Türk-Yunan ilişkilerinde son durumun perde arkası

Yunan Bakan’ın açıklamalarına tepki gösterenler oldu; “Neden gelişmeleri Yunanistan’dan öğreniyoruz?” sorusunu yönelttiler. Diğer yandan bazı sözleri ise tartışma yarattı çünkü Yunanistan’ın kırmızı çizgilerinin değişmediğini söyledi ve şu mesajları verdi:

* “Bugün, gerçekten de asılsız ve yasadışı olan bir Türk-Libya memorandumu var. Bu tartışma konusu değildir. Bununla başa çıkmanın yolu ne aforoz etmek ne de herhangi bir zamanda savaşa girmeniz gerektiğini düşünmektir. Cevap, oturup konuşmaktır; böylece uluslararası hukukun ikna edici gücünü anlayarak onu medeni bir konuma getirebilirsiniz.

* Mavi Vatan konusunda Yunanistan’ın çok net bir görüşü var; Ege Denizi söz konusu olduğunda bu türden bir egemenlik hakkı tavizi kesinlikle yoktur.

* Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması ikili bir sorun değil, evrensel bir talep ve inanç hürriyetine saygı konusudur.”

Yunan Bakan açıklamalarında iki ülke arasındaki diyaloğun ise önemine dikkati çekti. Peki Yunanistan’ın kırmızı çizgileri değişmedi de Türkiye’ninkiler değişti mi? İki ülke ilişkileri ne aşamada? Bu soruların yanıtlarını başlık başlık üst düzey diplomatik kaynaklara sordum.

İKİ TARAFTA DA DİYALOG İÇİN SİYASİ İRADE VAR

* Bir süredir Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Yunanlı mevkidaşı görüşüyor ve iki ülke arasındaki tüm başlıkları ve bölgesel konuları ele alıyorlar.

* İki ülke arasında olumlu gündeme odaklanılması konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Miçotakis arasında uzlaşma var. Hatta 7 Aralık 2023’te imzalanan Atina bildirgesi ile kayda geçirilmişti.

* Hakan Fidan, kasım ayında Atina’da olacak. Başta iade-i ziyaret niteliği taşıyan temaslarda ikili ilişkilerin yanı sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Miçotakis başkanlığında 2025 yılının ilk aylarında Ankara’da düzenlenmesi planlanan 6. Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısının hazırlıkları da konuşulacak.

BİRLİKTE ÇALIŞMAK NEDEN GEREKLİ

Diyaloğun sürmesi konusunda her iki tarafta da siyasi iradenin bulunduğunu söyleyerek, bu görüşmelerin başlama nedenlerine ve Türkiye’nin tezlerine geçelim. Üst düzey diplomatik kaynakların altını çizdiği hususlar şöyle:

* Bölgede istikrar ve huzurun güçlenmesi için Türk ve Yunan makamları birlikte çalışmak zorunda.

* İki ülkenin aynı düşünmediği konular bulunuyor, fakat uzlaşabilecek başlıkların sayısı az değil.

EGE’DE POZİSYONLARDA DEĞİŞİKLİK YOK

* İki ülkenin Ege meselelerinde bugüne kadar savundukları pozisyonlarında bir değişiklik yok.

* Türkiye’ye göre, Ege’de ihtilafların tek kaleme indirgenmesi kesinlikle mümkün değil. Deniz, hava sorunlarının büyük çoğunluğu hukuken birbiriyle bağlantılı. Bu konuların birlikte ele alınması hukuki bir gereklilik.

* Ankara’nın amacı gerginlik ve kriz yaratabilecek meseleleri çözümsüz bırakmamak ve böylece ilişkilerde kalıcı bir sükûnet yaratmak.

* Ankara karasuları ve hava sahası genişliğinden aidiyeti belirsiz coğrafi formasyonlara, gayriaskeri statüdeki adaların silahlandırılmasından FIR yönetimi gibi anlaşmazlıklara uluslararası hukuka uygun, kalıcı, kapsamlı ve hakkaniyetli bir çözüm istiyor.

ÇÖZÜM OLMAZSA ANKARA ULUSLARARASI YARGIYA TAŞIMAYI DÜŞÜNÜYOR

* Müzakereler sonucunda çözüme ulaşılamazsa Ankara ihtilafları paket halinde uluslararası yargıya götürmeyi de gündemine aldı. Ancak bu aşamaya gelmeden Yunanistan’ın Uluslararası Adalet Divanı’nın yetkisine koyduğu çekinceleri de kaldırması gerekiyor.

* Ege’de iki tarafın da yaşamsal çıkarlarına dikkat çekilerek, “Çevre, enerji, bilimsel araştırma, yasadışı göçle mücadele ve arama-kurtarma alanları dahil işbirliğine hazırız” mesajı veriliyor.

HEYBELİADA RUHBAN OKULU’NA YANIT: ‘YUNANİSTAN BATI TRAKYA TÜRK AZINLIĞINI SİNDİRME ÇABASINDAN VAZGEÇMELİ’

Gelelim Heybeliada Ruhban Okulu meselesine... Ankara, Yunanistan’ın konuyu uluslararası toplumu ilgilendiren evrensel dini özgürlük veya insan hakkı meselesi şeklinde takdim etme eğiliminde olduğunun farkında. Üst düzey yetkililerin bu konudaki görüşlerini de paylaşayım:

* “Ankara’nın “Rum azınlık uluslararası toplumun meselesi, Batı Trakya Türk azınlığı ise sadece Yunanistan’ın iç meselesidir” gibi bir anlayışı kabul etmesi söz konusu değil.

* Yunanistan, Türk azınlığın etnik kimliğini inkar etmeye, seçilmiş dini liderlerini tanımamaya, eğitim imkânlarını fiilen kısıtlamaya, azınlık vakıflarının içini boşaltmaya, özetle Türk azınlığı sindirmeye yönelik çabalarına artık son vermeli.

* Türkiye nasıl Rum azınlığını bir zenginlik ve iki ülke arasında dostluk köprüsü olarak görüyorsa, beklenti Türk azınlığın da Yunanistan tarafından aynı şekilde görülmesi.

YUNANİSTAN, AZINLIK KAPSAMINA GİRMEYEN TÜRKLERE KARŞI YAKLAŞIMINI GÖZDEN GEÇİRMELİ 

* Yunanistan Lozan Antlaşması’nın kapsamına girmeyen soydaşlara yaklaşımını da gözden geçirmeli.

* Selanik, Rodos ve İstanköy’de yaşayanlar Lozan Antlaşması’nda belirlenen azınlık çerçevesine girmiyor. Ankara’nın talebi Yunan devletinin onlara yönelik olarak da evrensel değerler temelinde, insan ve azınlık haklarına uygun adımlar atması.