Sayın Cumhurbaşkanım,
Anayasa Mahkemesi, norm denetimi ve bireysel başvuruda özellikle son on yılda karşı karşıya kaldığı ağır sınamalardan başarıyla çıkabilmiştir. Mahkememiz bir yandan kanunlaşan onlarca olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin denetiminde ilk kez ilkeleri ve temel kriterleri belirlemiş, diğer yandan da bireysel başvuruda ağır işyükünü başarılı bir şekilde yöneterek anayasal hak ve özgürlüklerin korunmasına ilişkin standartları ortaya koymuştur.
Bu vesileyle bir kez daha ifade etmek gerekir ki bireysel başvuru Türk yargı tarihinin en büyük reformlarının başında gelmektedir. Bu kurumun kabul edilmesindeki amaç, anayasa koyucunun ifadesiyle, “bireylerin sahip oldukları temel hak ve özgürlüklerin daha iyi korunması”nı sağlamak ve sorunu ülke sınırları içinde çözerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan “başvuru sayısını azaltmak”tır
Anayasa Mahkemesi, anayasa koyucunun ortaya koyduğu bu amaçlar doğrultusunda hak eksenli bir yaklaşımla anayasayı yorumlamış ve kronikleşmiş birçok hukuki meselenin çözümüne verdiği kararlarla katkı sağlamıştır.
Bu kapsamda başörtüsü kullandığı için duruşma salonundan çıkarılan avukatın, üniversiteden atılan öğrencinin ve işine son verilen devlet memurunun başvurularında mahkememiz, başörtüsünü yasaklayan bir kanuni düzenleme bulunmadığını, ayrıca bu yasağın gerekçesi olarak gösterilen mahkeme kararlarının da “kanunilik şartı”nı sağlamadığını belirterek ihlal sonucuna ulaşmıştır. Benzer gerekçelerle azınlık cemaatlerinin dini liderlerinin seçimine müdahale edilmesi de din ve vicdan özgürlüğüne aykırı bulunmuştur.
Bunun yanında, Anayasa Mahkemesi yaşama hakkından ifade özgürlüğüne, mülkiyet hakkından örgütlenme özgürlüğüne kadar bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerle ilgili olarak yüz binlerce karar vermiş, bunu yaparken de başvurucunun kimliğine hiçbir zaman bakmamıştır.
Bu bağlamda, aralarında ağır cezalara mahkûm edilmiş ve cezaları kesinleşmiş olanların da bulunduğu her görüşten milletvekilinin ve siyasetçinin hak ihlali iddiaları incelenmiş, bunların bir kısmında ihlale hükmedilmiştir. Aynı şekilde, mahkememiz farklı görüşlerden yayın kuruluşu, gazeteci veya yazarın yaptığı başvurularda ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi kamu görevlisinin, esnafın, işçinin, çiftçinin, kısacası toplumun her kesiminden insanımızın başvurularını hassasiyetle incelemiş, başvuruların bir kısmında anayasal hak ve özgürlüklerin ihlaline hükmetmiştir.
Esasen tüm bu kararlarla birlikte, anayasa koyucunun öngördüğü gibi, bireysel başvurunun sorunu ülkemizin hukuk düzeni içinde çözme işlevi önemli ölçüde yerine getirilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Bu noktada uzun süredir hukuk gündemine damgasını vuran bireysel başvuruyla ilgili yanlış bilinen veya yanlış anlaşılan bazı hususları bir kez daha dile getirmek istiyorum.
İlk olarak, belirtmek gerekir ki Anayasa Mahkemesi anayasa şikâyeti olarak da anılan bireysel başvuruda anayasaya uygunluk denetimi yapmaktadır. Norm denetiminde bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin anayasaya uygunluğu denetlenirken, bireysel başvuruda bu normların yorumu ve uygulanması sonucu tesis edilen kamu gücü işlemlerinin anayasallık denetimi yapılmaktadır. Bu şekilde yapılan bir anayasallık denetiminin de kanun yolu denetiminden farklı olduğu açıktır.
Bu kapsamda, daha önce defalarca ifade ettiğimiz üzere, bireysel başvuru bir temyiz yolu değildir. Anayasa Mahkemesi, anayasanın yorumu ve uygulanmasının söz konusu olmadığı durumlarda kural olarak bireysel başvuruya konu olaydaki olguların ve bunlara uygulanan kuralların yorumuna, delillerin değerlendirilmesine, verilen kararın sonucu itibarıyla doğru veya haklı olup olmadığına bakmamaktadır. Mahkememiz, kendisine verilen görev ve yetki çerçevesinde, sadece yargılama sürecinde başvurucunun anayasal hak ve özgürlüklerinin ihlal edilip edilmediğini incelemektedir.