarında gümüş kaşıkla doğmuşlar, tahtırevan olmadan tuvalete bile gidemeyecek kadar da şımarıklar

Bakan Özhaseki’nin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün uçağını özel işlerinde kullandığı iddia edildi

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ile 8 kişilik bir heyet, Ankara’dan Kayseri’ye özel uçakla gitti.

Bu durum “hani tasarruf edilecekti” diye eleştirilince de hepimizi aptal yerine koydu.

“Bu uçağın Kayseri uçuşunda 12 bin liralık gider var. Tarifeli uçuştan bilet alsaydınız ortalama 15 – 16 bin lira maliyet çıkar. Bu uçakla gitmek daha az maliyetli, zamandan tasarruf ettiriyor” dedi.

Özel uçak şirketlerinin kiralama tarifeleri üzerinden basit bir hesap yaparsak, sekiz kişilik bir uçak Ankara – Kayseri arasında 16 bin ABD dolarına kiralanabiliyor.

Bu rakam, uçağın üç – dört saat sonra aynı yolcularla geri döneceği varsayılarak çıkan rakam.

Uçak, belli bir sürenin üzerinde beklerse ya da Kayseri’de gecelemesi gerekirse ekstra maliyetler biniyor.

Denilebilir ki uçak zaten devletin uçağıydı, sadece yakıt maliyetine uçuldu.

Bu durumda bile maliyet 12 bin lirayı çok çok aşıyor.

Ayrıca uçağın uçuş saatinin artması, amortismanı vb. gibi nedenlerle uçağın ikinci el değerini negatif yönde etkileyecek maliyetler de var.

Belli ki bu beyler, ağızlarında gümüş kaşıkla doğmuşlar, tahtırevan olmadan tuvalete bile gidemeyecek kadar da şımarıklar.

Buna diyeceğim bir şey yok. Halkımız bunları bile bile seçti, maliyetine de katlanacak.

Ama hiç olmazsa milleti aptal yerine koymasınlar.

Biraz da gülelim

AKP tarafından düzenlenen Kızılcahamam Kampı'ndan bir görüntü

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam toplantısında partililerine şunları söyledi:

·                Siyasetimizi gerilim, kutuplaşma, kamplaşma üzerine inşa etmedik.

·                Bir haksızlık gördüğümüzde, bir hukuksuzluk gördüğümüzde, ciğerimizi yakan, kanayan bir yara gördüğümüzde merhum Akif'in deyimiyle 'Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım' dedik ve var gücümüzle karşısında durduk.

·                Din, dil, ırk, mezhep, meşrep ayrımı yapmadık. Kimseyi dış görünüşüyle, hayat tarzıyla yargılamadık.

·                AK Parti var olduğu müddetçe inşallah Türkiye'de kardeşlik siyasetinin temsilcisi olmaya devam edecektir.