Bu sene de yine genç hakim ve savcı adaylarının kura töreni, yürütme erkinin en üst makamı olan Beştepe’de yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan yine hukuk ve adalet vurguları oldukça güçlü, hukuk manifestosu niteliğinde muhteşem bir konuşma yaptı.
Mesleğe yeni başlayacak olan hakim ve savcılarımıza adaletin, hakkın, hukukun önemini anlattı, tavsiyelerde bulundu.
Genç hakim ve savcı adaylarına “artık eskide kaldı o günler” diyerek “okuduğu bir şiir yüzünden hapse atan, parti kapatan” eski Türkiye’deki yargı sisteminin garabetini anlattı.
***
Evet, AK Parti iktidarı öncesindeki ülkemiz yargısı, Erdoğan’ı okuduğu bir şiir yüzünden hapse attı. Erdoğan Başbakan olamasın, siyaset yapamasın diye o dönemin yargıçları hukuk ilkelerini alaşağı ederek Erdoğan’ı siyasi yasaklı hale getirdiler. O dönemin bir kısım medyası Erdoğan’a verilen “siyasi yasak” kararını alkışlarla karşıladılar. Hukuksuzluğu, adaletsizliği eleştirmek yerine bu antidemokratik karara alkış tuttular.
Yargı sisteminin gadrine uğrayan, ezilen, hukuk zulmü yaşayan bir siyasetçiden, iktidarı aldığında, güç eline geçtiğinde ne beklenir peki?
Kendisini ezenleri taklit etmesini, kendi yaşadıklarının beş mislini yaşatmasını değil, değil mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “okuduğu şiir yüzünden” mahkum eden, seçilme hakkından mahrum eden, partisine kapatma davası açan yargı eski Türkiye’de kaldı. Elbette uğradığı hukuksuzluklardan dolayı evrensel hukuka sığınan, hukukun üstünlüğünü savunan Erdoğan da eski de kaldı.
O günler geçmişte kaldı, şimdi o yargı sisteminin yeni versiyonu var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidarının Türkiye’sinde Ekrem İmamoğlu hakkında, ‘ahmak’ dedi diye, “siyasi yasak kararı yeterli olmayabilir” diye soruşturma üstüne soruşturma açan, muhaliflerine göz açtırmayan, sesini çıkaranın kafasına jet hızıyla soruşturma indiren, iktidarı eleştiren gazetecileri gözaltına alan bir yargı sistemi var.
Eski Türkiye’de bu kadarı yoktu.
Yargı bu derece siyasetin emrine girmemişti.
Yargının bu derece siyasetin güdümüne girdiği, iktidarın elinde bu derece araçsallaştığı başka bir dönem var mı?
***
İktidar 31 Mart seçimlerinde sandıkta alamadığı belediyeleri siyasi partilerin durumuna uygun gerekçeler üreterek kayyumla alıyor.
CHP Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer bir hukuk devletinde mümkün olmayacak sebeplerle tutuklandı, yerine kayyum atandı.
CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın’a İstanbul Cumhuriyet Başsavcısını eleştirdiği için gözaltına alındı, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Savcılığın göz açtırmadığı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na Cem Aydın’ın gözaltına alınmasını eleştirdiği için soruşturma başlattı, sonra CHP’li Belediyelerle ilgili davalardaki bilirkişi kumpasını deşifre ettiği için soruşturma başlatıldı.
Dün Ekrem İmamoğlu savcılığa giderek ifade verdi. Soruşturmanın sonucunu göreceğiz. Emsaline bakarak şunu söyleyebiliriz ki, aynı soruşturma bir gazeteci hakkında olsaydı, gözaltına alınır, tutuklanır veya adli kontrolle ancak serbest bırakılırdı.
Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat tutuklandı. DEM Parti’nin 8 belediyesine kayyum atandı.
Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ önce Cumhurbaşkanına hakaretten gözaltına alındı, başka nedenler eklenerek tutuklandı.
Ayşe Barım tekelleşme nedeniyle gözaltına alındı, tekelleşmeden bir şey çıkmayınca 12 yıl öncesine gidildi ve Gezi Olaylarının organizatörlüğü olduğu iddiasıyla tutuklandı.
Barış Pehlivan, Seda Selek, Serkan Asker, Kürşat Oğuz ve Halk Tv Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş Ekrem İmamoğlu’nun deşifre ettiği bilirkişiye ulaşıp yaptıkları röportajı yayınladıkları için gözaltına alındılar.
Gazetecilik yaptıkları için gözaltına alındılar. Suat Toktaş dışındaki gazeteciler adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Suat Toktaş tutuklandı.
***
Bütün bunlar ne anlatıyor…
İktidar bütün bunlarla bir mesaj veriyor…
Ülkenin gidişatı böyleyken… İktidar yargı sopasını bütün ülkenin başında sallandırırken…
Bir de adaletten, yargının bağımsızlığından, hukukun öneminden bahsediyorlar…
Akıl alır gibi değil…
Hele de Türkiye’nin hukuk devleti sıralamasında ve yargıya güvende en alt sıralarda yer almasına, altında imzamız bulunan uluslararası hukuk kurumlarının raporlarında ve kararlarında Türkiye’de yargı bağımsızlığın ciddi surette hasar gördüğünün yazılmasına gözlerini yumuyorlar, dünya görmüyor sanıyorlar.
Akıl alır gibi değil.
Ama somut sorunları görmezden gelip soyut kavramlarla adalet ve hukuk güzellemeleri yapıyorlar…
Akıl alır gibi değil.