AKP düşüşte... CHP çıkışta... Yeniden Refah, AKP'nin altını oymakta...

Sedat Ergin, her zamanki kılı kırk yaran titizliğiyle,

31 Mart seçimleri üzerine Hürriyet'te uzun uzun yazdı.

Seçimi değişik yönleriyle 18 yazıda analiz etti. 

Dikkatle okudum.

(Bugün 31 Mayıs. 

Aradan tam iki ay geçti.) 

Dizinin özellikle sonuçlar bölümündeki tespit ve

gözlemlerden başlıca şu noktaların altını çizdim.

KATILIMDAKİ ÇARPICI DÜŞÜŞ

Bu seçimin en ayırt edici özelliklerinden biri,

AK Parti'nin 2002 Kasım ayında iktidara 

gelmesinden sonraki 22 yıllık dönemde 

katılım oranının en düşük olduğu

seçimlerden biri olması. Katılımın bu kadar

düşük olması Türk demokrasisi açısından 

çok alışageldik bir durum değil.

14 Mayıs'ta Türkiye genelinde 53 milyon 994 bin kişi 

sandığa gidip oy kullanmış.

Oysa, bir yıl sonra 31 Mart'ta

yalnızca 48 milyon 256 bin kişi gitmiş sandığa.

Yani bir yılın sonunda 5 milyon 738 bin kadar gerilemiş 

sandığa giden seçmen sayısı. 

Üstelik geçen süre içinde 720 bin dolayında

yeni seçmen de katılmış seçmen ordusuna.

Bu durumda, bir yıl önce oy kullanan bu kadar

insanın bu kez neden sandığa gitmediği sorusu

önem kazanıyor. Seçime katılmayanların 

ana gövdesi AKP seçmeni. Ama diğer 

partilerden de daha az oranlarda olmakla

beraber oy kullanmayanlar var. Özellikle 

Güneydoğu'da katılımın çok düşük olması

düşündürücü. İşin bu kısmına Güneydoğu/HDP

kısmında ayrıca değineceğiz.

AKP'NİN GERÇEK GÜCÜ NE?

Seçimin ana mağlubu AKP! 

Açıklanan sonuçlarda CHP'yi yüzde 37.77, 

AKP'yi yüzde 35.49 gösteren bir 

"Ülke Geneli" tablosu var. 

Pek çok insan bu tabloya itibar ediyor.

İki büyük parti de bu tablodaki oranları

esas alıyor. Sedat Ergin, ısrarla bu oranların

brüt olduğunu ve yanıltıcı bir nitelik taşıdığını

söylüyor. Çünkü, bu tablo 30 büyükşehirde 

belediye başkanlarına verilen oylarla büyükşehir 

statüsü dışında kalan 51 ilde "il genel meclisi"

pusulalarında kullanılan oyların toplamını yansıtıyor.

Yanıltıcı, şu nedenle… 

İl genel meclisi oyları büyük ölçüde parti

aidiyetiyle verilen oylar. Buna karşılık, 

belediye başkanlığı seçimleri birçok ilde 

cumhurbaşkanlığı seçimi gibi iki adaylı geçiyor.

Şahıslar ön plana çıkıyor. 

Örneğin, İstanbul'da her iki büyük partinin 

adayına da başka partilerden destek geliyor.

Ama parti dışından gelen bu destekler daha sonra

parti aidiyeti ile verilen ilçe belediye meclisi 

oylarında önemli ölçüde geri çekiliyor.

İstanbul'da CHP ve AK Parti ilçe belediye meclis

oylarının hem Ekrem İmamoğlu

hem de Murat Kurum'un oylarının 

altında kalması bunun kanıtı.

Ergin, bu çerçevede yine ısrarla sonuçları 

daha gerçekçi görmemiz bakımından 

51 ilin il genel meclisi sonuçlarını 

30 büyükşehirdeki ilçe belediye meclisi oylarıyla

toplayan hesabı esas almamız gerektiğini savunuyor. 

İlginçtir ki, bu hesaplamada CHP'nin oyu 

yüzde 37.77'den birden 34.51'e,

AK Parti'nin oyu da yüzde 35.49'dan

yüzde 32.42'ye iniyor. 

Çünkü, belediye başkan adaylarına dışarıdan gelen

takviye oylar, ilçe belediye meclislerinde 

kendi partilerine dönüyor.

AKP açısından tablo çok düşündürücü.

Neden? Çünkü, bu tabloda ilk kez 2002 kasım

ayındaki genel seçimde aldığı yüzde 34.28 

oranının altına düşmüş olduğu ortaya çıkıyor

iktidar partisinin.

BÜYÜKŞEHİRLERDEKİ 

AKP OYLARI MHP DESTEĞİ 

NEDENİYLE BRÜT...

Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli

Sedat Ergin'e bakarsanız, bu oran da 

gerçek durumu yansıtmıyor.

AK Parti'nin gerçek oyunun bunun da

altında olması gerekiyor. 

Neden? 

Çünkü AK Parti ile MHP, 30 büyükşehirde

çok kapsamlı bir işbirliğine gittiler.

Örneğin, MHP tam 28 büyükşehirde 

belediye başkan adayı çıkarmadı, 

doğrudan AK Parti adaylarını destekledi. 

MHP, sadece Mersin ve Manisa'da büyükşehre

belediye başkan adayı gösterdi, AK Parti de

jest olarak bu iki ilde aday çıkarmadı,

MHP adaylarını destekledi. Ama bu destek

MHP adaylarını seçtirmeye yetmedi.

Ama asıl önem taşıyan, işin püf noktası olan konu,

belediye başkanlığı oylarından 

çok yine ilçe belediye meclis oyları...

Aynı ittifak içinde MHP, 30 büyükşehirde 

toplam 519 ilçenin beşte dördünde aday 

göstermemiş. Sadece beşte birinde, 

109 ilçede göstermiş. Buna paralel bir şekilde

ilçelerin beşte dördünde ilçe belediye meclisleri

için aday listesi de çıkarmamış.

Ortak listelerle seçime gidilmiş. 

Yani, MHP seçmenleri, 30 büyükşehirde 

ilçelerin büyük bir bölümünde doğrudan 

AKP listelerini desteklemişler. Örneğin MHP,

İstanbul'da 39 ilçeden yalnızca Beşiktaş ve

Silivri'de aday çıkarmış. Buna karşılık 37 ilçede

doğrudan AKP istelerini desteklemiş MHP'liler.

Tam bu noktada bir fotoğraf çekelim.

MHP'nin 14 Mayıs seçimlerinde İstanbul'da 

612 bin oy aldığını dikkate alırsak,

bu seçmenlerden 31 Mart'ta sandığa gidenlerin

oylarının önemli ölçüde AK Parti'ye yönelmiş

olması gerekiyor. MHP, 31 Mart'ta İstanbul'da

ilçe belediye meclislerinde, yani aday çıkardığı 

Silivri ve Beşiktaş'ta sadece 51 bin oy almış.

MHP'nin İstanbul'daki gücünün 600 bin civarında

olduğu kabul edersek kalan 550 bin oy nereye gitti?

Özetlemek gerekirse, bu gibi durumlar 

AKP'nin 30 büyükşehirde aldığı ilçe belediye meclisleri 

oylarının da aslında "brüt" olduğunu gösteriyor.

O zaman şunu anlamamız gerekmez mi?

AK Parti'nin ikinci hesaplamada Türkiye 

genelinde aldığı gözüken 14 milyon 850 bin

kadar oyun içinde ciddi bir MHP katkı

payı söz konusu. Örneğin MHP'nin 

14 Mayıs'ta İstanbul'da aldığı 600 bin oy da bunun içinde.

Bu durum dikkate alındığında, Sedat Ergin 16 Mayıs

tarihli "CHP ve AK Parti'nin önündeki kritik sorular"

başlıklı analizinde şu tespiti yapmış:

"Her hâlükârda, büyükşehirlerde MHP'nin 

taktik nedenlerle AK Parti'ye kaymış olan

ancak görünmeyen oyları hesaba katıldığında,

AK Parti'nin, yüzde 32,42 çıkan oranının da

belli bir miktar altında olduğunu 

kabul etmemiz mantığın gereğidir."

Yani "AKP yüzde 32,42'nin de altında" diyor. Peki ne kadar altında?

MHP YÜZDE 10 EŞİĞİNDE...

Ergin, 17 Mayıs tarihli 18'inci final yazısında, 

"MHP'nin oyunun 14 Mayıs'ta milletvekili 

seçiminde ülke genelindeki yüzde 10 oranı

eşiğinde bir yerde durduğunu" tahmin ediyor.

Bu sonuca varırken MHP'nin AKP ile seçim

ittifakı yaptığı 51 ildeki il genel meclisi sonuçlarında

14 Mayıs'taki oylarının gerilemediği,

hatta bir nebze üstüne çıktığı, yani MHP'nin

gücünü koruduğu olgusundan hareket ediyor. 

Buradan da zaten AK Parti'deki büyük düşüşün

MHP'yi etkilemediği sonucuna varıyor.

Peki, MHP ülke genelinde yüzde 10 dolayında 

ise ve oylarının önemli bir kısmı da ilçe belediye 

meclislerindeki ittifak nedeniyle AK Parti'ye 

ödünç gittiyse, o zaman AKP'nin Türkiye genelinde

yüzde 30 oranının da altına indiğini

kabul etmemiz gerekmez m?

Peki ne kadar altında?

Yüzde 29 mu, yüzde 28 mi?

Sedat Ergin, bunun spekülasyonuna girmiyor.

Ama en çok vurguladığı tema, seçim ittifakı nedeniyle

AKP ile MHP oylarının birbirinin iç içe geçmiş olması.

Bu da her iki partinin oylarının kesin sınırlar 

içinde tam olarak ölçülmesini güçleştiriyor ona göre...

 AKP'NİN "ARA BÖLGEDE 

KALAN" SEÇMENLERİ

VE YENİDEN REFAH PARTİSİ...

Sedat Ergin'in bir başka tespitine gelince: 

Gaziantep, Kahramanmaraş, Kayseri, Konya, 

Sakarya, Düzce, Kocaeli gibi doğudan batıya 

doğru Anadolu'da AKP'nin geleneksel olarak 

güçlü olduğu yerlerde Yeniden Refah Partisi'ne

ciddi oy geçişleri... 

Bir başka geçişle:

Yeniden Refah Erdoğan tabanını alttan alta kemiriyor.

Ama bir bu kadar önemli faktör herhalde 

sandığa gitmeyenler olmalı. Erdoğan seçmeni olan, 

onun izlediği politikalardan rahatsızlık duyan,

ama eli başka partiye oy vermeye de gitmeyen, 

evinde oturan geniş bir kitle var. 

Sedat Ergin, bunlara "ara bölgede kalmayı 

tercih eden AK Parti seçmenleri" diyor. 

Ara bölgedekiler 31 Mart'taki seçim sonucu 

üzerinde önemli bir etki icra ettiler. 

Neredeyse 6 milyona yakın bir kitle sandığa gitmedi. 

Bunların yabana atılmayacak bir bölümü AKP seçmeni. 

CHP BAŞARILI AMA BİR DE

MADALYONUN ÖBÜR YÜZÜ VAR

İstanbul Büyükşehir Belediyesi önü - 31 Mart 2024

CHP seçimin galibi, tartışma yok. 

Ama AK Parti'nin gerçek gücünü ölçmek 

için uygulanan yöntem bu partiye de uygulanmalı. 

Ergin, burada da CHP'yi yüzde 37.77 oranında 

gösteren ve büyükşehirlerde belediye başkanlığı 

seçimlerini baz alan şablona itibar etmiyor. 

Çünkü bu yüksek toplamda Ekrem İmamoğlu

Mansur Yavaş gibi güçlü, popüler belediye 

başkanlarının başka pek çok parti tabanından

aldıkları destek oyları var. 

Bu durum Mersin'de, Adana'da, Bursa'da çok yaygın.

HDP'lilerden, İYİ Partililerden gelen 

destek oylarını unutmayalım.

Ergin, "30 büyükşehir ilçe belediye meclisleri + 51 ilde il 

genel meclisleri" toplamından oluşan daha gerçekçi 

hesaplamada CHP'nin oyunun 15,8 milyon 

dolayında olduğunu, bunun da yüzde 34,51 

oranına karşılık geldiğini belirtiyor.

CHP'nin Türkiye genelinde 14 Mayıs'a kıyasla 

2,4 milyon dolayında oy artışı sağladığını, 

bu artışın ana gövdesini sandıkta başarılı 

olduğu ve belediyeleri kazandığı 13 büyükşehrin

oluşturduğunu vurguluyor.

CHP'nin büyükşehir belediyelerini aldığı 14 il 

içinde bir tek İzmir artış sağlayamamış, 

yerinde saymış. Söz konusu 13 büyükşehrin çoğunda 

CHP 14 Mayıs'a kıyasla yüzde oranları üzerinden 

10 puan üzerinde artışlar sağlamış. 

Belli ki, CHP'nin büyükşehirlerdeki yönetim

modelleri sandıkta başarı getiriyor. 

Ergin, 81 ili tek tek incelediğinde ayrıca CHP'nin 

5 ile 10 puan aralığında artış sağladığı 16 il

bulunduğuna dikkat çekiyor. 

Bunlar arasında Afyon, Kırıkkale, Zonguldak gibi 

yerler var. Ancak bu illerdeki artışların CHP'nin toplam 

artışı içinde geniş bir pay tuttuğunu 

söyleyebilmek yine de güç. 

14 ilde ise CHP'nin oylarının yerinde saydığını 

tespit etmiş. Bunlar Orta Anadolu ve Karadeniz ağırlıklı.

18 ilde de sert ölçülerde olmasa da düşüşler gözlemiş.

Orta Anadolu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu ağırlıklı.

Özetle, CHP'nin Orta Anadolu, Doğu ve Güneydoğu 

Anadolu'da birçok yerde yerinde saydığına, 

bazı yerlerde de kan kaybettiğine dikkat çekiyor Ergin. 

Yani madalyonun bir de arka yüzü olduğunu söylüyor.

Şöyle yazmış: 

"Orta Anadolu'nun milliyetçi-muhafazakâr dokusu

ve Güneydoğu'nun büyük ölçüde CHP'ye hâlâ

mesafeli durduğunu söyleyebiliriz." 

HDP'NİN DİYARBAKIR'DAKİ 

114 BİN OY KAYBINI NASIL AÇIKLAYACAĞIZ?

HDP'ye gelince... 

Bu partinin aldığı sonucu değerlendirirken,

öncelikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu'nun 

Türkiye'de bu seçimde katılım oranının en düşük

seyrettiği bölgeler olduğuna dikkat çekiyor.

Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Yener'in

açıklamasına göre, büyükşehirlerde seçime en

düşük katılım yüzde 67,34 ile Diyarbakır'da,

il bazında ise yüzde 59,63 ile Bingöl'de gerçekleşmiş. 

HDP'nin devamı DEM Partisi, bölgede başat siyasi

güç olduğunu bir kez daha sergilemiştir. Ancak 

DEM Parti'nin oylarında bir önceki 14 Mayıs 2023

milletvekili seçiminde HDP çizgisini temsil eden 

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi'ne kıyasla göze 

çarpan bir düşüşün yaşandığı da bir gerçek. 

Bu düşüş bazı illerde çok sert.

Örnek olarak Diyarbakır'a bakalım. 

Yeşil Sol Parti'nin 14 Mayıs 2023 milletvekili 

seçiminde 561 bin olan Diyarbakır oyu, 

geçen 31 Mart'ta DEM Parti'de 447 bine gerilemiştir. 

Yaklaşık 114 bin dolayında bir düşüş söz konusu.

On buçuk ay içinde çok sert bir düşüş değil mi?

Bu gerileme eğilimini bölgede Batman, Şanlıurfa, 

Van gibi başka illerde de görmek mümkün. 

Ergin'in gözlemine göre, gerek bölgedeki 

katılımın gerilemesi gerek DEM oylarındaki 

düşüş yönelişi HDP hareketi açısından 

düşündürücü bir duruma işaret ediyor.

Bunun nedenleri konusunda bir dizi faktör 

öne sürüyor. Bunlar arasında bir faktör olarak 

"bölgedeki seçmenin en azından bir kesiminde 

bu aşamada siyasetten uzaklaşma eğiliminin 

uç verdiği şeklinde bir okuma yapılabilir" gözlemini yapıyor.

Ayrıca, sahadaki gazetecilerin gözlemlerine dayanarak, 

kayyım uygulamalarının bölge seçmeni üzerinde 

sandıktan uzaklaştırıcı bir etkisi olabileceğini ileri sürüyor. 

Bir başka faktör olarak HDP'nin yerel adaylar için 

ön seçim yapmasına karşılık bazı yerlerde listeler

açıklandığında bu seçim sonuçlarına uyulmamasının 

yol açtığı tepkileri de yine hesaba katıyor.

Bütün bunlara karşılık, yine de HDP seçmeninin 

belli bir düşüşe karşılık partiyi sahiplendiğini ve 

partinin bölgede başat siyasi güç olduğunu 

bir kez daha gösterdiğini belirtiyor.

Bölgeden, Kürt oylarından söz açılmışken 

AKP'nin bölgedeki durumuna da kısaca bakmak gerekiyor.

Diyarbakır'da AKP'nin 14 Mayıs'ta 201 bin olan oyu, 

31 Mart'ta ilçe belediye meclislerinde 121 bine düşmüş. 

Neresinden bakılırsa bakılsın, 80 binlik düşüş çok sert. 

Bu kayıpların önemli bir bölümünün HÜDA PAR ile 

Yeniden Refah'a gittiğini söylemek mümkün. 

Muhtemelen sandığa gitmeyen AKP seçmenleri de var. 

Diyarbakır gibi Güneydoğu'da başka daha birçok 

önemli merkezde oy kayıpları yaşamış AKP.

HDP OYLARINDA 

BÖLGE - METROPOL AYRIŞMASI

Ergin, aynı zamanda bölgedeki geleneksel 

HDP çizgisindeki oylar ile ülkenin batısında 

büyük metropollerdeki, özellikle İstanbul'daki 

HDP eğilimli Kürt seçmenlerin oyları arasında 

bir ayrışmanın da ortaya çıktığını vurguluyor. 

DEM Partisi İstanbul'da büyükşehir belediye 

başkanlığı için ayrı bir aday (Meral Danış Beştaş)

çıkarmış olsa da, bu aday ancak 

yüzde 2,12 oranında oy alabilmiş...

HDP tabanından CHP'ye kayda değer bir yönelme 

olmuştur. (Leyla Zana'nın İstanbul seçmenlerine 

DEM Partisi'ne oy verilmesi için yaptığı çağrıların 

sonuç getirmediği anlaşılıyor.)

Burada CHP açısından bir paradoks var Ergin'e göre. 

CHP Güneydoğu'da ciddi bir varlık gösteremezken, 

adayları batıdaki bazı büyük metropollerde 

Kürt seçmenler açısından önemli bir adres olabiliyor. 

"Bunda HDP çizgisindeki Kürt seçmenlerin AKP iktidarına

mesafe koyma arayışı kadar, metropollerin sosyolojisinin

parti aidiyetlerini çözen dinamiklerinin de işlediğini 

teslim etmemiz gerekir" diye yazmış Sedat Ergin.

AKP'NİN PARADOKSU: 

MUHAFAZAKÂR ANADOLU'DA GERİLİRKEN, 

BATIDA SAHİL ŞERİDİNDE HASAR DAHA AZ

18 yazılık dizinin sonunda Ergin'in gözüne çarpan 

en ilginç bulgulardan biri, AKP kayıplarının

coğrafi dağılımındaki paradoks olmuş. 

AKP genel bir trend olarak bütün ülke genelinde 

oy kaybetmiş ama en az hasar aldığı, kayıplarının 

görece düşük oranda çıktığı seçim bölgeleri daha

çok ülkenin batısındaki sahil şeridi ve Trakya 

gibi görünüyor. Balıkesir, Muğla ve İzmir'de 

bu eğilimin çok belirgin olduğunu belirtiyor.

Buna karşılık Erzurum'dan başlayan, Gaziantep, 

Kahramanmaraş, Kayseri, Konya hattı üzerinden 

Sakarya ve oradan Kocaeli'ne uzanan muhafazakâr

bir eksende "blok oy kopmaları" olduğuna dikkat 

çekiyor. Sadece bu 7 ilde 14 Mayıs'a kıyasla

850 bin oy kaybettiğini hesaplamış. 

Sedat Ergin, "milliyetçi-muhafazakâr eksen" diye 

adlandırdığı bu hattın aynı zamanda Yeniden Refah'ın 

önemli artışlar sağladığı bir coğrafya olduğunun altını çiziyor.

ÖZETLE:

31 Mart vaziyetleri böyle...

AKP inişte! Erdoğan'ın bu düşüşü 

tersine çevirmesi yakın ihtimal değil.

CHP çıkışta! Akıllı giderse, 

tek başına iktidar yolu açık...

Yeniden Refah Partisi, anlaşılan o ki, 

AKP tabanını kemirmeye devam edecek.

MHP ancak yüzde 10 sınırında...

DEM Parti, Kürt seçmenden kaynaklanan 

kendisine dönük bazı uyarı sinyallerini 

dikkate alırsa iyi olur.