AK Partinin nereden nereye geldiğinin bir örneği daha…

AK Parti’nin nereden nereye evrildiğinin mukayesesini yapabileceğimiz örneklerle artık daha sık karşılaşıyoruz. İyi de oluyor. En son örnek şarkıcı Linet üzerinden ortaya çıktı.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Bostancı’nın sosyal medya hesabından şarkıcı Linet’in konserinin iptal edilmesine tepki gösterdi, sağduyu tavsiyesinde bulundu, dedi ki:

“Ses sanatçısı Linet’i beğenir ya da beğenmezsiniz, fakat İsrail zulmüne gösterilecek tepkinin adresi Linet’in konseri olamaz. Bu tür kastını aşan eylemlerin Filistinlilere faydası değil zararı var. Kaynağı ancak ve ancak kabilecilik olan konser engellenmesi asla kabul edilemez.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başdanışmanlarından Oktay Saral sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanına Prof. Bostancı’yı ihbar ederek “istifasının alınmasını” ve hakkında “tahkikat” yapılmasını istedi.

Prof. Bostancı’nın sözlerinin masum olmadığına hükmeden Başdanışman Saral diyor ki:

“Hayırdır Naci Bostancı! Gazze’de ve dünyanın birçok ülkesinde yapılan vahşete gıkın çıkmayacak, sessiz kalacaksın; ancak Siyonist bir şarkıcı sözüm ona mağdur olmuş gibi ciyaklayacaksın! Sana ne Linet’ten! Bu sözler asla masum olamaz. İstifası alınmalı ve tahkikat yapılmalıdır.”

***

Kim Oktay Saral?

Beştepe’de Cumhurbaşkanı Başdanışmanı. Yani etkili bir makamda görevli. İsrail’in Gazze’de işlediği vahşeti engellemeye yönelik adımların atılmasına öncülük yapabilecek, etkili adımlar atılmasını sağlayabilecek bir pozisyonda.

Sert bir açıklama yaptığında sadece ülkemiz medyasında değil uluslararası medyada yankı bulabilir. Dünyadaki mazlumlar için adımlar atılmasını sağlayabilecek raporlar hazırlayabilir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a fikirler verebilir, sunumlar yapabilir. Bu konuda çalışmalar yapabilir…

Bu durumda Gazze ve dünyanın birçok mazlum ülkesinde yaşanan vahşetler konusunda kendisinin neler yaptığını sormak hakkımız.

Gazze’de vahşet sürerken iktidarın İsrail ile olan ticari ilişkileri konusunda başdanışman olarak Cumhurbaşkanı’na hangi tavsiyelerde bulunduğunu, hangi araştırma raporlarını yazdığını sormak da hakkımız. Açıklasa ve bizler de teşekkür etsek değil mi?

Ya da Gazze ve dünyanın birçok ülkesinde yapılan vahşete kendisinin gıkının çıktığı açıklamalardan birer örnek gösterse…

Elbette bunları yapmak için kendisinin o başdanışmanlığa, birikimiyle, hakkıyla gelmiş olması lazım. Çünkü bir danışmanda olması gereken en önemli vasıf bilgi, birikim, tecrübe, feraset sahibi olması ve elbette ki görüşlerini etkili bir şekilde kullanabilmesi için kraldan bağımsız düşünebilme özgürlüğüne, özgüvenine ve ikna kabiliyetine sahip olması gerekir.

Danışman demek kralın/padişahın/devlet başkanının düşüncelerini onaylayan veya tekrarlayan değildir.

Bilakis gerektiğinde fikir ve görüşleriyle danışmanlık yaptığı kişiyle çatışan kişidir. Bunun için de hakim olduğu alanlarla ilgili kendini yenilemesi, on adım ileride olması gerekir.

Yerlilik ve millilik kavramını önemsendiği için Oktay Saral’a Osmanlı’da Şeyh Edebali, Akşemsettin Hazretleri gibi danışmanların da olduğunu hatta padişahlar ile bu danışmanları arasında hem güven hem de hürmet, saygı ilişkisi olduğunu söyleyelim.

Ama aynı Osmanlı’da bir de hiçbir vasfa, yeteneğe bilgiye sahip olmadan danışman olan ve tarihe dalkavuk olarak geçen, tek yeteneklerinin padişahı eğlendirmek, gerçekleri perdeleyip alkış tutmak olduğunu da söyleyelim. Hükümdarlar zaman zaman kendilerini eğlendirecek, ihtiyaç olduğunda iki lakırdı edecek kafa dengi kişilere de ihtiyaç duymuşlardı. Bu danışmanlarla ilgili onların trajikomik durumunu anlatan “patlıcan hikayesi” ise meşhurdur…

Sanırım film de burada kopuyor zaten… Çünkü Oktay Saral zaten o makama bilgisiyle, birikimiyle gelmediğini gayet dürüst bir şekilde kendisi söylüyor:

“Ben hamdolsun hep şunu diyorum: Ben hak ederek Cumhurbaşkanı başdanışmanı olmadım. Allah’ın lütfu, Tayyip Erdoğan’ın takdiriyle geldim. Benim yerimde olabilecek çok daha kıymetli çok daha değerli insanlar var.” ( TV100- 3 Mart 2025)

***

Peki Naci Bostancı kim?

Prof. Naci Bostancı bir bilim insanı, siyaset bilim hocası. Mümtaz Turhan - Erol Güngör çizgisinde demokrat bir milliyetçidir. Cumhuriyet tarihi üzerine kitapları var. Kimseden milliyetçilik vaazı almaya ihtiyacı yok. Onun “Bir Kolektif Bilinç Olarak Milliyetçilik” adlı kitabını okuyanlar, Kürt meselesi değil, birçok konuyu ve bu arada birleştirici bir milliyetçiliğin nasıl olabileceğini öğrenmiş olurlar. “Türkiye etnik sorunu olan ama sosyolojik entegrasyon düzeyi yüksek bir toplumdur” diye yazar, kitaplarında.

Bostancı bu kitabında şunu da yazıyor:

“Yasaklama çoğu zaman bunu uygulayan otoritenin arzusu hilafına bir durum yarat potansiyeli taşımaktadır." (Sf. 96)

Binlerce öğrenci yetiştirdi, binlerce kişinin hocam dediği, saygı duyduğu bir bilim insanı.

AK Parti sayesinde bir şey olmadı, AK Parti sayesinde itibar kazanmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan sayesinde “bir şey” olmadı. Prof. Bostancı bilakis bilgisiyle, birikimiyle, tecrübesiyle AK Parti’ye artı değer olmuş, kendi itibarından AK Partiye itibar katmış isimlerden.

Bilgileriyle birikimleriyle yetenekleriyle AK Parti’ye güç ve itibar katan her biri ayrı bir değer olan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Cemil Çiçek, Beşir Atalay, Bülent Arınç, Ömer Dinçer, Sadullah Ergin, Hüseyin Çelik, Nihat Ergün gibi isimlerden biri de Bostancı.

Bir bu isimlerin yer aldığı AK Parti dönemine bakın…

Bir de “Erdoğan olmasa bizler hepimiz bir hiçiz” diyen kişilerden oluşan AK Parti dönemine bakın…

Her şey yeterince açık…

Fazla söze hacet yok her şey ortada…

***

Oktay Saral’ı anlarım anlamasına da ben köşesinde “Eski Akepeli, eski vekil, eski meclis bilmem nesi, yeni rektör, Şalom yazarı” diyerek güya aklınca Prof. Naci Bostancı hocayı aşağılamaya kalkışan İsmail Kılıçarslan’ı anlayamadım. Şu sözleri “Tayyip Bey zamanında iktidarın bütün nimetlerinden yararlanıp, Tayyip Bey sonrası dönemde de ‘pembeliğine bir şey olmasın’ diye vaziyet alıyor” diye herhangi bir iktidar gazetecisinin yazmasını anlarım ama Kılıçarslan’ın yazmasını anlayamam, yakıştıramam.

Prof. Naci Bostancı hocanın AK Parti döneminin nimetlerinden nimetlenme meselesinde son sırada bile sayılmayacak bir isim olduğunu sanırım en iyi bilen isimlerden biridir Kılıçarslan.

AK Parti sayesinde itibar kazanmış, milletvekili olmuş, gazeteci olmuş, rektör olmuş, akademisyen olmuş biri olsaydı Naci Bostancı… Sosyal medya hesabından öyle bir açıklamayı zaten yapamazdı…

AK Parti milletvekili olmadan önce yazdığı kitaplarındaki çizgisini, milliyetçilik, vatandaşlık ve insan hakları konusundaki görüşlerini savunarak milletvekilliği yaptı… Kendisi aday olmayı istemeyerek siyasetten ayrılıp üniversiteye döndü.

Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan da Yahudi vatandaşlarımızın dini bayramını kutlamıyor mu?..

Bostancı’nın ortaya koyduğu da aynı “vatandaşlık” anlayışı değil mi?