Bahçeli’nin grup toplantısındaki konuşmasını, 21 yaşında siyaset bilimi okuyan oğlumla birlikte izledik. Söz Cumhur İttifakı içinde çatlak arayanlara, görüş ayrılıklarından bahsedenlere, fitne çıkaranlara gelip Bahçeli’nin vurguları-ses tonu yükselince oğlum, “Baba, sana laf sokuyor” diye araya girdi.
Üzerime alındım mı?
Nüanslara yer vermeyen genellemeleri dinlerken maksada odaklanmak gerekir. Tümevarım yöntemi kesin hükümler içermek zorundadır. Cumhur İttifakı’nda Suriye konusunda esaslı bir görüş ayrılığı yaşandığından, hatta hükümet kanadı ile devlet kanadının karşı karşıya geldiğinden ilk defa söz eden bendim. Bahçeli neredeyse tek başına devleti temsil ettiğini söylemiştim. Böyle olunca, hedef tahtasına konup Bahçeli’nin azarından payına düşeni almış olmalıyım.
Bahçeli ve Erdoğan
Bahçeli ve Erdoğan arasında neler oluyor?
Ne diyeyim:
“Söz konusu vatansa, böyle şeylere katlanmak gerekir.”
Üzerime alınmam, Bahçeli’nin baştan sona çok şık, zarif ve zekâ dolu stratejisinin sonuçlarını devşirmesini izlerken hissettiğim derin hayranlığı engelleyemiyor. Büyük bir iş başardı. Devletin ve milletin yüksek menfaatlerini ilgilendiren çok kritik bir konuda, Arşimed’in uzayda aradığı sabit noktayı buldu ve şahsını manivela yapıp dünyayı yerinden oynattı.
“Peki Bahçeli’nin konuşması hakkında ne diyorsun?” diye soracaksınız.
Aklıma şu meşhur “sessizlik” fıkrası geliyor.
Trabzon’da Amigo tribünlere tezahürat antrenmanı yaptırıyor. Takımı destekleyen sözleri tek tek sıralıyor, en sonunda kollarını yatay şekilde iki yana açıp bir kesme işareti yaptığında bu işaretin “sessizlik” anlamına geldiğini söylüyor. Tribünler bütün sloganları tekrarlıyor, sıra o işarete geldiği zaman tribünlerden güçlü bir “sessizlik” sloganı yükseliyor.
Bahçeli ve Erdoğan arasındaki sessizlik
Bahçeli’nin bugünkü grup konuşmasından yükselen ana mesaj “güçlü bir sessizlik oldu”.
22 Ekim’de 9 şiddetindeki depremle başlattığı yeni çözüm sürecinin kapısından geri çıktı, ama kapıyı açık bıraktı. Bana sorarsanız eli kapının kulpunda Erdoğan’ı içeri buyur ediyor. Daha doğrusu mekânı asıl sahibine bırakıyor.
Vazgeçmiş değil.
Bahçeli istediğini aldı. Sözüne güvenin, aldığı şey kendisine ve partisine değil devletin ve milletin ortak menfaatlerine dairdi.
Şimdi sıra Erdoğan’da.
Bu hafta o da muhtemelen sahneye güçlü bir şekilde girecek.
Kayyım atamaları ve çözüm süreci gündemi turnusol kağıdı işlevi görecek.
Yeni bir gündemle, daha doğrusu tek gündemin yeni safhasıyla karşı karşıyayız. Eksilen sadece erken seçim gündemi.