Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan’ın dünkü “Sizce de öyle değil mi?” başlıklı yazısını sadık okurları pek beğenmiş olabilir ama belli kesimlerde tam bir infial yarattı. Kılıçarslan, son günlerde Suriye’de Alevileri hedefi alan katliamlar konusuna dikkat çeken CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i eleştirmek amacıyla bilgisayarın başına oturmuş ve neredeyse her bir satırı ayrımcılık, nefret, tahrik kokan, analitik anlamda aklın sınırlarını zorlayan bir yazı kaleme almış.
Örneğin yazıdan bir paragrafı incelemeye çalışalım: “Nusayri teröristlerin, şebbiha köpeklerin Suriye’de an itibariyle yapmaya çalıştıkları şey, Suriye’de İsrail’e alan açmaya çalışmak. Parayı da, silahı da İran’dan alıyorlar ve Suriye’nin nizam, düzen, istikrar bulmaması için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.”
“Nusayri” çok kullanılan bir tanımlama, bu topluluğu 9. yüzyılda kuran İbnü-n Nusayr’dan türetilmiş. Ama bu topluluk mensupları “Nusayri” kavramının daha çok kendilerini küçük görmek isteyenler tarafından kullanıldığına inanıyor ve kendilerine “Alevi” veya “Arap Alevisi” denilmesini tercih ediyorlar. Konuya biraz aşina birinin bunu bilmemesi pek mümkün değil. Yani yazarın “Nusayri” demesi bilinçsiz değil. Zaten yazının bir başka yerinde “Anadolu Aleviliği ile neredeyse hiçbir ortak paydası olmayan, Suriye’de emperyalistlerin köpekliğini yapan, yapmaya da devam eden Nusayrileri, üstelik son derece tehlikeli bir şey yaparak ‘Alevi’ parantezine de alıp savunmak…” deniyor. Arap Aleviliği ile Anadolu’daki Türkler ve Kürtlerin yaşadığı Alevilikler arasında çok fark olduğu doğru. Ama bir başka doğru da ülkemizde, özellikle Hatay, Mersin, Adana gibi bölgelerde çok sayıda Arap Alevisinin yaşadığı. (Meraklısı, Bir Mozaik Olarak Türkiye yayın dizimizde Hakan Mertcan ile yaptığımız Arap Aleviliği bölümünü izleyebilir.
“Nusayri teröristler” tanımlamasını başlıbaşına bir nefret suçu olarak görmek mümkün. Diyelim ki Suriye’de teröre bulamış bazı Nusayriler (Aleviler) var, ama bunu genelleştirip “Nusayri teröristler” dediğinizde bütün bir topluluğu suçlu göstermiş oluyorsunuz. Bunun Suriye’deki diğer versiyonları “Sünni teröristler”, “Kürt teröristler”, “Dürzi teröristler” vb. olur ki bu da Suriye’nin istikrarını, toprak bütünlüğünü tehdit eder.
“Şebbiha köpekleri”ne gelince: Malum “şebbiha” Suriye’de baba ve oğul Esad rejiminin paralı askerleri için kullanılan bir tanımlama. Suriye iç savaşı boyunca rejime karşı savaşmayan kesimler “şebbiha” olarak suçlandı. Örneğin Aleviler toptancı bir şekilde “şebbiha” olarak tanımlandı ki bu yanlıştı. Nitekim HTŞ Şam’ın yönetimini ele alınca bu toptancı bakıştan sıyrılmaya çalıştı. Fakat son günlerde yaşananlar eski toptancı alışkanlığın nüksettiğini gösteriyor. Bugün Şam’daki yönetime karşı çıkan, bir kısmı bunun için silahlanan bazı Alevileri, neredeyse tek kurşun atmadan ülkeden kaçan Beşar Esad yanlısı olarak tanımlamak hiç gerçekçi değil.
Aleviler sahiden Suriye’de İsrail’e alan açmak mı istiyorlar? Hiç emin değilim. İsrail’in ülkenin güneyinde Dürzilerle arasının iyi olduğu malum. Bunun dışında Şam’daki HTŞ yönetimini zayıflatmak için Kürtler, Aleviler ve diğer azınlıklara da sempatik bakıyor olabilirler fakat bu durum Alevileri İsrail yanlısı olarak tanımlamak için asla yeterli değil.
Alevilerin parayı da, silahı da İran’dan aldıkları da pek söylenemez. Bu iddiayı dün Suriyeli gazeteci Sarkis Kassargian’a sordum, böyle bir niyet olsa bile bunun coğrafi nedenlerle çok zor olduğunu söyledi. Kuşkusuz İran Esad rejimini hep destekledi ve yıkılmasından da memnun olmadı. Şimdiki HTŞ yönetiminin başarılı olmasını istemeyeceği, bu nedenle başta Aleviler olmak üzere azınlık gruplara ilgi göstermek isteyeceği muhakkak ancak son dönemde Ortadoğu’da yaşananlar sonucu Tahran rejimi çok ağır yaralar aldı. Esad’ın düşmesinde bunun da etkisi çok oldu. Bu nedenle Alevileri İsrail’e ek olarak İran yardakçısı gibi göstermeye çalışmak fazla demagojik. Son olarak, Suriye iç savaşıyla birlikte Türkiye İslamcılarının neredeyse tamamının İran ve buradan hareketle Şiilik düşmanına dönüştüklerini hatırlatmak lazım. Bir diğer hatırlatmak gereken husus, aradaki çok büyük farklara rağmen İran Şiiliğiyle Arap Aleviliğini neredeyse aynı inanış gibi yutturmaya çalışmaları.
Donald Trump’ın ikinci kez ABD başkanı olmasıyla birlikte herkes İran-İsrail geriliminin tırmanıp tırmanmayacağını merakla beklerken Yeni Şafak yazarı bize “yok öyle şey” demiş oluyor. Öyle ya Suriye’de Aleviler “Parayı da, silahı da İran’dan alıyorlar” ve böylece “Suriye’de İsrail’e alan açmaya çalışıyorlar”mış. “Bu kadarı da fazla” demeyin, İsrail ile İran’ın aslında birlikte hareket ettiğine inanan o kadar çok kişi var ki! Ve bunların hatırı sayılır bir bölümü ülkemizde yaşıyor.
Son olarak şunları söylemek istiyorum:
Arap, Türk, Kürt, hangi etnik kökenli olursa olsunlar Alevileri şeytanmış, teröristmiş gibi göstermek hiç doğru değil.
Tam da Kürt sorununda yeni bir evreye girilmişken Suriye’deki mezhep ateşini Türkiye’yi taşımaktan kaçınmak şart.
Alevileri dışlayarak yeni bir Suriye inşa etmek mümkün olamaz.
En son not da şu olsun: Birilerini aşağılamak için “köpek” benzetmesi kullanmak hiç de iyi bir fikir değil. Köpekler iyidir, fakat insanların tümü için aynı şeyi söylemek mümkün değil.