HÜDA-PAR ve AKP

Şu sıralar üzerinde çokça durulan ve tartışılması heyecan uyandıran konulardan biri “Cumhur İttifakı” içinde HÜDA-PAR’ın da boy göstermesi. Bilindiği gibi bir süreden beri AKP toplumdaki güvenini kaybetmeye başladı. Tayyip Erdoğan’ın gözle görülür erimeye karşı aldığı tedbirlerden biri seçimlerde şimdiye kadar herhangi bir başarı göstermemiş küçük partileri de iktidar blokuna katmak. Bu şekilde adı “Demokratik Sol” olan ve Bülent Ecevit’in kurduğu parti bile “tek kişi” olarak ittifaka katıldı. Seçimde ondan daha başarılı sayılsa da aslında etkisini başka alanlarda ortaya koyan HÜDA-PAR da herhalde bu kategorinin bir başka örneği olarak ittifaka girdi. Tabii onun bu İttifak içinde yer alıyor olması daha akla yakın bir durum. “Yerini buldu” denebilir.

Muhalefet, bu yakınlaşmadan yararlanmak istiyor. Cumhur İttifakı’nın ayırıcı özelliği İslam’la ilişkisi elbette; ama asıl “hayati” desteği vererek AKP’nin de iktidar olmasını, iktidarda kalmasını sağlayan, Bahçeli ve MHP. Onların İslam’la ilişkileri aynı değil. Kendilerine göre bir laiklikleri var ve geleneksel olarak buna bağlı kalmaya önem vermişlerdir. Atatürkçülük de onlara İslamcı cepheye olduğu kadar batmaz. Muhalefet MHP tabanını bu gidişe karşı uyarmak ve AKP ile bu yakınlığı ittifakı bozmak üzere kullanmak istiyor. Böyle bir politik savaşın hüküm sürdüğü memlekette gayet normal bir durum. Bahçeli saldırganlık ve “küfürbazlık” dozu artmış ama mantıklı bir önerme getirmeyen bir söylemle girişimi etkisizleştirmeye çalışıyor ama bunda çok başarılı olduğunu sanmıyorum. Bu partilerle “partner” olmaktan rahatsızlık duyan bir milliyetçi kesim var—başka türlü İYİ Parti nasıl açıklanır?

HÜDA-PAR’ın “Cumhur İttifakı” içinde yer almasının Tayyip Erdoğan’a kazandırdığı şey, seçime getireceği oy mu? Her şeyin iyice sıkıştığı bu ortamda o da önemli tabii (çok fazla olmasa da.) Ama “tek” fayda olduğunu düşünmüyorum.

Bu hareketin her bakımdan dört dörtlük “Radikal İslamcı” olduğunu fazla düşünüp taşınmadan söyleyebiliriz sanıyorum. Radikalizminin dozu AKP’de olanı aşıyor mu? Bence hayır. Şöyle açıklamaya çalışayım: AKP’nin bütünü HÜDA-PAR kadar radikal olmayabilir, ama ondan hiç aşağı kalmayanlar da var. Ben Tayyip Erdoğan’ın kendisinin de bunlar arasında olduğunu düşünüyorum. Ya da şöyle diyeyim: İslam adına söylenmiş hiçbir şeye itiraz etmeme tavrını seçmiş olsa gerek. Fazla radikal, aşırı vb. denecek sözleri destekleyen bir demeç vermeyebilir, ama tersini de yapmaz. Bunların bazılarını kendi benimsemese dahi bütün İslamcı pozisyonları sahiplendiği görünümünü kararlı bir şekilde kuşanmış.

Buradan hareketle, deminki soruya bir “ayrımla” cevap veririm: HÜDA-PAR aklında olan şeyi sesinin son avazında haykırmaktan çekinmeyen bir hareket. AKP ise İslamcı siyasetin başındaki güç. Dostun düşmanın bu kimlikle tanıdığı parti—üstelik iktidarda. Başından birçok yıpratıcı olay geçmiş bir parti. Yani ihtiyatlı olması gerek ve bunu iyi öğrenmiş. Dolayısıyla HÜDA-PAR söylemlerinde korkusuzca radikal. Ama onun bu konumu AKP içinde bireylerin ve grupların en az onun kadar radikal olmasına engel değil. Ama belirli bir plan içinde, alıştıra alıştıra ilerlemek düşünce ve kararındalar.

Tayyip Erdoğan’ın onlardan asıl yararlandığı yerin bu yer olduğu kanısındayım. Erdoğan’ın geçerli olduğuna inandığı ama söylenme zamanının geldiğini düşünmediği şeyleri HÜDA-PAR söylüyor. Böylece bunlar konuşulmuş, duyulmuş oluyor. Bu bakımdan HÜDA-PAR, AKP’ye bir çeşit “öncü müfreze” servisi sunuyor. Konuşarak alıştırma yöntemiyle bu “selefi” dünya görüşünün radikalizmini yumuşatıyor, “ehlileştiriyor” diyebiliriz.

Türkiye çok-partili parlamentarizm düzenine geçti geçeli “ılımlı sağ” diyebileceğimiz bir siyasi oluşum biçimlenmeye başlamıştı ve parlamenter mücadeleyi de genel olarak kazanmıştı: Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP… Derken ne olduysa oldu ve bu sağ kesim kayıplara karıştı. Siyaset alanında gerçekleşen bu olayın ne olduğunu, neden ve nasıl olduğunu doğru dürüst incelemiş kimse yok, dolayısıyla bilgimizin bu alanında bir boşluk görülüyor.

Andığım, bir zamanların egemen çizgisine ne oldu; o nereye gitti de AKP bütün radikalizmiyle bütün o kesimin temsilciliğini üstlenebildi?