MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’teki partisinin grup toplantısında Öcalan’a yaptığı “Tecridi kaldırılsa gelsin TBMM’de DEM Parti’nin grup toplantısında konuşsun, terörün tamamen bittiğini ve örgütünün lağvedildiğini açıklasın” şeklindeki çağrıya epeyce şaşırmış, ertesi günü yazımın başlığından “Devlet Bahçeli Meclis’te Öcalan’ın elini de kaldırır mı?” diye sormuştum.
Bahçeli’nin başlattığı henüz ismi konulmamış sürece hem destek veren hem de Bahçeli’deki olumlu bile olsa değişimindeki nedeni, motivasyonu anlamaya yönelik sorular soran bir yazıydı.
MHP lideri Bahçeli önceki gün yaptığı açıklamada Öcalan’dan öyle bir bahsetti ki TBMM’de Öcalan’ın elini kaldırmış kadar oldu.
***
Mevzu malum…
Öcalan’ın 27 Şubat’ta örgütüne yaptığı “silahları bırakın” çağrısının Suriye’deki PYD/ YPG’yi de kapsayıp kapsamadığı sorusu günlerdir tartışılıyordu. Aslında tartışmayı başlatan YPG/SDG lideri Mazlum Kobani’nin Öcalan’ın çağrısının akabinde yaptığı “çağrı bize değil, PKK’ya” açıklaması oldu. (27 Şubat 2025)
Nitekim DEM Eş Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan da geçen hafta Meclis’te gazetecilerin sorularına verdikleri yanıtta “orayı bir netleştirelim” diyerek çağrının muhatabının PKK olduğunun, PKK’nın Türkiye merkezli olduğunun, YPG’nin Suriye’de olduğunu, Suriye’de ise farklı bir denklem olduğunun, dolayısıyla Öcalan’ın fesih çağrısını kendi kurduğu örgütüne yaptığının altını kalın kalın çizmişlerdi.
Aslında mesele çok basitti, Öcalan’ın durumu açıklaya kavuşturan iki cümle sarf etmesine bakıyordu.
Durumu netleştiren açıklama Öcalan’dan değil MHP lideri Bahçeli’den geldi; Öcalan’ın 27 Şubat tarihli fesih çağrısının PKK ile birlikte diğer bütün uzantı ve gruplarını açıkça bağladığını, PKK ile birlikte uzantı ve iltisak halindeki örgütleri riayet ve bağlılığının mecburi olduğunu söyledi.
Ama Bahçeli bütün bunları söylerken Öcalan için öyle bir tanım kullandı ki okuduğumda gözlerime inanamadım. Tekrar, tekrar okudum yine gözlerime inanamadım, diyor ki:
“YPG’nin ve buna benzer terörist oluşumların anılan çağrıdan muaf ve istisna olduklarını iddia etmeleri, çatlak ses çıkaranların bu mesnetsiz görüşü bir plan dahilinde paylaşmaları örgütsel ve kurucu önderliğin doğasıyla tamamıyla çelişkilidir. Terör örgütünü kuran feshini istemiştir. Bunun dışında zamana oynamak, ortamı bulandırmak, süregelen pozitif gündemi tahrif ve tahrik edici nitelikte top çevirmek, siyasi ve hukuki düzenleme taleplerine yoğunlaştırmak aymazlıktır.” (10 Mart 2025)
Aması, fakatı, lakini, lamı, cimi yok, PKK’lılar Öcalan’dan nasıl bahsediyorsa Bahçeli de aynı terminolojiyi kullandı, Öcalan’dan “PKK’nın kurucu önderi” diye bahsetti.
Bu söylemin bir adım ötesi, Öcalan’ın “Meclis’e gelip DEM grubunda konuşması” olsa gerek!
Şunun altını çizmekte fayda var Bahçeli Öcalan’dan 27 Şubat’a kadar “terörist elebaşı”, “terör örgütü elebaşı”, “İmralı” diye bahsediyordu. Aynı Bahçeli Öcalan’ın açıklamasına Öcalan’dan “PKK’nın kurucu önderi” diyerek bahsederek açıklık getirdi. YPG’ye “kurucu önderiniz sizin kendinizi feshetmenizi istiyor” diyerek seslendi ve Meclis’teki partileri ziyaret edecek olan DEM Parti’ye “Çağrıyı mı konuşacaklar, çürümüş zihniyete aracılık mı edecekler” ayarı verdi.
Bir tesadüf müdür bilemem, ama Bahçeli’nin bu açıklamasından sonra Kuzey Suriye’deki özerk PKK/YPG yönetimin lideri Mazlum Abdi ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara YPG’nin feshine ve özerk yönetimin sona ereceğine dair bir anlaşma imzaladılar. (10 Mart 2025) Böylece Öcalan’ın açıklamasının YPG’yi de bağladığı ortaya çıkmış oldu.
***
Bahçeli’nin hala hepimizi şaşırtıyor olması ilginç ama evet şaşırtıyor. Belli ki ahir ömründe, siyasi bir ikbal içerisinde olmadan, gerçekten bir devlet adamı hassasiyetiyle, ülkenin faydasına olacağına inandığı bir süreç yürütüyor, ki kendisinden geriye güzel bir şeyler kalsın, hayırla yad edilsin. Eylül 2024’e kadar kapatılmasını istediği, terörle suçladığı, maaşlarına el konulmasını istediği DEM Partilerle 1 Ekim’de tokalaşarak başlattığı “terörsüz Türkiye” sürecini tam da bu yüzden kıymetli buluyorum.
Hakkını teslim edelim ki kıymetli olan bir şey daha var.
Bahçeli’nin DEM Partililerle kurduğu ilişki.
Bugüne kadar hiçbir siyasi parti lideri DEM Partililerle Bahçeli kadar yakın, sıcak ve sevecen ilişki kurmamıştı.
Bahçeli hemen her gün bir DEM Partili siyasetçiyi arayarak konuşuyor, sohbet ediyor, sürece dair umut veriyor.
Hakkında AİHM’in “derhal tahliye edilmeli” nihai kararı bulunmasına rağmen hala Edirne Cezaevinde tutulu bulunan eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ı telefonla arayıp sohbet etti.
Öcalan’ın çağrısının açıklanmasının hemen ardından DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan’ı arayıp “Rahat olun bu ülkeyi birlikte demokratikleştireceğiz” dedi.
Sırrı Süreyya Önder’e “Daha barış halayı çekeceğiz” demiş. Sürece katkılarından dolayı hem Sırrı Süreyya Önder’e hem Pervin Buldan’a teşekkür telefonu açtı.
Bunlar ülkemiz adına umut verici elbette.
Ama madalyonun öteki yüzünde yazılı olanlarda öylece duruyor. Sonuçta MHP Lideri Bahçeli, DEM Partililerle yakın siyasi ilişkiler kurulması gerektiğini söyleyen, bunda ülke yararı olduğunu savunan muhalefet partilileri hakkında demediğini de bırakmadı.
Ama Bahçeli’nin yapısı böyle, AK Parti hakkında da demediğini bırakmamıştı diyerek geçiştirilemez. Sonuçta hayırlı bir süreç yürüten, DEM Partinin Türkiye partisi olmasını isteyen, DEM Partililerle bu kadar yakın, sıcak ilişkiler içinde olan Bahçeli’nin geçmişteki sözlerini geriye alması gerekiyor.
Madem bir süreç yürüyor tam olsun bari.
Kendisinden geriye hoş bir seda bırakmak için bir helalleşme sürecini başlatması gerekiyor.