G20’nin içinde yani ulusal geliri en büyük 20 ülke arasında olmayı gurur kaynağı olarak sunanların hükümet ettiği ülkemiz bir batış süreci yaşıyor. Sadece ekonomik alanda değil, kurum ve kuruluşlarının çarpıklaşan hali ve uluslararası politika sahnesindeki resmiyle, bir bütün olarak çöküşü tecrübe ediyoruz.
Tamiri yıllar alacak bir çöküş tecrübesi hem de.
2018 yılında başlayan ekonomik duraklama sürecinin derinleşerek zamanımıza kadar sürmesi yanında, son 20 yılda yaşanan ve bilinçli bir programla uygulanan kurumsal yapının ortadan kaldırılması fikri, ülkemizin tüm enerjisini bu alanda harcatmış ve sonuçta toplumsal yıkımın kıyısına getirmiştir.
Bu yazıda, gururumuz Daron Acemoğlu’nu Nobel’e taşıyan ekonomik büyüme, teknolojik gelişme ve kurumsal yapının bağlarına iyi bir örnek olacak Ekonomik Özgürlük Endeksi’nin son verilerini kısa ve karşılaştırmalı olarak analiz edeceğiz.
Acemoğlu kurumsal yapıdaki etkinliğin ekonominin çarklarının düzgün işlemesine katkı sunduğunu, bunu yaparken de ülkelerin refah seviyesini yükseltecek faktörlerin birlikteliğini yarattığını vurguluyor araştırmalarında.
Diğer bir ifadeyle, ekonomik büyümenin önemli bir kaynağı olan üretkenliğin, onunda alt birimlerini oluşturan teknolojik gelişme ve etkin kaynak dağılımının kurumsal yapıyla bağını kuruyor.
O kurumsal yapının en net fotoğrafını en son yayınlanan Ekonomik Özgürlük Endeksi’nin alt kırılımlarında görüyoruz. Temel olarak 12 alt kırılımı olan ve bütün olarak ekonomik ve hukuki endeksleri kapsayan verilerde iç acıtan bir değişim görüyoruz ülkemiz için.
Birkaç yıl önce dünya sıralamasında 68’inci olmakla övündüğümüz ve bunu da bağırarak halkın gözüne soktuğumuz konuşmaları hatırlayıp günümüz verileriyle karşılaştırdığımızda, nereden nereye geldiğimizi ve nasıl bir çöküş yaşadığımız görebiliyoruz.
180 ülke arasında, 2018’de 58’inci, 2019’da 68’inci sırada olduğumuz endekste, bugün 102’nci sıraya düştük.
Alt kırılımlara baktığımızda ise ekonomik özgürlüklerde yaşanan düşüşün önemli etkisi olmakla beraber asıl çöküşün kurumsal etkenlerden geldiğini görüyoruz.
Nedir bu etkenler peki?
Hemen yanıtlayalım...
Bir: Mülkiyet hakkı.
İki: Hükümet bütünlüğü (entegrasyonu).
Üç: Hukuki etkinlik (hukukun işlemesi).
Bu üç unsur Türkiye’de baskılanmış, özgürlüğü elinden alınmış bir yorumla veriliyor bize. Dahası, hukukun işlerliği alanındaki özgürlük Gabon, İran, Kamboçya, Gine, Ruanda ve Etopya’nın içinde bulunduğu grupta yer buluyor kendine. Mülkiyet hakkı özgürlüğü ise Kenya ve Angola ile aynı seviyede konumlanıyor.
Endeks kapsamında başlara oynadığımız faktörler de var.
Örneğin hükümet harcamaları özgürlüğü...
Hukuk etkinliğinde yüz üzerinden 24 olan özgürlük seviyemiz hükümet harcamaları özgürlüğünde aniden 71’e sıçrıyor.
Bunun anlamı şu: Toplumsal özgürlükleri ayaklar altına alırken aynı toplumu hükümet yardımına muhtaç kılıyoruz.
Şimdi anladık mı Daron Hoca neden Nobel’e layık görüldü?