Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 19 Mart operasyonuyla neler umduğunu tahmin etmek pek zor değil, neler bulduğuysa ayan beyan ortada. Sırayla gidelim:
İmamoğlu’nun gücüne güç kattı: Erdoğan sandıkta yenmekte zorlanacağını düşündüğü Ekrem İmamoğlu’nu yargı yoluyla tasfiye etmeye kalktı. Erdoğan’ın ona yapıştırmaya çalıştığı “yolsuzluklara bulaşmış”, üstüne üstlük “terörle iltisaklı” damgaları tutmadı, hatta ters tepti. Evet, an itibariyle diploması elinden alınmış, hapisten ne zaman çıkacağı belirsiz bir İmamoğlu söz konusu. Ama bu İmamoğlu 19 Mart öncesine göre çok daha güçlü. Örneğin “İmamoğlu sandıkta Erdoğan’ı yenebilir mi?” sorusu artık rafa kalktı, bunu da Erdoğan yaptı.
Özgür Özel’den bir lider yarattı: Erdoğan, 31 Mart yerel seçimlerinin ardından “normalleşme/yumuşama” süreçlerinde yakından tanıdığı CHP Genel Başkanı’nın 19 Mart krizini yönetmesinin mümkün olmayacağını ummuş ve hesaplamıştı ama Özel, başta Erdoğan olmak üzere herkesi şaşırttı. Erdoğan’ın son konuşmalarının neredeyse tamamında Özel’e cevap yetiştirmeye çalışması inisiyatifin Özel’de olduğunun kanıtı.
“Milli irade” kavramını CHP’ye hediye etti: Erdoğan’ın “darbe” ve “cunta” suçlamalarını savuşturmak için elinden geleni yapması hiç şaşırtıcı değil. Zira “milli irade” kavramı Türkiye’de sağın hep en büyük silahı olmuş, bu sayede çoğunluğu kontrol etmiştir. Ama 19 Mart ile birlikte bu kavramı CHP büyük bir iştahla benimsedi. Sonuçta sırtını devlete dayayan Erdoğan ile millete dayayan İmamoğlu görüntüsü ortaya çıktı. Bunun Türkiye siyasi hayatında nasıl bir kırılma anlamına geldiğini önümüzdeki süreçte daha iyi ve yakından göreceğiz.
CHP’nin kenetlenmesini sağladı: Özel’in beceriksizliğine ek olarak CHP içindeki muhaliflerin fırsattan istifade kazan kaldırmasını bekleyen, onların önünü açmak için CHP’ye kayyum silahını hazırlayan Erdoğan, hem Saraçhane’de ana muhalefetin toplumsal muhalefetle buluşması, hem de Özel’in 6 Nisan’da olağanüstü kurultay kararı almasıyla neye uğradığını şaşırdı. Kurultay sonucu, Erdoğan’ın beklediğinin aksine, CHP’nin dağılmak bir yana Özel ve İmamoğlu etrafında tek vücut olduğunu gösterdi.
CHP’nin önseçimini referanduma dönüştürdü: Normal şartlarda CHP üyelerinin yüzde kaçının katılacağının bile pek merak edilmediği cumhurbaşkanlığı adaylığı ön seçimi, 19 Mart operasyonu sayesinde tüm partinin seferber olmasına, bunlara ek olarak o yaratıcı “dayanışma sandıkları” fikriyle yaklaşık 15 milyon parti üyesi olmayan vatandaşın da sandıklar önünde kuyruk oluşturmasına neden oldu.
CHP’yi toplumsal muhalefetle buluşturdu: Erdoğan’ı en çok öfkelendiren hususlardan biri de 19 Mart’ın hemen ardından, başta gençler olmak üzere iktidardan memnun olmayan insanların Saraçhane ve Maltepe’ye akın etmesi oldu. Yoğun genç katılımına ve bariz provokasyon girişimlerine rağmen protestoların barışçıl bir şekilde gelişmesi de herhalde hesapta olmayan bir şeydi.
Diğer muhalefet partilerini iyice silikleştirip CHP’yi iyice öne çıkardı: Muhalefetin parçalı yapısı Erdoğan için hep memnuniyet verici olmuştur. Öte yandan Altılı Masa deneyiminin de bir fiyaskoyla sonuçlanması muhalefetin ittifakının o kadar da kolay bir şey olmadığını gösterdi. Fakat, 19 Mart’la birlikte diğer muhalefet partilerinin—yöneticileri tam anlamıyla olmasa da—tabanlarının büyük kısmı CHP ile birlikte seferber oldu. Nitekim son kamuoyu yoklamaları CHP’nin 31 Mart 2024’tekine yakın, yani yüzde 30’un üzerinde oy alabileceğini gösteriyor.
Cumhur İttifakı’nı sarsttı: 19 Mart sonrası Bahçeli’nin hasta yatağından yaptığı açıklamaların önemli bir kısmında çözüm sürecinin sıkıntıya girmesinden endişelendiği anlaşılıyordu. Erdoğan’ın da konuşmalarında Cumhur İttifakı ve Bahçeli’ye alışılmışın ötesinde yer ve önem atfetmesi de ortaklar arasındaki ilişkilerin pek yolunda gitmediğinin işaretiydi. Perşembe günü Külliye’deki buluşmanın Erdoğan-Bahçeli ittifakını kurtarmaya yetip yetmeyeceğini kestirmek güç.
Kürt hareketinin elini güçlendirdi: Kandil’in 19 Mart sonrasında uzun bir süre sessizliği tercih etmesi Kürt siyasal hareketinin yaşananlardan pek de şikayetçi olmadığının, hatta tam tersine memnun olduğunun göstergesiydi. Artık, 19 Mart öncesinden daha zayıf, dolayısıyla pazarlık gücü azalmış bir Erdoğan var karşılarında. PKK’nın, iktidarın umduğu gibi silah bırakma ve fesih kongresini aceleye getirmemesi pekala ihtimal dahilinde.
Şimşek ve programı büyük darbe yedi: 19 Mart yabancı, ama özellikle yerli yatırımcı alabildiğine ürküttü. Öte yandan, Merkez Bankası’nın biriktirmiş olduğu döviz rezervleri ciddi biçimde eridi. Bunlara ek olarak kendisine bağlı olan MASAK’ın raporlarının iktidar trolleri tarafından ortalığa saçılması Mehmet Şimşek’i iyice zor durumda bıraktı.