Elon Musk parti kuruyor: Trump’ın oylarını mı bölecek, demokrasiyi mi hack’leyecek?

Yaklaşık 600 yıl önce doğan İngiliz asilzade Richard Neville’nin tek sıfatı Warwick ve Salisbury kontu değildi. Neville belki de tarihte “kingmaker” (kralı tahta çıkaran kişi, oyun kurucu) olarak anılan ilk siyasi elitti. Richard Neville bu sıfatı, tahta çıkarılıp tahttan indirilen kralları, birbirileriyle savaşan hanedanlarıyla adeta Game of Thrones dizisini andıran ve 32 yıl süren Güller Savaşı’ndaki etkin rolüyle kazanmış, bu uğurda canını da vererek taht savaşlarındaki iddiasını bir nevi kanıtlamıştı. Lancaster ve York hanedanlarının tahtı ele geçirmek için mücadele ettikleri bu kanlı iç savaşta Warwick Lordu Neville, önce Lancaster hanedanlığına mensup Kral VI. Henry’i desteklemiş, ardından yaşanan bazı anlaşmazlıklardan dolayı saf değiştirerek başkaldıran York hanedanına katılmış, York hanendanlığından IV. Edward’ın tahta geçmesini sağlamıştı. Fakat IV. Edward’ın kardeşini lordun kızıyla evlendirmemesi, lordun Fransa’yla yakın ilişkiler kurulmasına yönelik tavsiyelerini dinlememesi üzerine York hanedanlığından yavaş yavaş uzaklaşmış, ardından isyan ederek tekrardan Lancaster saflarına katılmış, bu sefer de tahttan indirdiği VI. Henry’i tekrar tahtta çıkarmış, Edward’ın tahtı geri alma hususunda başarılı olduğu bir diğer isyan sırasında, yani yine bir taht savaşında öldürülmüştür.

Warwick lordu Richard Neville, nam-ı diğer Warwick the Kingmaker

Belki artık siyasi iktidar yıllar süren kanlı meydan savaşlarıyla el değiştirmiyor, ama kingmaker ifadesi hâlâ günümüzde iktidara kimin geleceğini olumlu veya olumsuz kararıyla belirleyen, iktidara tek başına gelecek gücü olmasa veya bunu tercih etmese de iktidarda kimin olacağını tayin edenler için kullanılıyor. Genellikle iki turlu başkanlık seçimlerinde ilk turda %5-10 alan ve ikinci tura kalamayan siyasetçilerin kendi destekçilerini ikinci turda kime yönlendireceği veya kritik seçimlerde zengin iş insanlarının veya lobilerin kimi destekleyeceği sadece seçimin kazananını değil, bu zaferin kingmakeri olarak kimin pastadan pay alacağını da belirliyor. Fakat Warwick lordu gibi zaferden sonra kenara çekilme, etki gücünün azaltılması riski de kingmakerliğin bünyesinde mevcut olan bir risk. Kingmakerlik siyasi bir kumar; yatırım yapılan kralın/başkanın vefası, borcunu ifa etme konusundaki iradesiyle doğru orantılı muğlak bir yatırım.

Güllerin Savaşı

Bu nedenle Neville gibi tahta çıkardığı kralı indirerek hem kingmaker hem de kingslayer (kral öldüren, kralı tahttan indiren için de kullanabiliriz) olmak bu riskli ve öngörülemez taht savaşlarının doğasında olan bir şey. Nitekim Neville bu uğurda can vermesinden yaklaşık 600 yıl sonra bugün bu sefer sadece İngiltere değil, tüm dünya bir elinde patlamış mısır, bir elinde telefon demokrasiye kafa tutan bir teknopatın kingmakerlıktan kingslayera dönüşmesini izliyor.

 

2024 başkanlık seçimlerini kazanmasını sağlayarak Donald Trump’ı dünyanın en güçlü siyasetçisi yapan dünyanın en zengin insanı Elon Musk, seçim zaferinin daha senesi dolmadan şimdi de Trump’ı “tahttan” indirmeye, 2026 ara seçimlerini parası ve yeni kuracağı partiyle hackleyerek sabote etmeye çalışıyor.

 

Hem de henüz daha  altı ay önce “Trump’ı heteroseksüel bir erkek başka bir erkek ne kadar sevebilirse o kadar çok seviyorum” itirafını paylaştıktan sonra…

Ölümüne kanka olan bu iki adam Amerika’yı sosyal medyadan salvoların takip edildiği sabah programı soslu post modern bir Güller Savaşı’na sürükleme hikayesinin arka planında ise Şokopop’un deyimiyle “kavga, polemik, basitlik, skandaldan” çok dümdüz bir çıkar ve ideoloji çatışması var.

Devlerin aşkı

Aslında Elon Musk daha öncesinde Cumhuriyetçi değildi. 2016 ve 2020 seçimlerinde Demokratları açıkça desteklemiş, fakat 2022 ara seçimleri arifesinde saf değiştirmişti. 2016 sonrasında Trump, Paris İklim Andlaşması’ndan çekildiği için ekonomik danışma kurulundan istifa edecek kadar liberal olan Elon Musk, çocuğunun trans olduğunu açıklaması, Biden’in elektrikli araçlarla ilgili toplantılara kendisini çağırmaması, Biden yönetiminin en etkin isimlerinden Lina Khan’ın Federal Ticaret Komisyonu başkanı olarak tekelleşen teknoloji şirketlerine yönelik denetim ve soruşturmaları arttırması üzerine savrulmuş; en radikal Cumhuriyetçi adaylar için gizlice milyonlarca dolar harcamış, Demokratların Temsilciler Meclisi’ni kaybetmesine katkı vermişti.

Elon Musk daha sonrasında Trump’ın Cumhuriyetçilerin adayı olursa 2024 seçimlerini kazanamayacağını düşünerek Florida’nın genç valisi Ron DeSantis’i desteklemiş, açılan davalar, suikastlerle oyu düşmeyince de çareyi Trump’ın gemisine atlamak ve Trump’a 270 milyon dolarlık devasa bir yatırım yapmakta bulmuştu. Musk sadece Trump için para harcamamış, Trump seçmenlerine kurayla her gün 1 milyon dolarlık çek dağıtmış, miting düzenlemiş, sahibi olduğu Twitter’ı ve milyonlarca görüntülemesi olan hesabını Trump’ın megafonuna dönüştürmüş, Demokratların adayı Kamala Harris hakkında dezenformasyon yaymıştı.

 

Musk, Trump’ı kendisine mesafeli farklı seçmen gruplarına tanıtmış; özellikle Joe Rogan gibi iki partiye de mesafeli alternatif podcast yayıncılarına, yatırım, teknolojiye meraklı genç ve eğitimli erkeklere yönelik özel kampanyalar yapmıştı.

Trump’ın için özellikle bağış toplamakta zorlandığı bir önseçim sonrası Musk gibi bir altın madenine kavuşması hayatiydi. Bu nedenle Trump, Musk’ı hiç yanından ayırmadı, Musk her türlü diplomatik görüşmeye, aile fotoğrafına katıldı, First Lady Melania Trump’tan çok daha fazla görünür oldu. Trump, Musk’ın oğlunun Oval Ofis’teki masasına sümüğünü sürmesine bile tahammül gösterecek kadar anlayışlıydı, çünkü Musk’ın her an öfkelenebilecek, her türlü saçmalığı yapabilecek, kendisinden çok daha deli ve en önemlisi çok daha zengin biri olduğunun sonuna kadar farkındaydı.

 

Bu yatırım Elon Musk için de kârlıydı. Dünyanın en güçlü adamının yan koltuğunu 270 milyon dolarla rezerve etmiş, her kritik kararı şekillendirme gücünü yakalamıştı. Fakat Elon Musk, zeki kingmakerların aksine arka planda kalmayı, belirli bir görev almayarak sorumluluktan kaçıp pozisyonunu koruma altına almayı değil, bizzat cepheye geçip egosunu tatmin etmeyi tercih etti. Böylece hem Trump’ın karar alma mekanizmasından uzaklaştı hem de kendisine yönelik kamuoyu tepkisi arttıkça Trump’ın sırtında taşımakta zorlandığı ağır bir yüke dönüştü.

Hayaller Milei, gerçekler Trump

 

Elon Musk’ın en büyük hevesi, Arjantin’in liberteryen başkanı Javier Milei gibi eline bir testere alarak performatif bir şekilde devlet harcamalarını kısmak, emekli maaşlarını bile düşürmek ve birçok bakanlığı kapatarak devleti küçültmekti. Bu nedenle Trump seçimleri kazanır kazanmaz Elon Musk, başkanlık kararnamesiyle kurulan güçlü bir danışmanlık birimi olan Verimlilik Departmanı’nın başına getirildi. Bu departmanın yasal bir dayanağı olmadığı için Musk hiçbir Senato sorgusu veya onayı olmadan göreve geldi; fakat yine yasal bir dayanak olmadığı için gücü de verdiği tavsiyelere ne kadar uyulduğuyla sınırlı kaldı. Evet; yaklaşık 100 bin kamu görevlisinin görevden uzaklaştırılmasına öncülük etti, genç mühendis danışmanları yıllarca bürokratlık ve diplomatlık yapmış kamu görevlilerini 15 dakikalık mülakatlara alarak işten kovulup kovulmayacaklarına karar verdi, fakat Musk her aşamada tavsiyelerine uymayı reddeden bakanlıklarla çatıştı, özellikle iddialara göre Hazine Bakanı ile yumruk yumruğa birbirine girdi, Dışişleri Bakanı Rubio ile Trump’ın önünde atıştı.

Günün sonunda Elon Musk, vadettiği kadar kişiyi işten kovamadı, hükümet harcamalarını kısamadı, kendisine seçim kazandıran işçi sınıfının talepleri karşısında Musk’a direnen Trump’ı testereli bir Milei’ye dönüştüremedi. Belki de tek ve en büyük “başarısı” utanç verici bir şekilde ABD’nin “Kızılay ve TİKA”sı olan USAİD’i kapatmak ve milyonlarca Afrikalı çocuğu aç bırakmak oldu. Amerika’nın yumuşak gücünü sarsan, Trump’a oy veren kamu görevlilerinin işten kovulmasının sorumlusu olarak ön plana çıkan, şımarık ve fevri tavırlarıyla geniş kitlelerinin tepkisini çeken Musk’ın beğenirlik oranları böylece Trump’ın altına düştü, Musk zamanla Trump için taşıması güç bir bagaja dönüştü.

Elon Musk’ın DOGE görevinden ayrılması önceden planlanmıştı, fakat bu denli az şey başararak ayrılması pek de planlı değildi.

İkili arasındaki ipleri tamamen koparan ise Trump’ın kendine has basit İngilizcesiyle “One Big Beautiful Bill Act” (büyük ve güzel bir yasa) adlı bütçe yasası oldu. Bu bütçe yasasının federal hükümet borcunu 2,8 trilyon dolara çıkarması öngörülüyor, çünkü bütçe savunma harcamalarını 150 milyara, toplu sınırdışı işlemlerini hızlandırmak için göçle mücadele bütçesini ise 175 milyara çıkarıyor, zenginlere ve büyük şirketlere vergi indirimleri getirirken zaten kapsamı dar olan kamu sağlık sigortasına hak kazanmayı daha da zorlaştırıyor ve bu nedenle yaklaşık 17 milyon kişinin 2034’e kadar sağlık sigortasını kaybetmesine sebep oluyor. Elon Musk’ı en çok çileden çıkaran hüküm ise elektrikli araç satışlarına yönelik teşviklerin azaltılması. Fakat Musk itirazını sadece kendi şirketi Tesla’ya yönelik ayrıcalıkları sonlandıracak bu hüküm üzerinden değil, Verimlilik Departmanı’nın kuruluşunu boşa düşürecek hükümet harcamalarının artmasından kurdu.

Musk için 17 milyon kişinin sağlık sigortasını kaybetmesi değil, göç ve savunma bütçelerinin artması sıkıntı. Fakat bu bütçe artışları da Trump için hayati. Zira kendisini Beyaz Saray’a taşıyan seçmenlerin en büyük taleplerinden biri kaçak göçmenlerle mücadele edilmesi. Bu nedenle Trump kendi seçmeninin taleplerini hayata geçirmek ve toplu sınırdışı işlemleri için önceki dönemlere nazaran daha fazla bütçe ayırmak zorunda. İşin trajik kısmı, özellikle birçok işçi sınıfı ve yoksul seçmen Trump’a oy vermişken Trump’ın zengin Amerikalılara yönelik yaptığı vergi indiriminin faturasını çoğu kendi seçmeninden oluşan orta-alt sınıf Amerikalılardan kesmesi oldu. Fakat Musk’ın bu yasa üzerine büyük bir kavga çıkarması ve Trump’ın gemisini batırmak üzere terk etmesi üzerine bu sınıfsal çelişki gözden düştü, Demokrat Parti’nin sol kanadı dışında pek kimseye dert olmadı, herkes Musk-Trump arasında başlayan bu savaşa odaklandı.

Pek de haksız sayılmazlar, çünkü Musk’ın bu bütçe tasarısının ortaya çıkmasıyla tepkisini dile getirmesinin üzerinden 24 saat geçmeden işler bir reality showu aratmayacak ölçüde hızlıca çirkinleşti; Musk Trump’ın Epstein müşteri listesinde olduğunu açıkladı, yeni parti kuracağını söyledi ve Trump’ın azledilmesi gerektiğini savundu; Trump ise Musk’ın deli olduğunu, o olmadan da seçimleri kazanabileceğini, Musk’ın şirketleriyle yapılan devlet anlaşmalarının ve teşviklerin kaldırılmasını istediğini belirtti, Trump’ın en büyük akıl hocalarından ve sıkı bir Musk düşmanı olan Steve Bannon ise Musk’ın şirketlerine el konulup Musk’ın vatandaşlığının iptal edilmesi ve doğduğu Güney Afrika’ya geri gönderilmesi gerektiğini söyledi.

Musk ve Trump arasında başlayan bu polemik dolu savaş, aynı zamanda teknoliberteryenizm ile sağ popülizmin de bir meydan muhaberesi.

Teknoliberteryenler popülistlere karşı

 

Nihayetinde Musk, devletin küçülmesini ve sadece bir gece bekçisi olmasını istiyor. Arjantin’in çılgın lideri Javier Milei’ye hayran. Eşcinsel muhafazakar iş insanı ve Silikon Vadisi’nin ilk Trumpçılarından Peter Thiel ile birlikte Musk’ın en büyük akıl hocası ise Curtis Yarvin. Seçimlerden hemen sonra New York Times kapaklarını süsleyen ve Trump dönemi tekno-liberteryenizmin Rasputin’i olarak ilgi çeken Yarvin,  Amerika’nın Singapur gibi bir CEO tarafından yönetilmesi, demokrasinin askıya alınması, üniversitelerin, elitlerin ve medyanın tasfiye edilmesi gerektiğini savunuyor. Yarvin’e göre, elitlerin adalet ve demokrasiye yönelik kaygıları nedeniyle ABD’nin gücü azalıyor, güvenlik ve asayiş bozuluyor. Bozulan bu düzeni yeniden tesis etmek içinse her çözüm önerisini yavaşlatan demokrasinin rafa kaldırılması, hayatın gerçek sorunlarını çözebilecek girişimci ruhlu yeni teknoloji şirketlerinin önünün açılması, yani pragmatik bir CEO monarşisine geçilmesi şart. Tekno-liberteryenler devletin müdahalesinin azaltılması, özel şirketlerin etkin olmasını savunuyor; geleceğe dair projeksiyonlar yaparak projeler geliştiriyor. Thiel, Yeni Zelanda’da yapmaya çalıştığı yer altı tesisiyle zenginler arasında sığınak furyasını başlatan ilk isimlerden biri. Yine Amerikalıların çok daha fazla çocuk yapmasını teşvik ediyor; hattâ bu yüzden Elon Musk gibi isimler her yere çocuklarıyla birlikte gidip insanları özendirmeye çalışıyor. Thiel ve arkadaşlarına göre gelecekteki her sorun teknolojiyle çözülebilir nitelikte. Bunun içinse devletin ve demokrasinin teknolojik gelişmelerin önüne çektiği engellerin kaldırılması gerekiyor. Bu yüzden Trump yönetimi bu görüş doğrultusunda yapay zekaya yönelik eyalet denetim ve kurallarının 10 sene boyunca durdurulmasını Temsilciler Meclisi’inden geçirdi. Zira Musk ve akıl hocalarının talebi net: Devletin gücünü kısıtlamak, gelişimin önünde engel gördükleri “demokratik kurumları” yıkmak, şirketlerin gücünü arttırmak, halkın vergileriyle biriken hazineyi şirketlere devlet teşviği olarak kullanmak ve ABD’nin başına “kukla” bir CEO getirmek.

Fakat Trump bir kukla değil. Hesap vermesi gereken, kendisini “tahta” çıkartan bir halk kitlesi var. Bu insanlar ise bir Cumhuriyetçi başkanın bugüne değin görmediği kadar çeşitli bir koalisyon: İşçi sınıfı beyaz Amerikalılar, trans aktivistlere tepkili eşcinsel erkekler, Hispanik erkekler, genç erkekler, dindar kadınlar, Evanjelistler ve hatta Michiganlı Müslümanlar. Trump 2024 seçimlerinde Demokratların kalelerinde bile oyunu yükseltmiş bir isim. Üstüne üstlük anayasa açıkça yasaklasa da belki 2028 seçimlerinde kendisine sadık birisinin başkan yardımcısı olarak tekrardan pusulada olmak veya arka plandan aktif siyaset yaparak partisini şekillendirmek isteyecek kadar da hırslı.

Bu nedenle Elon Musk’ın aksine halkın popülist isteklerini küçümseme şansı yok. Kendisine seçim kazandıran göçmen karşıtlığının “hakkını vermek” sınırdışı işlemleri için bütçe ayırmak zorunda. Yine Musk’ın en çok itiraz ettiği bir başka husus olan gümrük vergisi savaşları da böyle bir mesele. Trump eskiden Demokratlara oy verirken küreselleşme ve göçmen işçilerle fabrikalarını kaybeden veya iş bulma rekabetine yenik düşen mavi yakalı işçi sınıfının güçlü olduğu Michigan, Pennslyvania ve Wisconsin eyaletlerini kazanarak Beyaz Saray’a çıkmış bir isim. 2008-2012’de Obama’ya, 2016 ve 2024’te Trump’a oy veren seçmen sayısı hiç de az değil. Trump bu insanların talebi doğrultusunda Asya’ya kayan Amerikan sanayisini geri çekmek veya fabrikalar geri gelmese de Amerikan ürünlerini ithal mallar karşısında korumak istiyor, bu nedenle dünya ticaretini baltalamak pahasına Amerikan ürünlerini ve çıkarlarını önceliyor ve gümrükleri rekor oranda arttırıyor. Musk’a göre ise bu küreselleşmeyi engelliyor ve en çok Musk gibi küresel bir aktörü kızdırıyor. Zira Musk, Starlink, uzay projeleri, Twitter ve Tesla ile dünyanın her yerinde ticaret yapıyor. Ayrıca Avrupa Birliği, Trump’a yanıt vermek için Musk’ın şirketlerine yönelik bir sınırlama bile değerlendiriyor, böylece Musk aslında Trump’a zarar vermek isteyenlerin güvenli şekilde ateş edebileceği bir hedefe de dönüşüyor.

Trump’ın bu hafta bütçe tasarısını imzalaması ile birlikte Musk resmen ipleri kopardı, geri dönüşü olmayacak şekilde daha önce sildiği Epstein söylemlerini yeniden dile getirdi ve resmen yeni bir üçüncü partiyi, Amerika Partisi’ni kurduğunu açıkladı. 

Parti henüz resmi evraklarını teslim etmedi, Musk’ın ekibi veya partide yer alacak isimler net değil. Trump ise şimdiden daha önce Amerika’da üçüncü parti girişimlerinin başarılı olmadığını söyleyerek Musk’ı küçümsedi.

Evet, Trump haklı; 1992’de %8 oy alsa da Ross Perot Demokrat veya Cumhuriyetçi olmayan adaylara nazaran başarılı bir performans gösterse de hiçbir eyalette birinci olamadığı için başkanlık seçiminde kritik olan seçiciler kurulu üyesi elde edememişti.  

Fakat Trump’ın yanıldığı bir husus var, ABD’de doğmadığı için önünde anayasal engel bulunan Musk’ın derdi başkan seçilmek veya birini başkan seçtirmek değil, ilk iş olarak tahtta çıkardığı Trump’ı tahttan indirmek, bu olmaz ise parasıyla demokrasiyi hack’lemek.

Hedef başkanlık değil, 2026 seçimleri

Elon Musk’ın bu süreçte en kritik mesajı, Trump’ın sadece üç sene daha siyasi ömrü varken, kendisinin en az 40 senesi olduğunu söylemesiydi. Burada Musk, Trump’ın anayasayı aşarak iki dönem kuralını ayaklar altına alma planına destek vermediği anlaşılıyor, böylece Musk Trump sonrası Cumhuriyetçi Parti’de Trump’a karşı para harcayacağını söylüyor ve aslında Trump’ın siyaseti bırakması durumunda Musk’ın parasından çekinen Cumhuriyetçilere “Trump gidecek, ben kalacağım, ona göre saf tutun” diyordu. Elbette görevdeki çoğu Cumhuriyetçi şu anda Trump karşısında açık pozisyon alamıyor. Fakat Trump bütçe tasarısına karşı oy veren ve ABD’deki İsrail lobisini en çok eleştiren Cumhuriyetçi vekil liberteryen Thomas Massie’nin siyasi kariyerini bitireceğini söylerken ve karşı bir aday için para toplarken; Musk, Massie’yi açıkça destekleyeceğini açıkladı bile. Aslında Musk ilk adım olarak Cumhuriyetçi Parti içerisinde parasıyla yandaş bulmaya çalışıyor.

Musk’ın bir sonraki amacı ise seçimleri sabote etmek. Musk çok zeki bir şekilde partisinin 2026’da 3-4 senatörlük ve 5-10 Temsilciler Meclisi üyeliği seçimine odaklanacağını söyledi. 2026’ın Kasım ayında 100 sandalyeli Senato’nun üçte biri, 435 sandalyeli Temsilciler Meclisi’nin tamamı seçime gidecek. Son zamanlarda özellikle meclisin bu iki kanadında da partiler çok az farkla çoğunluğu ele geçiriyor. Şu anda Cumhuriyetçiler Senato’da üç, Temsilciler Meclisi’nde sekiz kişiyle çoğunlukta. Bu nedenle en ufak bir parti içi muhalefette Trump “topal ördek” olma ve hiçbir yasasını geçirememe potansiyeline sahip. Bu iç savaştan önce, Trump Musk’ın parasını yanına aldığı için hiçbir Cumhuriyetçi Trump’a başkaldıramıyor, Musk’ın önseçimlerde rakiplerini fonlamasından korkuyordu. Musk bu nedenle her türlü kritik aşamada vekilleri tehdit etmiş, Trump’ın gündemine aykırı oy vermeleri durumunda rakipleri için milyonlarca dolar harcayacağını söylemişti. Şimdi işler tam tersi yönde işliyor. Musk, 2024 seçimlerinde olduğu gibi yüzbinlerce doları çok az sayıda seçmenin olduğu bölgelerde hem Demokratlar hem Cumhuriyetçilerde heyecan uyandırabilecek popüler adaylar için harcayabilir ve sadece 8-10 seçim bölgesinde kazanarak yeni partisini Kongre’ye sokabilir. Kongre’ye giren Muskçı vekiller ve senatörler ise böylece hiçbir partinin tek başına çoğunluk elde edememesini sağlar, Musk kendisini birden milyonlarca dolar harcayarak meclise soktuğu isimler aracılığıyla her oylamada gerçek bir kingmaker konumunda bulur, sistemi kitler.

Tabii ki her şey para değil. Musk, 2024 seçimlerinden sonra milyonlarca dolar harcadığı Wisconsin Anayasa Mahkemesi üyelik seçiminde desteklediği adayın kaybetmesiyle hüsranın da tadına bakmış bir isim. Milyonlarca dolarlıklı bağışa, yüzlerce reklama rağmen halkın desteği farklı olabilir, geçen haftalarda New York’ta olduğu gibi halkın desteği milyonlarca doların gücünü yenebilir, Zohran Mamdani gibi isimler Musk’ı aşabilir.

Fakat bunu ifade özgürlüğü olarak gören Yüksek Mahkeme içtihadı nedeniyle siyasette para harcamanın sınırsız olduğu bir ülkede milyonlarca doları ve sonsuz bir medya gücü olan bir adamın siyasete atılması daha önce pek görülmüş bir durum değil. Musk bu nedenle başarılı olabilir, 1992’deki Perot örneğini ikiye de katlayabilir. Hatta seçimleri kazanmasa bile, hiçbir adayı Kongre’ye girmese bile Trump’ın oylarını bölerek Demokratların tahmin edilenden fazla sandalye kazanmasını sağlayabilir, böylece Demokratların hızlıca azil sürecini başlatmasına vesile olabilir.

İşte bu en şeytani plan. Trump’ın azledilme sürecinin başlaması için Temsilciler Meclisi’nin basit çoğunluk ile Trump’ı itham etmesi, görevden alınması içinse Senato’da 2/3 ile suçlu bulması lazım. Tam da bu noktada, Musk Senato’daki bazı Cumhuriyetçilerin aklını parası ve Trump’tan daha uzun süre siyaseti etkileyecek bir figür olmasıyla çelebilir ve Trump’ın azil sürecini başlatan Demokratlara altın tepside kelle sunabilir. Bu durumda Silikon Vadisi’nin Trump’a “aday yap” dediği ve Musk’ın eski akıl hocası Peter Thiel’in elinde büyümüş olan karizmatik genç başkan yardımcısı JD Vance adeta bir truva atı gibi başkanlık makamına yükselebilir. Trump’ın prensi Trump’ı yiyebilir.

 

Bu yüzden Musk’ın oyu az da olsa, birilerini tahta çıkarmak konusunda yetersiz bir kingmaker olsa da Trump’ı tahttan indiren gayet başarılı bir kingslayer olabilir.

Demokrasiyi savunmak Trump’a kaldı

Trump göreve başladığından beri mahkeme kararlarına uymuyor, bir dediği bir dediğini tutmuyor, hem Amerika’yı hem dünyayı öngörülemez bir türbülansa sokuyor, üzerinde sörf yaptığı hiçbir soruna kalıcı bir çözüm sunamıyor. İnsanların haklı olarak öfkelendiği müesses nizamı yıkmak dışında hiçbir başarısı yok.

Fakat en azından Trump, pusuladan çıkan bir siyasetçi. Öyle ya da böyle aşmak istese de yıkmaya çalışsa da bağlı olduğu yasalar ve anayasalar var. Bu nedenle kendi atadığı muhafazakar yargıçlarla bu yasaların içini boşaltmaya, anayasanın etrafında dolanmaya çalışıyor, fakat en azından bu yasaları ve anayasayı görüyor. Görüyor ve onlara karşı mücadele ediyor. Musk ise bu yasaları ve anayasayı tanımıyor. Kendisi ortalama bir ülkenin devlet başkanından çok daha yetkili ama sorumluluğu sıfır. Hepimizin DM’lerinde dolanıyor, istediği savaş uydu teknolojisi ile dahil olup dengeleri değiştirebileceğini biliyor, Mars’ta dünyadaki devlet egemenliğinden azade bir koloni kurmaya çalışıyor, belki de uzaktan ayarlarıyla oynabileceği araçlarıyla tüm dünyaya ürün satıyor, dünyanın agorasına dönüşen Twitter’da istediği içerikleri gözümüze sokuyor, istediklerini saklıyor.

Her şeye muktedir, her şeyi satın alabilir, Almanya’dan Güney Afrika’ya sıkılınca istediği partiyi destekleyip miting yapabilir. Dünya oyun alanı, biz de onun hobi atölyesinde oyduğu tahtalarız.

Trump ise ABD başkanı olsa da yeri geldiğinde Netanyahu’dan Hamaney’e, meclisten yasa geçirmek için ayak direyen radikal Cumhuriyetçilerden Demokratlara birçok kişiyle uzlaşmak zorunda olan, her ne kadar hepsini yıkmaya çalışsa da kuralları önceden tayin edilmiş bir oyunda ilerlemeye çalışan, züccaciye dükkanına girmiş bir fil gibi ortalığı yıksa da bu kuralları gören ve tanıyan biri.

Trump devleti popülist bir şekilde yönetmek, Musk devleti sadece teknoloji şirketlerine teşvik veren özel bir şirkete dönüştürmek istiyor. Trump günün sonunda işçi sınıfını dinlemek, hiç değilse  manipüle etmek zorunda, Musk ise sıradan Amerikalıları görmüyor, umurunda değil, hepsi teknofeodal düzende verilerini sömürdüğü birer serf, modern köle.

Trump kuvvetler ayrılığının ayarını bozmak istiyor, Musk ise bu denklemin içinde değil, sadece devletin kuvvetler ayrılığını değil, devleti yıkmak istiyor. Trump seçimle belirlenen yürütmeyi yasama ve yargı karşısında genişletmeye çalışırken, Musk yürütmeyi kukla haline getirmeye çalışıyor, ipler ise tabii ki Silikon Vadisinin çılgın teknobrolarının elinde.

Bu yüzden Elon Musk, Trump’tan daha tehlikeli.

Ahir zaman; sen nelere kadirsin!

Musk karşısında “yiyin birbirinizi” demek kolay da “yetmez ama Trump” demek pek can sıkıcı.