Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan son günlerde halka açıktan "Bir şehirde yerel yönetim (yani belediye) Cumhur İttifakı'ndan olmazsa merkezi yönetim (yani kendi hükümeti) yeterli desteği vermez. O şehir garip kalır" mesajı veriyor.

Bu söylem hem Erdoğan tarafından değişik illerde tekrarlanıyor hem Cumhur İttifakı adaylarınca kendi il ve ilçelerinde dile getiriliyor.

Yazıyı yazmadan önce kısa bir araştırma yaptım ve bugüne kadar Erdoğan'ın üç şehirde, AK Parti'den farklı adayların da beş ayrı yerde bu söylemi kullandığını tespit ettim.

Haliyle bunun bir tesadüf olmadığını düşündüm.

Hemen AK Parti'deki kaynaklarıma sordum:

"Bunlar gaf olamaz. Tesadüf hiç olamaz. O halde bilinçli mi yapıyorsunuz"

Tahmin edin ne cevap aldım.

"Evet bilinçli yapılıyor."

Neden olduğunu merak ettiyseniz hemen paylaşayım:

31 Mart seçimleri öncesinde AK Parti kurmaylarınca yapılan kamuoyu araştırmalarında yerel seçimlerde, özellikle de küçük il ve ilçelerde bu yöntemin sonuç getirdiği görülmüş.

İktidarın, "Oy yoksa hizmet de yok" söyleminin, küçük yerlerde halkın "hizmetten mahrum kalma" korkusunu tetiklediği görülmüş.

Korku demişken, siyasal iletişimde "korku ve tehdidin çekiciliği" gibi bir kavram var ve siyasal iletişimciler tarafından sıkça kullanılıyor.

İletişim alanında çalışma yapan birçok bilim insanı, siyasal kampanyalarda yarışa girenlerin, özellikle de güçlü partilerdeki siyasetçilerin kendilerini tanıtmak, vaatte bulunmak kadar rakiplerini kötülemek, rakiplerine saldırmak ve "rakipleri kazandığında kötü şeyler yaşanacağını" söylemek gibi yöntemlere başvurduğuna dikkat çekiyor.

Seçmenlerde korku uyandıran ve Erdoğan gibi geniş kitleleri inandırabilen bir kaynak tarafından dillendirilen söylemler, hedefteki (muhalif) siyasi partilerin oylarını her zaman düşürüyor.

Tahmin edin bakalım:

Korkutma ve tehdit içeren bir siyasal kampanyada hangi kavramlar ön plana çıkarılıyor

Yanıtı hemen yazayım:

Terör, beka, dış güçler, (rakibin kazanması durumunda) fırsatlardan mahrum kalma...

İktidar bu bilimsel gerçekleri ve araştırmaları sular seller gibi yutmuş olacak ki son iki seçimde çok etkili bir şekilde kullanıyor.

Örneğin 14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 günlerinde yapılan Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iktidar "terör, beka, dış güçler" gibi kavramları sonuna kadar (üstelik montaj video gibi etik dışı yöntemlerle) kullandı.

Gelin görün ki yerel yönetimler için yapılan seçimlerinde "terör, beka ve dış güçler" gibi genel söylemler işe yaramıyor.

İşte bu nedenle iktidar 31 Mart yerel seçimleri öncesinde başka bir korku ve tehdit unsuru buldu:

President Tayyip Erdoğan has been publicly giving the message recently that "If the local government (i.e. municipality) in a city is not from the People's Alliance, the central government (i.e. its own government) will not provide sufficient support. That city will remain strange."

This discourse is repeated by Erdoğan in different provinces and expressed by the People's Alliance candidates in their own provinces and districts.

Before writing the article, I did a short research and found that Erdoğan has used this discourse in three cities and different candidates from the AK Party have used this discourse in five different places.

Naturally, I thought this was not a coincidence.

I immediately asked my sources in the AK Party:

"These cannot be mistakes. It cannot be a coincidence. So, are you doing it consciously?"

Guess what answer I got.

"Yes, it is done consciously."

If you are wondering why, let me share it immediately:

Public opinion surveys conducted by AK Party staff before the March 31 elections showed that this method yielded results in local elections, especially in small cities and districts.

It has been observed that the government's rhetoric of "No votes, no service" triggered the people's fear of "being deprived of service" in small places.

Speaking of fear, there is a concept in political communication such as "the attraction of fear and threat" and it is frequently used by political communicators.

Many scientists working in the field of communication point out that those who compete in political campaigns, especially politicians from strong parties, resort to methods such as promoting themselves, making promises as well as denigrating their opponents, attacking their rivals, and saying "bad things will happen if their rivals win".

Discourses made by a source like Erdogan, who creates fear in the voters and can convince the masses, always reduce the votes of the target (opposition) political parties.

Guess what:

What concepts are brought to the fore in a political campaign that includes intimidation and threats?

Let me write the answer immediately:

Terrorism, survival, external forces, being deprived of opportunities (in case the opponent wins)...

The government must have swallowed these scientific facts and research like floods of water, and they used them very effectively in the last two elections.

For example, in the General and Presidential elections held on May 14 and May 28, 2023, the government used concepts such as "terror, survival, external forces" to the fullest (moreover, with unethical methods such as montage videos).

However, general discourses such as "terrorism, survival and foreign powers" do not work in local government elections.

That's why the government found another element of fear and threat before the March 31 local elections: