Tam 36 yıl sonra 89 seçimleri benzeri ezber bozan, kazananların bile beklentisini aşan bir yerel seçim yaşandı. Demokrasi adına, ülkenin seçim geleneği adına çok başarılı bir seçim oldu. Hatta sonuçlar, yıllarca sandıklara gölge düşürenlere, her seçimde hatayı kendinde aramak yerine "Oylar çalındı" diye bahane arayanlara güzel bir ders oldu.
Peki, genel seçimlerin üzerinden topu topu 9 ay geçmesine rağmen yerel seçimde sandıklardan herkesi hatta birinci çıkan CHP'yi bile şaşırtan bir sonuç çıkması ne anlama geliyordu?
İşin sırrı hayat pahalılığından emekliler meselesine, partinin halka ilişkisinden aday belirleme sürecine kadar birikmiş onlarca soruna halkın verdiği tepkide ve büyük oranda güçlü iktidarlara karşı muhalefet arayışında yatıyor. Halk yerel seçimi bir "uyarı" olarak değerlendirdi. Hizmeti değil, hayat pahalılığından sıdkı sıyrıldığı için iktidara mesaj vermeyi önceledi.
Tabii sadece iktidara değil, yıllar sonra birinci parti yaptığı CHP'ye mesaj verirken diğer muhalefet partilerine de ders verdi:
Halkın mesajını doğru okuyan ve sıcağı sıcağına değerlendiren Başkan Erdoğan yaptığı balkon konuşmasında benzer bir sonuç çıkartıyor ve şöyle diyordu:
"31 Mart bizim için bir bitiş değil; aslında bir dönüm noktasıdır. 31 Mart mahalli idareler seçimlerinde de Türk milleti yine sandığı vesile kılarak mesajlarını siyasetçilere ulaştırmıştır. Biz de partimizin organlarını açık yüreklilikle değerlendireceğiz, özeleştirimizi cesaretle yapacağız. Sandık sonuçları bize ülkemiz genelinde mahalli idarelerde irtifa kaybı yaşadığımızı gösteriyor. Elbette yerel bazda yaşanan bu gerilemeninsebeplerini ayrıca masaya yatıracağız."
Bu seçimlerin en çarpıcı sonucu CHP'nin sadece büyükşehirlerde değil Anadolu şehirlerinde de patlama yapmasıydı. Bunun birçok nedeni vardı. En önemlisi de büyük oranda AK Parti seçmeni olduğu tahmin edilen yüzde 10'luk bir seçmen kitlesinin sandığa gitmemesiydi.
İkinci sırada daha önce CHP'yle ittifak veya işbirliği yapan İyi Partili ve DEM'li seçmenlerin önemli oranda CHP'ye oy vermesiydi. Bu kaymanın İyi Parti ve DEM Parti'yi iç kavgaya götüreceği çok açık. Bunu yaşayıp göreceğiz.
Bu tablonun ortaya çıkmasında belki de en önemli etken muhalif seçmenin iktidar karşısında güçlü bir odak arayışıydı. Halk, parçalı, birbiriyle didişen muhalefet yerine tek bir adres istedi. Altılı Masa'da bunun başarılmadığını gördü ve devreye girip işi sandıkta başardı. Hatta küçük-büyük bütün partileri de büyük oranda siyaset sahnesinden sildi.
Tabii bunda CHP'deki değişimin ve değişimi Ekrem İmamoğlu'nun yönetmesi de etkili oldu. Ancak şu gerçek de ortada duruyor; çok farklı illerde CHP'nin aldığı oylara bakınca seçmenin siyasi bir beklentiden çok, iktidara ve küçük partilere ders verme hissiyatıyla hareket ettiği görülür.
Peki bu tepki patlamasından CHP nasıl bir ders çıkartacak?
Seçim sonrası ilk konuşmasında CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Bu galibiyetin kaybedeni yoktur. Bizim başarımız kimseninhezimeti olmayacaktır" gibi anlamlı bir yaklaşım sergiledi ve şöyle dedi:
"Bugün seçmen Türkiye'de yeni bir siyasetin kurulmasına karar verdi. 22 yıllık Türkiye fotoğrafını değiştirmeye, ülkemizde yeni bir siyasi iklime kapı aralamaya karar verdi."
Son soru şu: Önümüzdeki günlerde CHP bu yaklaşıma uygun bir yolculuğa çıkıp "yeni bir siyasi iklimin" kapısını mı aralayacak yoksa bir süre sonra "erken seçim" çığlıkları ve pusuda bekleyen güçlerin desteğiyle sokakları ateşleyerek halkın verdiği krediyi boşa mı harcayacak?
Merakla izleyeceğiz.