Anadolu Ajansı’na konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin Dünya Bankası (DB)’ndan uygun koşullu kredi kullanan ülkeler arasında dünyada 3'üncü, bölgesinde ise birinci sırada olduğu söyleyip, 35 milyar dolarlık müjdeyi patlatmış!
“Vay be Şimşek’e bakın, dış yatırım çekmede Türkiye’ye lig atlıyor” diyeceğiz di mi?
Hayır, hemen sevinmeyin. Bu para Türkiye’yi küresel şirketlerin pazarı haline getirmek için gelecek…
Şimşek Dünya Bankası (DB)’nın, Orta Vadeli Program (OVP)’ın açıklanmasının ardından Türkiye'ye aktardığı kaynak tutarını, devam eden 17 milyar dolarlık programa 18 milyar dolar daha ilave ederek 35 milyar dolara yükseltme kararı aldığını söyledi.
Dünya Bankası Grubu (WBG) İcra Direktörleri Kurulu’nca, Türkiye için hazırlanan "Ülke İşbirliği Çerçevesi” (CPF) nin, üç kilit kalkınma stratejisine (üretkenlik artışı, istihdam ve daha iyi kamu hizmet sunumu ve doğal afetlere karşı dirençlilik) odaklanacağı vurgulanıyor.
Son dönemde Türkiye, Dünya Bankası’ndan 3 ayrı yeşil dönüşüm ve enerji arzı projelerinde kullanılmak üzere 1.5 milyar dolar finansman kullanılmış.
Şimşek, “Ülke İşbirliği Çerçevesi Programı kapsamında Dünya Bankası’nın 3 yıl içinde Türkiye'ye sunacağı ilave 18 milyar dolarlık finansmanın; 6 milyar dolarınınUluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD)’ndan, 9 milyar dolarınınUluslararası Finans Kurumu (IFC)’ndan sağlanması bekleniyor. Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı (MIGA)'nın ise kısa vadeli garantiler aracılığıyla 3 milyar dolarıharekete geçirmesiyle, 3 yıl içinde sağlanacak finansmanın yaklaşık üçte ikisininözel sektörün geliştirilmesinde kullanılması öngörülüyor” diyor.
MIGA’nın İngilizce sözlükteki karşılığı şu: Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı (MIGA), politik risk sigortası ve kredi geliştirme garantileri sunan uluslararası bir finans kuruluşudur. Bu garantiler, yatırımcıların gelişmekte olan ülkelerdeki siyasi ve ticari olmayan risklere karşı doğrudan yabancı yatırımları korumalarına yardımcı olur.
Şimşek’in açıklamasına geri dönelim.
“3 yıl içinde sağlanacak finansmanın üçte ikisinin özel sektörün geliştirilmesinde kullanılması öngörülüyor.”
Hangi yıldayız? 2024. 3 yıl ekleyelim 2027. Cumhurbaşkanlığı seçimi 2028’de olacak. Bu demek oluyor ki Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı süresi içinde 35 milyar doların gelmesi taahhüt altına alınmış.
Şimşek’in açıklamasında yer alan “Bu süreçte, ülkeye özgü zorlukların çözümüne odaklanan, özel sektör katılımını artırmayı hedefleyen ve operasyonlarda bütüncül sonuçları elde etmeyi amaçlayan bir yaklaşım izlenecek." ifadesi de DB kredisinin özel sektörü destekleyen karakterini pekiştiriyor.
YİNE ALİAĞA YİNE ASBEST
10 Nisan tarihli “Ege’de Son Söz” gazetesinde yer alan haberi hatırlayınca “Bu perhiz bu ne lahana turşusu” diyesim geldi.
Bir yandan DB’den memleket “hayrına” yeşil kredi kullan, öte yandan asbestli gemi hurdalığı olmayı sürdür.
Haber şöyleydi: İtalyan donanması tarafından hurdaya çıkarılan ve tehlikeli madde envanter raporu (IHM) açıklanmayan 3 deniz altı, 2 devriye gemisi, 2 fırkateyn 13 Nisan’da Aliağa Gemi Söküm Bölgesi’nde olacak.
Uluslararası çevre örgütü Greenpeace, söküme gönderilen 7 geminin başta asbest olmak üzere tehlikeli madde taşıyor olma riskine dikkat çekmiş.
İtalyan Savunma Sanayi Ajansı tarafından bundan 9 ay önce düzenlenen ihalenin 1.7 milyon Euro ile Ege Çelik Sanayi ve Ticaret A.Ş’de kaldığı haberi İtalyan basınına da yansımış.
Asbestli gemi sorunsalımız bitmiyor…
2022 yılında çevrecilerin direnişi sayesinde 900 ton asbest barındıran Brezilya Donanması’na ait “NAe Sao Paulo” isimli gemi Aliağa’ya sokulamadı, Atlas Okyanus’unda batırıldı.
Aynı günlerde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olan Murat Kurum’un NAe Sao Paulo gemisi ile ilgili yaptığı “900 ton değil, 9.6 ton asbest yükünün bulunduğunu, gemi sökümünden çıkan asbest içeren atıkların özel ambalajlar sayesinde havayla temasının kesildiğini” savunması işe yaramamıştı!
2023 yılına gelindiğinde sorun Meclis’e taşındı.
Fransız bandıralı “Raymond Croze” adlı geminin 27 Aralık 2023 tarihinde Anadolu Gemi Söküm (AGS) Tesisi’ne geleceğinin duyulması üzerine, DEVA Partisi İstanbul Milletvekili ve Doğa ve Çevre Politikaları Başkanı Evrim Rızvanoğlu’nun, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’ye yönelttiği “Asbest ve tehlikeli madde barındıran gemilerin sökümüne ilişkin meslek odaları, çevre örgütleri ve İzmirli vatandaşlarımız tarafından dile getirilen kaygılara rağmen tehlikeli atık barındıran yabancı menşeli gemilerin ülkemizde sökümüne izin verilmeye devam edilmesinin gerekçeleri nelerdir?” soru önergesine verilen yanıtı bulamadım.
MAHFİ EĞİLMEZ: PEK ÇOK SORU VAR
Ülkemizin en üretken ekonomistlerinden Mahfi Eğilmez “Kendime Yazılar” adı altında açtığı bloğunda görüşlerini kamuoyu ile paylaşıyor.
Eğilmez 35 milyar dolara kayıtsız kalmamış, “Dünya Bankası’ndan Gelecek Parayla İlgili Sorular ve Yanıtlar” başlıklı yazısında derin sondaj yapıyor:
“Şimşek’in Dünya Bankası’ndan (DB) 18 milyar dolar tutarında ek kredi alınmasıyla ilgili anlaşmaya varıldığını açıklaması üzerine pek çok soru ve tartışma konusu ortaya atıldı. Bu soruların çoğu toplumun son yıllarda kamu kesiminin para ve para kullanımı konusunda yaşadığı travmayı yansıtacak şekilde kuşkularla dolu bulunuyor. Bu sorulardan en önemlilerini yanıtlayayım.
Soru: DB kredisiyle IMF’den alınacak para arasında ne fark vardır?
Yanıt: DB, kamu kesiminin yatırım projelerine veya kamu kesiminin sektörel yeniden yapılanma programlarına kredi verir. Proje kredileri için örnek olarak liman yapımı projeleri, atık tesisi projeleri, depreme maruz kalan bölgelere altyapı yapım projeleri vb. verilebilir. Program kredilerine örnek olarak da sağlık sektörü iyileştirme programı kredisi, mali sektör yeniden yapılandırma programı kredisi gibi örnekler verilebilir. DB, son yıllarda ağırlıklı olarak iklim ve çevre projelerine kredi vermektedir.”
Eğilmez, DB ve IMF arasında farkı şöyle ifade ediyor:
“DB kredisi ile IMF desteği çok farklı imkânlardır. Yukarıda değindiğim gibi DB belirli projeler için kredi verir, IMF ise ödemeler dengesi sıkıntısına girmiş veya girecek durumda görünen ülkeye destek sağlar. İkisi birbiri yerine ikame edilecek imkânlar değildir. DB kredisini konut kredisi, IMF desteğini de bir anlamda ihtiyaç kredisi gibi düşünebilirsiniz. IMF’den alınacak destek ağır koşullar içerir. Bir önceki dönemde bol keseden yapılan harcamaların faturasının ödenmesini gerektirir ve siyasal iktidarı sıkıntıya sokar.”
Ben de ortaya bir soru bırakayım: DB hangi projelere kredi verdi, bu kredilerin kullanılacağı projelerde yerlilik oranı ne oldu?
YENİ EKONOMİ KİTABI
Ahbap-çavuş kapitalizmi eleştirisi getiren Mahfi Eğilmez’in Remzi Kitapevi’nden çıkan “Yeni Ekonomi: 21. Yüzyıla Özgü Yaklaşımlar” kitabının tanıtım yazısı:
“Küreselleşme ve ardından gelen küresel kriz, mevcut ekonomik bakışın dünyada olan biteni açıklamakta yetersiz kaldığını âdeta gözümüzün içine soktu. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında giderek belirginleşen farklılıkları kavrayamayan ve bu nedenle de duruma özel yaklaşımlar sunamayan ekonomi politikaları, özellikle gelişme yolundaki ülkelerin yaşadığı sorunlara çözüm getiremez oldu. Bu kitap, her ülkenin, popülist dürtülere kapılmadan, bilimin ışığında kendi koşullarına uygun ekonomi politikaları geliştirmesi gereğini ortaya koyuyor.”
Dünya Bankası ile varılan anlaşmayı, Eğilmez’in kitabında vurguladığı küresel krizleri engelleyemeyen ve “rasyonel” olarak nitelenen ekonomi politikalarına yönelik eleştirileri ile birlikte okumayı yararlı bulurum.
Zira etimizden et kopartılıyor!