Nice’teki 3’üncü BM Okyanus Konferansı’nda 9 Haziran’da konuşan Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis “Yunanistan’ın ilk iki deniz parkının kurulmasına ilişkin yasal işlemlerin Haziran ayı içerisinde başlayacağını” açıklamıştır.
Yunan Başbakan bu konuda şunları söylemiştir:
“Yunanistan’ın ulusal düzeyde deniz koruma konusunda çok önemli bir adım attığını duyurmaktan mutluluk duyuyorum. Bu ayın sonundan önce, ilk etapta İyon Denizi’nde ve Ege Denizi’ndeki Güney Kiklad Adaları’nda olmak üzere, iki yeni ulusal deniz parkı oluşturmak için yasal süreci başlatacağız. Bundan sonra daha fazlası da gelecek.
“Yeni parklarla karasularımızdaki deniz koruma alanlarımızı katlanarak artıracağız: Bu parklar tamamlandığında, 2030’daki 30×30 hedefinden çok önce yüzde 30 eşiğini önemli ölçüde aşacağız. Ve tabii ki tüm deniz parklarımızda dip trol avcılığını yasaklayacağız.”
“Ve elbette bununla da yetinmeyeceğiz: Tüm deniz koruma alanlarımızın etkin bir şekilde korunmasını, bunların sadece ‘kâğıt üzerinde parklar’ olmamasını sağlamak için kapsamlı önlemler alıyoruz.”
Türkiye: hukuki sonucu yok
Hatırlanacağı üzere Yunanistan Dışişleri Bakanlığı 2024 Nisan ayında yaptığı açıklama ile 16-17 Nisan 2024 tarihlerinde Atina’da düzenlenen “Okyanuslarımız Konferansı” sırasında biri Ege Denizi’nde diğeri İyon Denizi’nde iki yeni Deniz Parkı ilan edeceğini duyurmuştu.
Dışişleri Bakanlığımız 9 Nisan 2024 günü yaptığı açıklama ile Yunanistan’ın bu açıklamasına ikaz edici kesin ifadelerle tepki göstermişti.
Dışişleri Bakanlığımız açıklamasında diğer hususlar meyanında şunları da vurgulamıştı:
“Ege sorunlarını ve egemenliği uluslararası anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş bazı ada, adacık ve kayalıkların statüsüne ilişkin hususları kendi gündemi çerçevesinde kullanmamasını Yunanistan’a tavsiye ederiz.
AB dahil üçüncü tarafları da Yunanistan’ın çevre programlarına yönelik siyasi hamlelerine alet olmaması konusunda ikaz etmek isteriz.
Söz konusu Deniz Parklarının Ege Denizi’nde iki ülke arasındaki sorunlar bağlamında hukuki açıdan hiçbir sonuç doğurmayacağını yineleriz.”
Yunanistan’ın 6 mil denemesi
Millî Savunma Bakanlığımızın kaynakları da Yunanistan’ın Deniz Parkı ilan etme girişimi hakkında “Bakanlık olarak Ege Denizi’nde hak, alâka ve menfaatlerimizi korumak ve Yunanistan’ın tek taraflı statü oluşturma çabalarını engellemek maksadıyla teyakkuz halinde bulunmaktayız” ifadelerini kullanmışlardı.
Türkiye’nin bu uyarıcı açıklamalarına rağmen Başbakan Mitsotakis Atina’da düzenlenen “9’uncu Bizim Okyanusumuz Konferansı’nda” 18 Nisan 2024 tarihinde yaptığı açış konuşmasında “Biri İyonya’da diğeri Ege’de olmak üzere iki adet ilave deniz milli parkı kuracağız. Böylece deniz koruma alanlarımızın büyüklüğü yüzde 80 artacak ve karasularımızın yaklaşık 1/3’ünü kapsayacak” açıklamasını yapmakta beis görmemişti.
Mitsotakis son açıklamasoyla de Deniz Parkı uygulamasına ilişkin yasal düzenlemeleri bu ay içinde başlatacaklarını uluslararası camiaya duyurmuş olmaktadır.
Egemenlik hakkı doğurmasa da…
Bu konuda geçen yıl kaleme aldığım “Yunanistan’ın Ege’de Deniz Parkı Kurması tehlike çanıdır” başlıklı yazımda paylaştığım bilgiler ve görüş görüşlerim bugün için de geçerlidir.
Yunanistan Atatürk döneminden başlayarak Türk – Yunan ilişkilerinde zaman zaman hâkim olan yumuşak havaları hep kendi hakimiyet alanlarını Türkiye aleyhine genişleten veya genişletmesine yardım edecek adımları fiilen atmaktan veya atma teşebbüsünde bulunmaktan kaçınmamıştır.
Deniz Parkı uygulaması Ege’de mutlak egemenlik hakkı doğurmasa dahi Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki nüfuz alanını Türkiye aleyhine genişletmiş olacaktır. Türkiye’nin Ege’deki hareket alanına çeşitli faaliyetler itibariyle kısıtlama getirmiş olacaktır.
Yunanistan’ın Türkiye ile işbirliği imkânlarını aramadan “Deniz Parkı” ihdasına girişmesini, Ege’de karasularını şimdiki 6 mil sınırının ötesine genişletme tasarımının istikametinde deneme veya nabız yoklama mahiyetinde atılmış bir adım olarak değerlendirmeğe temayül ediyorum.
İyimserlik için erken
Böyle düşünürken Yunanistan’ın karasularını 6 milin ötesinde genişletme tasavvurunun gerekçesini “uluslararası teamül hukuku kaidelerine” ve özel olarak Türkiye’nin taraf olmadığı 1982 tarihli “BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne” [UN Convention on the Law of the Sea (UNCLOS)] dayandırdığını ve Yunanistan’ın Deniz Parkı hakkındaki açıklamalarında da aynı referansları kullandığını dikkate alıyorum.
Son iki yıldır iki ülkenin devlet adamları –Yunanistan’ın önceki Dışişleri ve şimdiki Savunma Bakanı Nikos Dendias hariç- kamuoyunda Türk – Yunan ilişkilerine ilerisi için umut veren yumuşak bir havanın hâkim olduğu kanaatini uyandıran demeçler vermektedirler. Bununla beraber, Yunanistan’ın yumuşamaya, dostluğa dair söylemlerini destekleyen somut adımları henüz sahada görülmüş değildir.
Özellikle son bir yıla yakın zamandır Türk – Yunan münasebetleri hakkında basında çıkan haberleri alt alta getirdiğimde, Yunanistan’ın tutum ve davranışlarında ve hatta söylemlerinde Türkiye’ye karşı bir pervasızlık, bir tavır koyma havasının hâkim olmaya başladığını müşahede ediyorum.
Bugünlerde Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde iyimser olmak için değil, karamsarlığa kapılmaya başlamak için fazla sebep bulunduğunu düşünüyorum.
Somut adım yok
2024 yılının son aylarında, Türkiye ile Yunanistan arasındaki Altıncı Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısının 2025’in ilk aylarında yapılacağı resmî ağızlarca söyleniyordu. 2025’in 6’ıncı ayının ortasına doğru ilerliyoruz. Bu toplantının ne zaman yapılacağı henüz açıklanabilmiş değildir.
Türkiye öteden beri, birlikte NATO’ya üye olduğumuz Yunanistan ile iyi komşuluk ilişkisi içinde bulunmayı tercih eden bir dış politika takip etmiştir. Bununla beraber, Türkiye’nin dostluk ve işbirliği tercihi bu vakte kadar Yunanistan siyaset kurumuna Türkiye hakkında hâkim saplantılar, peşin hükümler sebebiyle gerçekleşememiştir.
Bugünlerde gerçekleşebileceğine dair bir belirti bulunduğunu sanmıyorum.
Günümüzde Türkiye’nin Avrupa’nın savunma düzeninde önemli bir yeri olduğunu değerlendiren, dillendiren düşünürlerin, siyasetçilerinin varlığına şahit oluyoruz.
AB savunma fonlarına engel
Ama, yine günümüzde AB üyesi komşu Yunanistan’ın, hem de Türkiye ile “yumuşama sürecinin” yaşandığının söylendiği bir dönemde, Avrupa Birliği’nin 150 milyar Euroluk yeni savunma finansmanı mekanizmalarından aday ülkelerin de yararlanması için yapılan tartışmalarda, bu konuda Türkiye’ye karşı “veto” kullanmaktan söz ettiğine dair haberleri okuyoruz. Haberlerde Yunanistan’ın, Türkiye’nin Ege’de karasularının 6 milin ötesine genişletilmesini “savaş sebebi” (casus belli) sayan tutumunu değiştirmediği takdirde AB savunma fonlarına erişimine izin vermeyeceğini ilân ettiği bildirilmektedir.
Yunan siyaset kurumu, Türkiye ile dostluk, iyi komşuluk, işbirliği ilişkisi kurmanın Yunanistan’ın öz çıkarlarına uygun düştüğünü görüp, idrak edinceye kadar Türkiye ile Yunanistan arasında arzu edilen “iyi komşuluğa” götürecek ilişkilerde gerçek bir “yumuşamanın” varlığından söz etmek sanırım mümkün olamayacaktır.