İktidarın Meclis’te peşinden koştuğu yasa ve yasa tasarıları, en azından seçimlere kadar, ülkeyi 3 yıl boyunca siyasal ve toplumsal bakımından oldukça zor bir sürece sokmaya aday.
Varolan yasaların uygulama pratikleri, yasaların ve anayasanın ruhlarına aykırı bir dizi keyfi davayı, gözaltını, soruşturmayı, tutuklamayı, muhalefetin belediyelerine el koymayı, başkanlarını tutuklamayı, muhtemel başkan adaylarının önünü kesici girişimleri gündemden eksik etmezken yeni devreye sokulan ve sokulmak istenen yasalar bu kez karanlık tabloyu daha da koyulaştıracak.
Daha dün BirGün’den üç gazeteci arkadaşımız, iktidar medyasında yayımlanmış bir haberi kullandıkları için yargı görevlilerini teröre hedef gösterdiler gibi bir ucube suçlamayla gözaltına alındılar.
BİR YARGI YETKİSİ DAHA
En son, Meclis komisyonda görüşülen siber güvenlik tasarısı, adalet komisyonu üyesi CHP milletvekili Süleyman Bülbül’ün açıklamalarına göre hâkim kararı olmadan “Başkanın yazılı emriyle, konutta, işyerinde, kamuya açık olmayan bütün mekânları kapsayacak şekilde arama, el koyma ve kopya çıkarma yetkisi veriliyor. Peki bu yetki hangi hallerde kullanılacak ve kime karşı kullanılacak diye sorduğumuzda bu soruların cevabını düzenlemenin içeriğinden alamıyoruz. Özetle tüm yurttaşlar bu düzenlemenin hedefi olabilir.”
Yani yargının görev alanı, anayasaya aykırı olarak bir kurulun başkanlığına veriliyor.
Hemen Meclis’ten geçen hafta yasalaşan Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Devlet Denetleme Kurulu elemanları da belediye başkanları dahil, doğrudan görevden alma yetkisini kullanabilecekler.
Yargı üzerindeki denetimleri yetmiyor, peşi peşine yargı üstü yeni yargıç statüleri kuruyorlar.
Bu daha önce de tartışıldı. Veri sızıntısı olduğu iddiası bile 2-5 yıl arası cezayı gerektirecek. Oysa milyonlarca insanımızın devlette gizli kalması gereken verileri parayla satılırken.
KİMLİKLERİMİZ SATILIRKEN...
Bir yanda Sağlık Bakanlığı’nın sisteminde bir veri sızıntısı yaşandığını kabul eden Bakan Uraloğlu, “Bu sağlık sisteminden bir sızıntıdır. Pandemi sürecinde bazı bilgilerin maalesef belli şekliyle elde edilmiş olduğu doğru. O süreçte o maalesef önlenemedi” derken (www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/ bakan-uraloglu-85-milyonun- kimlik-bilgilerinin-calindigini-itiraf- etti-2246653) diğer yanda bir mültecinin sosyal medyada dolaşıma çıkarılan ikamet kimliğini “dikkat bu kimlikle oy kullanamaz” benzeri bir yazıyla paylaştığım için, kimliği gizlice ele geçirmiş ve paylaşmışım gibi bir iddia ile 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılan ben...
Peki devletten ele geçirilen ve dolaşımda olan yurttaş kimlik bilgileri için devlet yetkililerine benzer cezayı isteyecek ve verecek bir kurumsal adalet mekanizması ne yazık ki sıfır. Bir savcı mesela Sağlık Bakanlığı’nda veya devlette bu veriler nasıl sızdırıldı diye bağımsız bir soruşturma açamaz. Açar da, açamaz!
YENİ MEDYA KONTROL SİSTEMİ
Yeni medya kontrol sistemi Muhalefeti en kısa yoldan susturacak veya cezalandıracak yeni sistemin, tüm medya üzerinde asılan Demokles’in kılıcı görevini ise RTÜK başkanı üstleniyor ve kurulmak istenen sistemi tamamlıyor.
RTÜK başkanı, TV’lere nasıl yayın yapacakları talimatını veriyor: Karamsar yayınlar yapıyorsunuz, bu ülkede bu iktidarın yaptığı hiç mi iyi ve güzel olay haber yok? Sunucular yorum yapamamalı.
Medyanın basının nasıl yayın yapması gerektiği konusunda yasalarda kayıtlı bir yönerge mi var?
Tabii ki yok ama RTÜK susturma gerekçesini başka yerlerden bulup çıkartıyor: “Bazı haberlerin ülkemizde ‘olumlu olaylar’ olmuyormuş gibi kamuoyuna servis edildiği ve böylelikle vatandaşların karamsarlığa ve yalnızlığa sürüklendiği görülmektedir, bu durum kamu yararını ve toplumdaki huzuru zedeliyor.”
Yaptırım uygulayacakmış.
İktidar total kontrol istiyor.