Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘silkeleyin’ talimatının ardından yargının devreye girerek ‘yolsuzluk ve rüşvet’ suçlamasıyla CHP’li belediyelere yönelik başlattığı soruşturmalar kamuoyunda haklı olarak ‘yolsuzluğu yapan sadece CHP’li belediyeler mi’ sorgulamasını başlatmıştı.
İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarının tutuklanmasıyla birlikte kamuoyunun gözü tamamen iktidara döndü, AK Parti CHP’yi kıskaca alacağım derken yüzbinlerce insan meydanlara inerek AK Partiyi kıskaca aldı; “AK Partili Belediyelerde hiç mi yolsuzluk, rüşvet, haksız kazanç yok” sorusuna cevap vermesini istiyor.
İktidar bu soruya yanıt olarak günlerdir İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın Kasım 2024’te Meclis’teki bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmayı, verdiği rakamları servis ediyor.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken CHP’li milletvekili Veli Ağababa’nın “AK Partili, MHP’li belediyelere farklı uygulama, CHP’li belediyelere farklı uygulama. Bu milletin iradesine bir darbedir” sözlerine Bakan Yerlikaya’nın yanıtı şöyleydi:
“1701 şikayetin 176’sına soruşturma izni verilmiştir. Soruşturma izni verilenlerin 59’u AK Parti, 58’i CHP, 21’i MHP, 7’si İYİ Parti, 10’u HDP ile ilgilidir.” (20 Kasım 2024)
Yerlikaya’nın bu açıklaması 21 Kasım 2024 günü iktidar medyasının tamamında büyük puntolarla ve tek ağızdan “En çok AK Partili belediyeler için soruşturma izni verildi” başlığı ile haber oldu.
***
İmamoğlu’nun “yolsuzluk ve rüşvet” suçlamasıyla tutuklanmasının ardından oluşan tepkiler üzerine iktidar kanadı Bakan Yerlikaya’nın bu açıklamasını yeniden servis etmeye başladı.
İktidara yakın bir gazeteci arkadaşımızın şu satırlarını gülümseyerek okudum. Diyor ki: “Bu dağılıma bakıldığında Hükümete bağlı olarak faaliyet yürüten İçişleri Bakanlığı’nın herhangi bir ayrım gütmeden, belediyelerin hangi partiye ait olduğuna bakılmaksızın objektif ve adil bir şekilde yaklaştığı sonucuna rahatlıkla ulaşılabilir. Bu böyle iken, CHP belediyelerinin üzerine üzerine gidilirken iktidara ait belediyelerin soruşturmalardan korunduğu tezi ne kadar anlamlı, bunu düşünmek lazım.”
Bu satırların devamında soruşturma izni verilen 59 AK Partili belediyenin akıbeti hakkında bir bilgi yok elbette. Olsaydı o bilgileri de paylaşırdı.
Mevzu soruşturma izinin verilmesi değil, sonrası önemli. İzin verildikten sonra ne olmuş? O soruşturma izni nasıl neticelenmiş mesela?
Gerçekten yapılan şikayetler üzerine, 2024 yılında 59 AK Partili belediye hakkında İçişleri Bakanlığı soruşturma izni vermiştir.
Bakan Yerlikaya’nın bu konuşmasının üzerinden 5 ay geçmiş. Bakanlık veya valilik tarafından savcılığın soruşturma yapması için izin verilen 59 AK Partili belediyeden kaç tanesi hakkında ne ölçüde soruşturma yapıldı? 59 AK Partili Belediyeden kaç tanesi hakkında iddianame hazırlandı? Kaç tanesi hakkında dava açıldı?
Savcılık soruşturma izni verilen 59 AK Partili Belediyeden kaç tanesinin kapısına bir teröriste baskın yapar gibi şafak vakti kolluk kuvveti gönderdi? Var mı bir AK Partili belediye başkanı ‘yolsuzluk ve rüşvet’ suçlamasından dolayı koluna kelepçe takılarak evinden alınan? Koluna kelepçe takılmış halde görüntüleri servis edilen?
Hakim karşısına çıkan, hakimin “tutuklu yargılama” kararı verdiği bir tane AK Partili belediye başkanı, AK Partili Belediye Meclis üyesi var mı?
***
Bu ülkede bu yargı sisteminde AK Partili bir belediye başkanını evine şafak operasyonu düzenlemesine imza atan bir savcının akıbeti ne olur? İlgili savcının iddianamesini kabul eden hakimin başına ne gelir?
Görev yerinden sürülmeyi göze almadan hangi savcı ve hakim bu işlemleri yapabilir?
Görülüyor ki, mesele “En çok AK Partili belediyeler hakkında soruşturma izninin verilmesi” değildir.
59 AK Partili belediye değil 200 tane AK Partili Belediye hakkında soruşturma izni verilse ne olur? Soruşturma izni göstermelik olduktan sonra…
Rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, görevini kötüye kullanma gibi suçlardan savcılar şikayet ve iddiaları sonuna kadar soruştursun. Ama yargı yolsuzluğu, rüşveti yapanın partisine bakmadan harekete geçsin. Hakim yolsuzluk yapanın, rüşvet alanın, haksız kazanç sağlayanın partisine bakmadan hükmünü versin. Hakimin gözü kanunda olsun başka yere bakmasın.
Türkiye’de bu ortamın ve böyle bir hukuk güvenliğinin olduğunu kim söyleyebilir?
***
Bir parantez açmak istiyorum, aklıma gelmişken sorayım. Abdülhamit Gül’ün Adalet Bakanlığı döneminde HSK’nın bir savcı hakkında başlattığı bir inceleme vardı? Hani Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’a yaptığı etekli fotoğraf montajlarını sosyal medya hesabından paylaşan Samsun Cumhuriyet Savcısı hakkında bir “inceleme” başlatılmıştı, o ne oldu? Kaç yıl geçti aradan? Soruşturmanın başlatıldığını duyduk, neticesini duymadık. HSK nasıl bir işlem yaptı?
Bir soru daha: Ankara’da Mansur Yavaş’ın, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun döneminde müfettişlerin hazırladığı yoksuzluk dosyaları hakkında Bakanlık ve Savcılık ne işlem yaptı?
Parantezi kapatayım.
***
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç günlerdir “yargımızın bağımsız”, ülkemizin “hukuk devleti” olduğunu söylüyor. Gelişmiş demokrasilerde bir ülke göstersin ki o ülkenin adalet bakanı çıkıp sabah akşam ülkesinin hukuk devleti olduğunu söylemeye ihtiyaç duyuyor! On değil beş değil üç değil bir örnek vermesi yeterli.
Gösteremez. Çünkü zaten hukuk devleti olan, hukukun üstünlüğü ilkesinin hakim olduğu, yargının bağımsız ve tarafsız olduğu bir ülkenin adalet bakanının “ülkemiz hukuk devleti, yargımız bağımsız” açıklaması yapmasına gerek olmaz.
Ülkemiz gerçekten Adalet Bakanının söylediği gibi hukuk devleti olsaydı yargı suça bakardı, suçu kimin işlediğine değil.
Yargı bağımsız hareket etseydi, yargı bu derece siyasallaşmamış olsaydı, iktidar yargıyı sopa olarak kullanmamış olsaydı, siyaset yargıyı bu derece kuşatmamış olsaydı iktidar soruşturmalarla ilgili halkı ikna etmeye çalışmazdı.
Türkiye hukuk devleti olsaydı savcının başlatacağı soruşturmayı, mahkemenin vereceği kararı iktidar duyurmazdı.
Bu arada Adalet Bakanı Yılmaz Tunç “yargımız bağımsızdır, ülkemiz hukuk devletidir, bu soruşturmalarla iktidarımızın alakası yoktur” demeye devam ededursun. Partisinin TBMM Grup Toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan İBB hakkında devam eden soruşturmalar hakkında “Heybedeki büyük turplar daha dökülmedi. Ortaya saçıldıkları zaman bunların bırakın milleti kendi yakınlarının dahi yüzlerine bakacak yüzleri kalmayacak” açıklaması yaptı.
Erdoğan’ın ne demek istediği yakında anlaşılır, ortaya çıkar. Adalet Bakanı buna diyecek: “Türkiye hukuk devletidir, yargımız bağımsızdır?”