Yeni dönemde yeni bir siyaset inşa ediliyor. Bunun üç mimarı var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MHP Lideri Devlet Bahçeli.
Bir de tüm siyasi denklemde dikkate alınması gereken iki siyasetçi var.
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş.
ÜÇ LİDER
Kılıçdaroğlu gerilim siyasetinin lideriydi. Özgür Özel ise yumuşama ve kendi tabiriyle normalleşme ile ön plana çıktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Özgür Özel’e randevu vererek, CHP Genel Merkezi’ni ziyaret edeceğini açıklayarak yumuşama siyasetinin lideri oldu.
Bu süreçte en kritik sorulardan biri MHP Lideri’nin duruşuydu. Bahçeli, yumuşama siyasetinin yanında yer alarak soru işaretlerinin dağılmasına neden oldu.
YUMUŞAMA SİYASETİNİN GEREĞİ
“Bal bal” denilerek ağız tatlanmadığı gibi, “yumuşama siyaseti” denilerek yumuşama sağlanamıyor. Yumuşama siyasetinin zemininin oluşturulması gerekiyor. Bunun içinde bazı adımlar atılmalı. Çünkü yumuşama siyasetinin önündeki en önemli engellerden biri güven sorunu. Bu güvenin tesis edebilmesi için de beklentileri karşılayacak olan bazı adımların atılması gerekiyor. Çünkü Özgür Özel’e, CHP içinden “Erdoğan seni kandırır” diye itirazlar geliyor.
ÖZGÜR ÖZEL’İN ELİ GÜÇLENDİRİLMELİ
Ekrem İmamoğlu, Erdoğan-Özgür Özel ilişkisini kendisine karşı bir ittifak olarak görüyor. O nedenle Özgür Özel’in elinin güçlendirilmesi gerekiyor. Özgür Özel olmadan yeni siyaseti yürütmek mümkün değil. O nedenle kendi tabanına, ‘Ben Erdoğan’la görüştüm ama olumlu sonuçlar aldım’ diyebilmeli.
AFFEDİLMELİ
Bunun başında Çetin Doğan gibi yaşları hayli ilerlemiş olan 28 Şubat mahkûmu emekli generallerin affedilmesi konusu geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan o kapıyı hiç kapatmamıştı. Hatta bir yurtdışı gezisinden dönüşte, bu konuyu sorduğumuzda ”Affedilmek için başvuruda bulunmadılar” demişti. Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hükümlülerin talebi olmadan da resen affedilebileceklerine ilişkin bir genelge yayınlamıştı.
DARBELER YARGILANDI
28 Şubat’a karşı çıktım. 28 Şubat mağdurlarının yanında yer aldım. 28 Şubat generallerini eleştirdiğim için hakkımda davalar açıldı. Darbe karşıtı bir gazeteci olarak yaşarken; 12 Eylül ve 28 Şubat’ın yargılandığını gördüm.
YUMUŞAMANIN İLK ADIMI
Ama demokrasi bir rövanş alma rejimi değildir. Hepsinin çeşitli hastalıkları olan, 80 yaşındaki emekli generallerin cezaevinde ölmesi Türkiye’yi rahatlatmaz. Tam aksine kutuplaşmayı artırır. Ama affedilmeleri Türkiye’yi rahatlatır.
28 Şubat mahkûmlarıyla ilgili Adli Tıp raporları tamamlandı. Dosyaları 2023 yılı mayıs ayından itibaren Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde hazır bekliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atacağı bir imza ile Türkiye’de yumuşama siyasetinin ilk adımı atılmış olacak.
KAVALA DOSYASI NE OLACAK
Bir de Kavala dosyası var. Gezi mahkûmlarından söz ediyorum. Artık Türkiye ile Avrupa Konseyi arasındaki ilişkileri zehirleyecek bir noktaya ulaştı. Uygulanmayan AİHM kararları ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde Türkiye’ye yaptırım hazırlığı... Temmuz ayında yine savunma vereceğiz. Bu tablo Türkiye’nin dışarıdaki görünümünü bozuyor. Yeniden yargılama sürecini başlatarak, savunma veren değil şaşırtan bir Türkiye olabiliriz.
Avrupa Konseyi’nde yaptırım tehditi altında olan değil, alkışlanan bir Türkiye olabiliriz.
Türkiye, Avrupa Konseyi’nin yaptırımlarına maruz kalsa kimin yararına olacak?
Özgür Özel’in, Devlet Bahçeli ile görüşmesinde dediği gibi ”Avrupa istemeden biz bu işi çözmeliyiz.”
Mesele Osman Kavala meselesi değil, Türkiye meselesi.
CHP’Yİ ZİYARET
Bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP Genel Merkezi’ni ziyareti...
Erdoğan bu ziyarete eli boş mu gidecek, yoksa 28 Şubat mahkûmu emekli generaller ve Osman Kavala konusunda bir adım atıldıktan sonra mı gidecek?
İKİ PORTRE
Türk siyasetinde üç lider dışında güçlü iki siyasetçi var. Biri Ekrem İmamoğludiğeri Mansur Yavaş. Her ikisi de belediye başkanlığı sınırlarını çoktan aştılar, potansiyel lider adayları oldular. Bu, parti genel başkanlığı için de geçerli, cumhurbaşkanı adaylığı için de....
Üç liderin oluşturduğu siyasi iklim, onların siyasi geleceğini de doğrudan belirleyecek.
Eğer Erdoğan, Özgür Özel ve Bahçeli’nin kurduğu siyasi denklem kazanırsa onlar kaybedecek.
KRİTİK DENGE
Yok eğer üç liderin kurduğu siyasi denklem başarılı olamazsa, o zaman İmamoğlu ve Yavaş’ın yıldızı parlayacak.
Siyaset ince bir tel üzerinde yürümeye benziyor. Çok kritik bir denge var. Bakalım kim telin üzerinde yürüyecek, kim aşağıya düşecek?
ERDOĞAN, KAPALI KAPILAR ARDINDA MİÇOTAKİS’E NE DEMİŞTİ
Yunanistan Başbakanı Mitoçotakis bugün Ankara’da olacak. Yunanistan’la ilişkilerimiz kimi zaman geriliyor, kimi zaman yumuşuyor. Ama ilişkilerin iyi gitmesi iki ülkenin de lehine. Ne zaman ki Ege Denizi’ni bir dostluk denizine çevirebiliriz, işte o zaman iki ülke de bundan kazançlı çıkar.
Bunun formülünü de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Miçotakis’e vermişti. Onu açıklayacağım. Ama Miçotakis ailesinin geçmişi açısından da Türkiye büyük anlam ifade ediyor.
BABASI TÜRKİYE’YE SIĞINMIŞTI
Yunanistan’da, ‘albaylar cuntası’ darbe yaptığında babası Konstantin Miçotakis, Türkiye’ye sığınmıştı. Böylece ölümden kurtulmuştu. Anılarında Türkiye’de kendisine çok iyi davranıldığını anlatan Miçotakis, sonra Paris’e geçmişti.
AİLE TARİHİ
Miçotakis’in bir akrabası ise savaşın hemen ardından Atatürk ile birlikte Türk-Yunan dostluğunun temellerini atan Venizelos’tur.
Ailesinin geçmişi Türk-Yunan dostluğu üzerine kurulu olan Miçotakis ise bu konuda her zaman kendisinden bekleyen tarihi rolü oynamıyor.
Son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Miçotakis attıkları karşılıklı adımlarla iki ülke ilişkilerinde dostluk rüzgârlarının esmesini sağladılar.
ERDOĞAN’IN FORMÜLÜ
Şimdi gelelim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Miçotakis’e verdiği formüle.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Miçotakis ile daha önceki görüşmesinde, “Sorunlarımızı üçüncü ülkeleri araya sokmadan çözelim. Üçüncü ülkeler araya girdiği zaman çözüm engelliyorlar. O nedenle bir sorun olursa ikimiz konuşalım, üçüncü ülkeleri aramıza sokmayalım” demişti. Miçotakis de ”Olur, ben de aynı kanaatteyim” diye karşılık vermişti.
MİÇOTAKİS NE YAPAR
Peki ondan sonra ne oldu? Miçotakis kısa bir süre sonra ABD’ye gitti ve orada Türkiye’yi suçlayan bir konuşma yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o konuşmayı izlerken ”Miçotakis ben sana ne söyledim, sen ne yaptın” dediğinden eminim.
Dilerim Miçotakis bu kez aynı hatayı yapmaz.