CHP önseçimi düzgün yaparsa seçimi kazanma ihtimalini de arttırır

Türkiye’de 2014 yılından beri Cumhurbaşkanı halkın oylarıyla seçiliyor. O günden bu yana 3 kez Cumhurbaşkanı seçtik doğrudan oylarla, üçünde de Tayyip Erdoğan yüzde 50’nin üzerinde oy alıp seçildi.

Bu üç seçimde de Cumhuriyet Halk Partisi en büyük muhalefet partisi olarak Tayyip Erdoğan’ın karşısında yarışan başlıca aday üzerinde belirleyici oldu.

2014’te CHP ile MHP’nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu idi. Bu isim, CHP Genel Başkanı kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında yapılan sadece bir tek görüşmede, tepeden inme biçimde belirlendi. İsmi tartışacak zaman da yoktu, çünkü aday belirleme süresinin de sonuna geliniyordu.

2018 yılında yapılan seçimde CHP kendi içinden Muharrem İnce’yi aday olarak belirledi ve ilan etti. Bunu yine parti genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu daha önce kimseye sormadan, danışmadan tek başına belirledi, bir nutku sırasında “Muharrem gel buraya” dedi ve onu aday ilan etti. Yine tartışmaya vakit yoktu, aday belirleme süresinin sonundaydık.

2023 için Kemal Kılıçdaroğlu kendisi aday oldu. Olacağı çok önceden belliydi ama ne bu konuda kamuoyu bu ismi tartışabildi ne de adayın belirlendiği 6’lı ittifaktaki diğer genel başkanlar bu konuyu tartıştı. Tartışmaya kalkan Meral Akşener bir anda afaroz edildi.

Şimdi CHP farklı bir yöntemi şimdiden ilan etmiş durumda: Bu sefer CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ön seçimle belirlenecek, üstelik bu iş seçime daha üç yıl varken şimdiden yapılacak.

Baştan söyleyeyim: CHP bu kez doğrusunu yapıyor.

Gerçi daha şimdiden parti içinde homurdanmalar var, mesela eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu dahil bazı isimler, “erken isim belirlemek o ismin yıpranmasına neden olur” gibi sözler söylüyorlar ama bu argümanın bana göre ciddiye alınacak hiçbir yanı yok.

Yıpranacak aday zaten söyleyecek lafı olmayan ve Cumhurbaşkanı da seçilemeyecek olan adaydır.

Ön seçim hem adayın seçilecek olursa uygulayacağı politikaları ve öncelikleri önceden belirleyip ilan etmesine hem de ülkeye tam olarak neyi vaat ettiğinin seçimden çok önce belli olmasına, dolayısıyla daha fazla insana ulaşmasına yardımcı olacak çok önemli bir silah. Bunun bugüne kadar kullanılmamış olması hayret verici.

Fakat ön seçimden bu beklenen faydaların elde edilebilmesi için CHP’nin ön seçim yapma yöntemini dikkatle ve özenle belirlemesi şart.

Sadece üyeler arasında seçim yapılacağı ilan edildi. Bu yanlış olur. Pazar günü 10Haber’de Ali Çarkoğlu da yazdı, bu yöntem yarışı parti içi bir yarışa çevirir, kazanan adayın da bir anlamda marjinalleşmesine neden olabilir. Oysa Cumhurbaşkanı seçilmek için en azından yüzde 50 oy gerekiyor, dolayısıyla CHP’nin aday belirlerken parti dışına da açılması, hem dışarıdan adayları hem de seçmenleri mobilize etmeye çalışması gerekir.

Çoklu bir yarışın partide bölünmeye yol açacağını söyleyenler var, bu da üzerinde fazla düşünülmeden söylenmiş bir laf. Yarışı kaybetti diye partiden ayrılacak olan kişinin ne anlamı olabilir.

CHP’nin şikayet etme ve sürekli kurbanı oynama kültürü yerine kazanma kültürüne geçmesi, hem Türkiye için hem de CHP için hayırlı bir başlangıç olur. Kaybedenlerin değil kazananların yüceltilmesi CHP’nin belki tarihi boyunca beceremediği bir şey.

CHP, Anayasada yazılı şartları taşıyan herkesin (belki bazı maddi şartlar ileri sürülerek) ön seçimde aday olmasını, adayların politikalarını anlatan yazılı metinlerle mutlaka adaylık başvurusunda bulunulmasını sağlayabilir. Hatta sağlamalı.

Ön seçim sadece aday adaylarının yarışacağı bir güzellik yarışması değil; onların ülkeye ne vaat ettiklerinin konuşulup tartışılacağı bir siyasi platform olarak kullanılabilirse, Türkiye sahiden yeni bir çağa adım atabilir.