Özgür Özel’in, Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı konusundaki açıklamalarını takip etmek için yapay zekâya müracaat ettim; “S.O.S” verdi. Bir günde üç ayrı açıklama yapıyor.
Silivri kapısına dayanıp, “Ekrem İmamoğlu’nun kendisi bile bu vakitten sonra cumhurbaşkanı adaylığından çekilemez” diyor. Bu açıklamanın üzerinden 24 saat geçmeden “Eğer İmamoğlu bundan sonraki süreçte hâlâ içeride olmaya devam ederse, seçimden sonra parlamenter sisteme geçilir. Cumhurbaşkanı Yavaş, başbakan İmamoğlu olur” diyor.
Mansur Yavaş bu açıklamayla umutlanıp harekete geçmeye kalkınca bu kez, “A, B, C, Z planımız Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığıdır. Nokta” diye açıklama yapıyor.
Hangisine inanacağımızı şaştık. Özgür Özel’in birbirine zıt açıklamalarını takip etmekten başımız döndü.
İMAMOĞLU RAHATSIZ OLMUŞ
Ekrem İmamoğlu’nun da kendisini Silivri’ye gömen ve cumhurbaşkanı adaylığının resmen bittiğini ilan eden bu açıklamadan çok rahatsız olduğu söyleniyor. CHP kulislerinde Özgür Özel’in bunun üzerine bir düzeltme yapmak zorunda olduğu konuşuluyor.
Bu kez Mansur Yavaş tekrar yerine oturuyor.
KARIŞTIRICI
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı büyük bir mikserin içine atmış, karıştırdıkça karıştırıyor. Sonunda ne çıkacak biliyor musunuz? Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın posasını çıkardıktan sonra yıpranmamış olarak ayakta sadece kendisi kalacak. Cumhurbaşkanı adaylığını ilan edecek.
Bu oyunun adı rakip eksiltmektir. Özgür Özel ustaca rakiplerini bir bir devre dışı bırakıyor.
Sadece rakiplerini tasfiye etmiyor, aynı zamanda CHP’yi de yıpratacak bir sürecin içine sokuyor.
RÜZGÂR TERSİNE DÖNER
Diyeceksiniz ki ‘Sen ne anlatıyorsun; CHP aldığı rüzgârla birinci parti oldu’. CHP’nin oyları yüzde 35’e dayandı. Özgür Özel, yüzde 70’lerden söz etmeye başladı. Doğru, CHP, Ekrem İmamoğlu üzerinden bir rüzgâr aldı ama dikkat edin bu rüzgâr dinmeye başladı. Yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma davaları ilerledikçe bu rüzgâr tersine döner.
“Bantçı siyaseti”yle, “jammer”lı otel buluşmalarıyla CHP’yi iktidara taşıyamazsınız. Bizim milletimiz mağdurun yanında yer alır ama hırsızın yanında yer almaz.
BUMERANG ETKİSİ
Mahkeme sürecinde itiraflar gelmeye başladıkça, yolsuzluklar ortaya çıkmaya başladıkça, bu rüzgâr tersine döndüğünde o zaman bumerang etkisi yapıp CHP’yi vuracak. Çünkü Özgür Özel, yolsuzluk iddiaları ile CHP’nin arasına mesafe koymadı.
Özgür Özel, CHP’yi büyük bir çamaşır makinesi haline getirdi. Ekrem İmamoğlu ve ekibinin kirli çamaşırlarını yıkamak için...
Gazetecilik soru sormaktır.
CHP’nin tek görevi Ekrem İmamoğlu’nun kirli çamaşırlarını yıkamak mı?
CHP’nin görevi Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluklarını savunmak mı?
CHP’nin görevi Murat Ongun’un dağıttığı ihalelere kılıf uydurmak mı?
CHP’nin görevi ‘kelle koparan’ Fatih Keleş’in, İmamoğlu’nun kasası olduğu iddia edilen Ertan Yıldız’ın işadamlarıyla pazarlıklarını savunmak mıdır?
CHP’nin görevi sıvacıdan milyoner yaratan Ekrem İmamoğlu sisteminin bekçiliğini yapmak mıdır?
HALKIN PARTİSİYDİ
Hani CHP halkın partisiydi, yoksulun partisiydi... Halk nerede? Lüks otellerde yapılan ihale pazarlıklarında mı, dağıtılan ihalelerde mi, bankalarda çıkan gizli kasalarda mı, evlerde çıkan milyon dolarlarda mı?
Dayanışma iyidir. Ama yolsuzluklarla, para kasalarıyla, bantlanan kameralarla, jammer’lı görüşmelerle dayanışma olmaz.
Özgür Özel canhıraş bir şekilde bunları savunarak kirli ilişkiler ağının CHP’nin üstüne yapışmasını sağladı. Erdoğan şimdiden, “bantçı siyaset” diye vurmaya başladı. Bu işin siyasi faturası sonunda CHP’ye çıkar.
PERVİN BULDAN’IN SIRRI SÜREYYA ÖNDER’E SESLENİŞİ
Bugün köşemin bu bölümünü Pervin Buldan’ın gerçek bir dost olarak Sırrı Süreyya Önder’e yürekten yaptığı seslenişe bırakıyorum:
“Çok yaralısın biliyorum. Kalbin yaralı, yüreğin yaralı, beynin, bedenin yaralı. 15 Nisan akşamı geçirdiğin kalp krizi değil seni yaralayan, bunu da biliyorum. En son 7 ay önce bir daha, yeniden barışa çıkan yola girdiğimiz zaman başladı ağrıların. ‘Bir Türk, bir Arap; Kürdün barışını sağlayamaz’ diyenlere inat ‘Aman Başkanım geri dönüş yok’ dedin. Oysa aslında sen Türk, ben de Kürt’tüm... Sen yüreğinin içine barışı yerleştirmiştin. Türk’ü, Kürt’ü, Ermeni’yi, Alevi’yi, Lazı, Çerkez’i, kadınları, çocukları koymuştun yüreğinin tam ortasına. 85 milyonu yerleştirmiştin. Oysa ne fark ederdi ki gönlünü, ömrünü barışa adayanın Türk ya da Kürt olması. Ben daraldığımda ‘Rahat ol Başkanım ben hallederim’ diyordun. Şimdi ben sana diyorum, sen iyileşmene bak ben hallederim. İki omzunun üstüne benim de yükümü koymuştun. Şimdi ben senin yükünü omuzlarıma aldım. Sen şimdi hastanenin -3’üncü katında, yoğun bakımda yaralı bedeninle yatıyorsun. Barışa giden yola birlikte baş koyduk. Seninle tamamlayacağız. Bu yolda beni, bizi yalnız bırakmayacağını biliyorum. Gerçekleşecek olan barış, senin güzel yüreğine merhem olacak. Hadi uyan, yola devam Sırrı Başkanım.”