Seneler önce, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye yeni genel başkan seçildiği günlerde Kemal Bey kalabalık bir gazeteci grubunu yemekli bir basın toplantısı için davet etmişti. İstanbul’da, Beşiktaş’a yakın bir oteldeydi toplantı.
Kameralar toplantının yapıldı salonda birkaç dakika çekim yaptı. Kemal Bey’in birkaç nezaket cümlesinden sonra onlar çıktı.
Kemal Bey sohbete başlayabileceğimizi söyledi.
Ardından, “İlk soruyu sormak zor oluyor herhalde” diye ilave etti.
Elimi kaldırdım. “İlk soruyu sormak zor değil, ben sorayım” dedim.
Gazetecilikte pek adetten olmamasına rağmen uzunca bir giriş yaptım.
“Bir gazete yöneticisi olarak değil, Türkiye’de yaşayan bir vatandaş olarak, iktidar partisine alternatif, iktidar adayı olan ikinci bir parti olmasını isterim. Çünkü, iktidara alternatif bir parti olursa iktidar icraatında daha dikkatli davranmak zorunda kalır. Bu da vatandaşlar olarak bizim yararımızadır.”
“Fakat, iktidara alternatif partinin CHP olacağını düşünmüyorum. Çünkü, bugünkü CHP’nin, toplumun barışık olduğu bazı olgularla sorunu var.”
“Mesela, başörtüsüyle sorunu var. Siz başörtüsüyle sorununuz olmadığını söylüyorsunuz ama grup başkan vekiliniz Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna başörtülü vekil eşlerinin katılacak olmasını eleştiriyor.”
“CHP’nin Kur’an Kurslarıyla sorunu var. Kurs talebelerinin resimlerinden bile rahatsız oluyorlar. Halbuki bizim toplumumuz çocuğunu göndermeyecekse bile Kur’an kurslarına sempati duyar.”
“Sol bir partinin özgürlükçü olması lazım. Ekonomide ve başka alanlarda CHP’de bu özgürlükçü yaklaşımı göremiyoruz.”
Burada özetlemeye çalıştım. Yaklaşık on dakika sürmüştü girizgahım.
Kemal Bey “Başörtüsü konusundaki tavrımızın ne olacağını birkaç gün sonra resepsiyonda görürsünüz” dedi. Gerçekten de resepsiyona CHP’den birkaç milletvekili katılmıştı.
“Bizim Kur’an kurslarıyla sorunumuz yok” dedi, “Fakat yasa dışı Kur’an kurslarıyla sorunumuz var.”
Ben tabii ki genel bir görünümden söz ediyordum. CHP’nin toplumdaki imajından. Kur’an kursu talebelerinin fotoğrafının altına CHP’ye yakın gazetelerin neler yazdığından.
Mamafih, Kılıçdaroğlu o dönemdeki CHP imajını törpülemek için bir şeyler yaptı.
En önemlisi ‘helalleşme’ çıkışıydı.
CHP’nin başörtüsü yasağı konusundaki eski, mutat tutumunun yanlış olduğunu da itiraf etti.
Yaptığı yeniliklerden biri de milletvekili ve belediye seçimlerinde merkeze yakın, yerine göre milliyetçi adaylar göstermekti.
Bu çabalarından kısmen sonuç da aldı.
Mesela, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerini CHP’nin kazanmasını sağladı.
Ancak, bu çabaların nihai meyvesini alamadı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde memleketin ekonomik sıkıntılarının da büyük yardımına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mağlup oldu.
Seçime Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş’ı aday göstererek girseydi başarılı olur muydu?
Bugün “Olurdu” demek kolay. Ama bu sorunun cevabını kimse bilmiyor.
“Akşener masayı terk etmeseydi kazanırdı” diyenler de çok. Belki doğrudur. Ama belki. Çünkü bu da bir bilgiye veya hiç olmazsa bir hesaba dayanmıyor.
Sonuçta, millet ‘helalleşme’ çıkışına sadece kısmen ikna oldu.
Hele Kemal Bey’in seccadeye ayakkabılarıyla basarak resim çektirmesi Cumhur ittifakı açısından büyük bir nimetti. Sonuna kadar istifade ettiler.
Şu bir Türkiye gerçeği: Eğer iktidara aday olmak istiyorsanız toplumun daha geniş kesimlerini kucaklayabileceğiniz bir çizgide durmanız gerekiyor.
Başörtülüleri tedirgin etmeyeceksiniz. Cami cemaatiyle bir hukukunuz olacak. Dindar olanlarla da olmayanlarla da bir hukukunuz olacak.
Çünkü siz bir siyasi partisiniz, ülkeye yönetmeye talipsiniz.
Ülkeyi yönetirken toplumun bir tarafını tedirgin etmeyeceğinize insanları ikna edebilmelisiniz.
Bu yüzden, önceki gün Karar’a ‘hayırlı olsun’a gelen İBB Başkanı İmamoğlu’nun kendisinin ‘merkez’de olduğunu CHP’yi de merkezde gördüğünü söylemesi bu yazının ana fikriyle bağdaşık bir politik tutumdu.
CHP’nin geri kalanı bu tutumu ne kadar paylaşır?
Toplum CHP’nin ‘merkez’e geldiğine, ‘merkez’de durduğuna ne kadar ikna olur?
Bunlar CHP’nin bu çizgiyi özümsemesine, iğreti, ariyet bir politik strateji olarak değil, içtenlikle benimsemesine bağlı.
Bazı CHP’lilerin dini tezahürlere karşı alerjik reflekslerine hâkim olmalarına da biraz bağlı.