Ortada hiç de kafa karıştıran bir durum yok. Bugünü, bırakın 2009'da başlayan Habur'la ya da sonrasında yaşanan Oslo ve çözüm süreçleriyle kıyaslamayı, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin o ezber bozan, "Öcalan gelsin örgütünü lağvetsin, silahları bıraktırsın" dediği zamanla bile kıyaslamak mümkün değil.
Altı ay gibi kısa bir sürede inanılmaz bir yol alındı. O günlerde MHP Lideri Bahçeli'nin ezber bozan çıkışı nasıl şaşırttıysa, Öcalan'ın çıkışı da bir o kadar pusuda bekleyenleri ters köşe yaptı.
"Devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir."
Bu çağrının muhatabı da sadece PKK değil, KCK, YPG, PJAK veya siyasi ayakları DEM Parti yahut PYD fark etmez, hepsi PKK ürünü olduğu için hiçbirinin farklı tavır koyma şansı yok. Hepsi de "İrademiz Öcalan" diyerek varlıklarını sürdürdü.
İNİSİYATİF ARTIK SİYASETÇİLERDE
Bu yapılar arasında çıkacak çatlağa umut bağlayanlar bu kez fazla heveslenmesinler. Çünkü bu kez "terörsüz Türkiye" sürecini diğer süreçlerden farklı olarak ve aktif biçimde inisiyatif alan "siyasi aktörler" yönetiyor.
Buraya dikkatinizi çekmek istiyorum, eski Türkiye'nin en temel sorunu da buydu. Siyasiler bir sorunu çözmek için inisiyatif alamıyordu. AK Parti dönemindeki açılım projeleri de siyasi aktörlere ait olsa bile yönetenler bürokratlardı.
Oysa şimdi sürecin her karesinde, her adımında Başkan Erdoğan'ı ve MHP Lideri Devlet Bahçeli'yi görüyoruz. Bir de tabii PKK'nın kurucusu teröristbaşı Öcalan'ı göreceğiz.
Siyaset üretenlerin bizzat devrede olması bahane arayanlara, el yükseltenlere hiç fırsat vermiyor, vermeyecek de.
YERLİ ZELENSKİ'LERE İNAT YENİ HAMLELER
Son bir haftada yaşananlara bir bakın. Araya girip el yükselterek kafaları karıştıranlara, pusuda bekleyenlere ve hesapları altüst olan "Yerli Zelenski"lere inat, MHP Lideri Bahçeli bir kez daha herkesi şaşkına çeviren hamleleriyle gönülleri kazandı.
Şu tablo sizi de şaşırtmadı mı?
Yine kimse beklemiyordu ama buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyor ve Allah'tan şifa diliyorum Devlet Bey, hasta yatağında bile ülkenin geleceği için uğraşıyor. Önce Tuncer Bakırhan'ı, Ahmet Türk'ü, Pervin Buldan'ı arayıp onlarla konuşuyor, sonra yetinmiyor arama ihtimalini kimsenin aklından geçirmediği Selahattin Demirtaş'ı da arıyor ve eşine geçmiş olsun dileklerini iletiyor.
Bütün bunlar insani ilişkileri açısından değerli olduğu kadar "terörsüz Türkiye"ye giden yol açan umut hamleleri. İşte siyaset üretmek, inisiyatif almak böyle bir şey...
Artık "pazarlık var" diyerek ortalığın karışmasını isteyenlere değil, siyaset üretenlere bakmanın ve güvenmenin zamanı.
Türkiye'nin temel sorunlarını "siyasetle çözme" yolculuğuna küçük siyasi hesaplarla çomak sokmaya çalışanlara, gereksiz ve zamansız çıkışlarla el yükseltmek için araya giren eski Türkiye siyasetçilerine değil, bin yıllık kardeşliği yeniden inşa eden ve küresel güç merkezlerinin de dinlemek zorunda kaldığı büyük siyasetçilerimize ve büyük Türkiye fotoğrafına bakmalıyız.
Türkiye Yüzyılı, mazlum coğrafyamızın da yüzyılı olacak.