CHP’de taht, rant ve baht kavgası

Enteresan bir ülkeyiz, dünyada insanlar "temiz toplum" için sokaklara dökülürken, bizde tam tersi ülkenin ana muhalefet partisinin başını çektiği siyasi çevre, terör ve yolsuzluk iddiasıyla tutuklanan bir şüpheli için sokaklara dökülüyor.

Oysa İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın iddiaları dudak uçuklatıcı. Neler yok ki... Kamu ihalesine fesat karıştırma, hukuka aykırı kişisel veri toplama, rüşvet alma, hayali ihaleler, tehditle para toplama ve terörle ilişkili siyasilerle kent uzlaşısı yapma gibi onlarca suç iddiası var.

Bu tablonun sonucu da bir o kadar dudak uçuklatıcı: Kısa sürede yıldızı parlayan "elektrikçi, sıvacı" zenginler, iflasın eşiğinden dönen patronlar, kamu gücüyle siyaseti dizayn edip "kahraman" ilan edilen post truth siyasetçiler ve "şaibeli kurultay" iddiaları...

Her şey de MASAK raporları, vergi uzmanlarının incelemeleri, tanık ifadeleri ve HTS kayıtlarıyla belgeli. En vahimi de eski İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun "çıkar amaçlı suç örgütü" kurduğuna dair iddia.

Ama gelin görün ki, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisi ve sokağa dökülenler bu tabloya bakıp bambaşka bir fotoğraf görüyor, daha doğrusu görmek istiyor. Onlara göre, ortada ne yolsuzluk var ne de haksız zenginleşme, ne para gücüyle siyaseti dizayn etme var ne de terör örgütünün siyasi ayaklarıyla yapılan kent uzlaşısı. Dahası gelen tehlikeye görüp yolsuzluk iddialarını perdelemeye çalışan "tek adam"ın alelacele adaylık dayatması da yok.

Peki ne var?

Sadece kısa bir süre önce bizzat CHP'li Canan Kaftancıoğlu tarafından, "müteahhit kafalı ve şizofren" olarak suçlanan ama kendisini "kahraman" ilan eden bir siyasetçinin önünün kesilmesi var.

Oysa gerçeğin böyle olmadığını, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde nasıl bir çark kurulduğunu, kongre ve kurultayın nasıl "şaibeli" hâle getirildiğini en iyi CHP yönetimi ve siyasi aktörleri biliyor. Bildikleri için de bugün söz konusu yolsuzluk operasyonunu, kendi iç hesaplaşmalarını sonlandırmak için bir fırsat olarak değerlendirdi. Çünkü arka planda CHP içinde Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Kemal Kılıçdoroğlu arasında bitmeyen çok ciddi bir "taht, rant ve baht kavgası" vardı. Özel, İmamoğlu'nun "emanetçisi" konumundaydı, İmamoğlu ile Mansur Yavaş arasında da adı konmamış bir rekabet vardı ve hepsinin üzerinde de ne yapacağı öngörülmeyen bir Kılıçdaroğlu kılıcı sallanıyordu.

Partideki taht, belediyelerdeki rant ele geçirilmeden hiçbirinin "bahtı" açık olmazdı. CHP içinde yaşanan bu kördüğümü son terör ve yolsuzluk operasyonu çözdü. Böylece İmamoğlu devreden çıktı, Mansur Yavaş süreci doğru yönetemedi ve irtifa kaybetti, Kılıçdaroğlu ise bu gerilim ve kutuplaşma ortamında görünür olmaktan bile çekinir hâle geldi. Sürecin tek galibi ise Özgür Özel oldu.

Özel, tıpkı İmamoğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığını alelacele öne alması gibi "Şaibe yok" dediği kurultayı da 6 Nisan'a aldı ve yapabilirse CHP'nin yeni "tek adamı" olur.

Geriye bir tek şu sorunun cevabı kalıyor: Yolsuzluk ve terörle ilişkili iddiaları görmezden gelerek, kutuplaşmayı körükleyerek ve marjinal partilerin dilini kullanıp gençleri sokağa çağırarak yeni bir siyaset kurgulamak ve demokrasiyi inşa etmek mümkün mü?

Özel büyük bir şans yakalamış durumda, süreci doğru yönetebilir mi bilemem ama bu sürecin sonunun Gezi kalkışmasına benzeme ihtimali de var.