ÖNCE şu üç şeyin altını kalın kalın çizeyim:
- BİR: İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olması ya da olmaması, zerre kadar umurumda değil.
*
- İKİ: Özel / İmamoğlu / Yavaş üçlüsü arasındaki olası gerilimle zerre kadarilgilenmiyorum.
*
- ÜÇ: CHP’nin geleceğinde kim söz sahibi olacak meselesine zerre kadar kafa yormuyorum.
*
Evet, şimdi söyleyeceğimi söyleyebilirim:
-
Verdiği doğru mesajlarla... Normalleşme sürecine yaptığı vurgularla... Belediyelerdeki akraba atamalarına karşı sergilediği tavırlarla... Tüm dikkatleri üzerine çekme becerisiyle...
Özgür Özel, genel başkanlıktan liderliğe evrilmiş durumda.
CAHİL GERÇEKTEN ÇOK CESUR OLUYOR
MARMARA Üniversitesi’nde buz gibi akademik bir çalıştay düzenlenmiş. Tartışılan konu: Hilafet.
*
“İlgasının 100. Yılında Hilafet Çalıştayı” adı verilen bu toplantının katılımcılarını ve konu başlıklarını inceledim:
Konuşmacıların hepsi alanında uzman isimler. Konu başlıklarının tamamı akademik formasyona uygun.
Çalıştay tek bir amaçla düzenleniyor: Anlamaya çalışmak.
*
Yani yeşil sarıklarını sarıp “Ah hilafet vah hilafet” diye ağıt yakan falan yok ortada. Yani “Hilafet istiyoruz” gösterisi yapan da yok.
Dediğim gibi buz gibi akademik bir toplantı bu.
*
Fakat o da ne?
CHP Kadın Kolları’na mensup bir grup, ellerinde “Türkiye laiktir laik kalacak” pankartlarıyla bu akademik toplantıyı protesto etmişler.
*
Pankartlara şunu yazsalar çok daha münasip kaçardı: “Türkiye cahildir cahil kalacak.”
SERTAB’I EUROVİSİON’DA İZLERKEN HİSSETTİKLERİM
- Milli iftihar duygusu.
- “Yaşa be Sertab” deme isteği.
- Geçmişe abartılı bir özlem.
- “Ne şarkıydı be” diye haykırış.
- Tüylerin diken diken olması.
- “21 yıl sonra daha iyi performans” saptaması.
- “Efsane, efsane” diye sayıklama.
Hemen not aldım
“ARAMAKLA bulunmaz ama bulanlar arayanlardır” sözü, bir ara çok meşhur olmuştu bizde.
*
Geçen akşam Amsterdam’da çekilen bir polisiye diziyi izliyordum. Dizinin kahramanı şöyle bir şey söyledi:
*
“Bilenler konuşmaz / Konuşanlar bilmez.”
*
Bu sözü, “Aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardır” sözünün amcaoğlu bir söz olarak hemen not aldım.
SIĞIRLA NORMALLEŞİLMEZ SIĞIRLA KUTUPLAŞILIR
SELÇUK Tepeli, televizyon ekranında Özgür Özel’in gazeteci Taha Hüseyin Karagöz’le çektirdiği fotoğrafla ilgili şöyle demiş:
*
“Ben olsam, bir sığırla fotoğrafım olsun isterdim.”
*
Bu kaba adamla, bu terbiye yoksunu şahısla ve bu adamın sergilediği sığırlık düzeyiyle normalleşme, yumuşama falan olmaz.
Bu kabalıkla, bu terbiyesizlikle, bu sığırlıkla ancak ve ancak...
Sonsuz ve sımsıkı bir kutuplaşma olur.
*
Niye yapıyor bu terbiyesizliği Selçuk Tepeli?
Niye yapacak?
Çünkü normalleşme, yumuşama sürecinde işlevsiz kalacağını biliyor.
CEM YILMAZ’IN SEYİRCİSİ TAŞKINLIK YAPINCA
CEM Yılmaz’ı izlemeye giden bir kadın, izlerken taşkınlık yapmış.
Laf atmış. Rahatsız etmiş. Gösteriyi izlenmez hale getirmiş.
Bunun üzerine Cem Yılmaz da ara vermiş gösterisine.
Aşkın taşkın izleyici salondan çıkarılmış ve gösteri kaldığı yerden devam etmiş.
*
Bizim bildiğimiz Cem Yılmaz, gösteriyi bırakıp sahneyi terk etmek yerine... Taşkınlık yapan seyirciyi taşkınlık yaptığına pişman edecek bir performans sergilerdi ve o taşkın seyirci, süklüm püklüm salonu terk etmek zorunda kalırdı.
*
İki ihtimal var:
Ya Cem Yılmaz çaptan düştü.
Ya da taşkınlık yapan gerçekten iflah olmayacak, espriden anlamayacak, laf söz dinlemeyecek bir tipti.
TÜRKLER VE RANDEVU
GENELLEME yapmayı sevmem ama biz Türkler...
Randevu almaktan pek hazzetmiyoruz. Randevu aldığımızda ise randevuya gitmiyoruz. Randevuya gittiğimizde ise zamanında gitmiyoruz.
Sağlık sisteminde yaşanan randevu sorununun altında galiba bizim millet olarak bu özelliğimiz yatıyor.
GEL ARTIK EY TASARRUF PAKETİ
HERKESİN dilinde tasarruf paketi konusu.
Geliyor, geldi falan deniliyor ama bir türlü gelmiyor. Üç gün deniliyor, beş gün deniliyor, aylar geçiyor gelmiyor.
*
Neyse... Neyse... Mehmet Şimşek’in söylediğine göre bu pazartesi kesin geliyormuş galiba.